Yaşadıkça düzelmiyordu hayat. İçimizdeki çocuğu büyütmek lazımdı. Hayatın niye böyle olduğunu sorguluyorsak, kendimizle ve başkalarıyla kavgamız bitmemişse henüz olgun değildik. Bu durum, hala büyümediğimizi ifade ediyordu. Yaşlandıkça, ümitlerimiz de yaşlanıyordu, kendi acımızdan kaçmak için bencilleşiyorduk gün geçtikçe. Daha mutsuz, daha yalnız insanlar oluyorduk zaman içinde. İyi ve kötü diye tanımladığımız, insanları olduğu gibi sevebildiğimiz, kendimizle barışık olduğumuz başka bir yer varmıydı? Yargılanmadığımız, yargılamadığımız, korkuların, tüm sıfatların anlamını yitirdiği başka bir boyuttan söz ediyorum. Cenneti de cehennemi de bu dünya da gördüm diyor bir şair. Şeytanı ve kötülüğü hep dışarıda arar insanoğlu. Oysa bir bilse şeytan aslında içinde. Dünya nimetlerine fazlasıyla düşkün, hırslı, doyumsuz, kibirli bir canavar insan yüreğinde. Hem onu huzursuz ediyor, hem de çevresini. Çizginin bir ucu yaşam, bir ucu intihardı. Öyleyse yaşamak, ölümün tam kıyısında durabilmeyi, ayaklarını boşluğu sarkıtabilmeyi ve korkusuz olabilmeyi gerektiriyordu. Sezen Aksu’nun bir şarkısında söylediği gibi.’ Yitirmeli ne varsa, başlamalı yeniden’. Hiç bir konuda sabit fikirli olmamayı, değişmeyi, inandıklarından vazgeçebilmek gerekiyordu yaşamak için. Yaşam ile ölüm birbirine çok bağlı iki arkadaştı. Ölüm, yaşamı değerli kılıyor, onu tamamlıyordu. Hayat dediğin bittikçe başlıyor, her acı insanı insanı biraz daha büyütüyor, öldürmeyen her acı güçlendiriyordu. Asıl amaç yaşamak olmalıydı yine de herşeye rağmen. Kısa ya da uzun olması önemli değildi. Hayatı güzel yapan, o sonu gelmeyen arayış, özlem ve mücadeleydi. Değişiyordu insan, kendine bile itiraf edemediği bir şekilde.Yaşarken fark ediyor ki herşey birbirine bağlı ve her parça kendi içinde bir anlam taşıyor. Sabırla ve sukünetle beklemeyi başarabilirse, kainatın bütün sırlarının kendine sunulacağı hissine kapılıyor. Elif Şafak’ın ‘Aşk’ adlı kitabında geçen bu paragrafı sizlerle paylaşmak geldi içimden. ‘ Noktalar sürekli değişse de bütün aynıdır. Bu dünyadan giden bir hırsız için bir hırsız daha doğar. Ölen her dürüst insanın yerini, bir dürüst insan alır. Hem bütün hiçbir zaman bozulmaz. Herşey yerli yerinde kalır.Bir günden bir güne hiçbir şey aynı olmaz. Ölen her sufi için yeni bir sufi doğar’.İnsanın varoluş nedenini sorguladığı zamanlarda, herşeyin anlamsız olduğunu düşünmesi, geçmişinde yaptığı hatalardan ve acısından kaçması ve suçu hep başkalarında araması kendine karşı acımazsızlığını ifade eder. Hayatın bana adil olmadığını düşündüğüm zamanlarda, herşeyin bir anlamının olduğuna inanmak isterim. Ve yürekten inanırım ki kendime karşı dürüst olduğum sürece, hayat yarı yolda bırakmaz beni.