bildirgec.org

uncategorized hakkında tüm yazılar

Paintball

tipsyinferno | 29 July 2008 15:52

Dunyada 20 Milyonu askin insanin oynadigi , diger takim sporlarina nazaran yaralanma ve sakatlanmanin en az oldugu extreme spor dalini, Paintball u tanitmak istiyorum. Paintball, 1970 li yillarin basinda herseyi show business a cevirmeyi cok seven Amerikalilar tarafindan icat edildi. Ilk Paintball Marker i (isaretleyici-paintball silahi) aslinda sadece kesilecek agaclari ve inekleri isaretlemek icin kullanilan son derece basit bir duzenekli bir modeldi.. Bugun ise fiyatlari 300 ile 2750 Euro arasinda degisen high-end

isaretliyicileri satin almak mumkun. Gunumuzde Paintball un iki cesidi cok yaygin oynaniyor. Birincisi ormanlik alanlarda oynanan Woodsball (Turkiyede senaryo Paintball u olarak gecer) digeri ise futbol sahasi genisliginde alanda Supair denilen sisme engellerin

(35-60 adet arasi) yerlestirildigi , teknik taktige dayali Speedball. Sahsen Woodsball denilen sacmaligi hic eglenceli bulmuyorum . Aksama kadar bir calinin altinda rakibinizin ordan gecmesini beklerken sikilabilir veya kongo kenesi tarafindan isirilabilirsiniz.

nenem

koza 68 | 29 July 2008 15:17

Hacı nenem dindar ve itikad saibi kadındı.münasebetleri çok sağlam idi.nenemin hacı olma isteği eylesine güçlüydükü kabeye gitmediği halde ona hacı nene derdik.üsküdara yerleşmemize de nenem vesile oldu küçücük bi oğlan çocuğuyken.bi sabah ansızın şemsipaşada eğreti bi eve yerleştik.ev omuzları çökmüş bi ihtiyarı andırıyordu çoktan göçüp gitmiştir ya. nenem beni önce aziz mahmut hüdayi türbesine götürdü, orda ona bi daha çalar saatini kurcalamıyacağıma dair söz verdim. o da bana türbenin girişindeki yazıyı tercüme etti;” bizi sevenler denizde boğulmasın,ahir ömürlerinde darlık çekmesin,imanlarını kurtarmadıkça göçmesin”.
sümbülzade sokağına geçenlerde fotoğraf çekmek için gittim, bizim ihtiyar çoktan göçmüş, babamın semaverden, namuslu çaylarını içtiği, gelincik cigarasını tellendirdiği cumbası, rumba olmuş,o dem’in buharı kimbilir havanın hangi zerresinde hayat bulmuştur kendine. nenemin çitin yanında durup, yazmasını sallayarak beni paşakapısı ilkmektebine uğurladığı, ispiro amcanın bostanını da yağmalamışlar. üsküdara sebze meyve satan bu urumun dantele gibi işlediği topraklardı buralar..

| 29 July 2008 15:12

Kör vakit
Kırk yalan,
Kaç gece,
Tek hece;
sen…

GEÇMİŞTEN GELEN IŞIK

Asturias | 29 July 2008 14:42

Ulusal değerler… Neydi acaba? Hatırlamaya mecbur olduğumuzda hatırladığımız, bazılarımızın ise belleklerinden tamamen silinen bir kavram bu bence.

Hayatı öyle hızlı yaşıyoruz ki , nerden geldiğimizi kim olduğumuzu unutuyoruz. Sonra bizi heyecanlandıran bir kıvılcım ve tekrar o rafa kaldırdığımız kavramları yani değerlerimizi ortaya cıkarıyoruz. Tarihimizi, dilimizi, geleneklerimizi ve en önemlisi sahip olduğumuz en güzel değeri, bağımsızlığımızı hatırlıyoruz. Ulusal değerlerimizin ne kadar önemli, ne kadar kutsal ve ne kadar zorluklar içerisinde elde edildiğini anıyoruz.

O an için düşünüyoruz ki değerlerimiz olmasaydı “ne yapardık acaba” diyoruz ve bunları düşündüğümüz anda geçmişimizi hatırlayıp kıvanç duyuyor ve geleceğe umutla bakıyoruz. Sonra günümüzün şartları gözümüzün önüne geliyor ve birden güzel amaçlar için endişelenmeye baslıyoruz. Yine o değerlerimizi kafamızdan silip başka değer ve yargılara uyma zorunluluğunu benimsiyoruz. İşte bu düşünceyi benimsediğimizde biz, biz olmuyor başka ülkelerin değerlerinin esiri oluyoruz. Millet olmanın ne kadar önemli olduğunu , kültürümüzün ve ulusal değerlerimizin ne kadar kutsal olduğunu anlayamıyoruz. Bize emanet edilen değerlerin takipçisi olamıyoruz. İşte bu devrede kim olduğumuzu, tarihimizde ve vücudumuzda gezen asil kanın bize verdiği gücü anımsayıp tüm güçlüklere, bizi caydırmaya, nedefimizden ayırmaya çalışan tüm engellere karşı koymayı bilmeliyiz. Daima ileri gideceğimize inanmalı ve kendimize güvenmeliyiz.

HAYATA ANLAM KATAN MİNİK…

eylulbahar | 29 July 2008 14:24

İçimi ısıtan bu sevgiyi kendi sayfamda paylaşmıştım, bugün aklıma düştü yine boncuk gözleri, resimlerine tekrar bakmak istedim.

”Allah’ım” dedim ”bir canlı bu kadarmı güzel olabilir, bu nasıl bir sevgidir, bunu sevmeyecek bir insanoğlu bu dünyada var edilmiş midir?” Derken diğer konuda, dövülerek eziyet edilen köpeklerin mahsun bakışını gördüm, hissettiğim acıyı anlatamam, sanki birisi kalbimi parçalara ayırdı, unufak etti, ağlayamadım bile içimi yakan o azaptan, ”Evet dedim varmış, içinde zerre kadar merhamet taşımayan, sevgiyi bilmeyen, görünüş itibariyle insana benzeyen ama özde insanlıktan bir damla nasibini alamayan insanlarda varmış bu dünyada” Dünya malesef adaletli değil, ama ebedi de değil, o yüzden bir büyüğümüzün dediği gibi ”Zalimler için yaşasın cehennem”