bildirgec.org

uncategorized hakkında tüm yazılar

Mesafeli sevgi

induendo35 | 05 November 2008 09:07

Tekrar merhaba arkadaşlar. Bugün kendimi çok garip hissettim. Pişman olacağım bir şey yapmak istemiyorum cümlesinin içerisindeki anlama isyan ettim. Çünkü ne yaparsam yapayım pişman olacaktım.
Ben çok sosyal ve neşeli bir insanımdır. Ağzımın persengi de biraz bozuktur. Yani terbiyesizimdir ama sonuçta kimse benim ettiğim küfüre küfür gözüyle bakmaz. Yüzüne sövdüğüm adam güler.
Gelin görün ki bir o kadar da sinirli ve saldırgan bir insanım maalesef. Şiddet eğilimim ve agresivitem çok yüksektir.
Bunları neden anlattım size? Akşam servise binerken yaklaşık 55-60 yaşlarındaki şöför bana arkadan tekme attı. Güya şaka olarak. Kudurdum ama bir şey diyemedim saygıdan dolayı. İçimden ağzını burnunu dağıtmamak için sebep aradım. Bulamadım ama yine de sustum.
Biraz sakinleşince düşündüm, neden bunu bana yapıyor? Diğer insanlara bu hareketi değil yapmak, düşünemez bile. İnsanlar her iyiniyeti anlayacak kapasitede değil. Seni orta maymunu sanınca bu hareketlere başlıyorlar. Sonra da önünü alamıyorsun. Peki burada hata kimin?
Sanırım en büyük hata benim. Çünkü insanlara gerekli mesafeyi koyamamışım. Her insanı değerlendirip ona göre hareket etmeli. Bunun kolay olmadığı da aşikar. Çünkü her biçağa göre kın uydurmak da bana göre değil.
Çok efkârlandım… Keşke bu olmasaydı diye düşündüm hep. Neyse olanla ölene çare yok.
Siz kim olursanız olun, karşı taraf sizi tamamen yaptığınız hareketlerle algılıyor.
Ben bir kere ipin ucunu kaçıranlardanım. Sanırım hayatımın sonuna kadar bu hareketlere maruz kalacağım. Yaşı büyükse (aklı küçük) susacağım, yaşı idealse dalacağım, vuracağım, kıracağım…
Herkesle samimi olmayı düşünmeyin yoksa sonunuz benim gibi olur. Herkesle aramızda muhakkak bir mesafe olmalıymış, bunu anladım.
Mesafe koyun ama sevin. Uzaktan sevin. Sevgilerin en güzeli, uzaktan sevmekmiş.
Çok sinirlendiğim için paylaşmak istedim. Katlandığınız için teşekkürler.
İyi mesafeler 😉

‘ Üstat KUNG ‘

| 04 November 2008 17:06

KONFÜÇYÜS (M.Ö 551 – M.Ö 479); ünlü mü ünlü Çin filozofudur….
Üstat KUNG ismiyle de bilinir.
Dünya , onun düşüncelerini, Analektleri ile tanır.
Bu büyük düşünürün her sözünden ince ve derin anlamlar çıkarabilirsiniz. Çin’de yaşamış, felsefesini ise sadece çin’e değil tüm dünyaya duyurmuştur.

Düşünce ve felsefesi toplumda ahlaki değerler,
insan ilişkileri, siyaset ve adelet (hukuki değerler)
olup daha bir çok konu ile de ilgili analektleri vardır.
Mesela aşk terapistliği….
Konfüçyüs’un Aşk Öğütleri…..

M.Ö’nce yaşamış bir düşünür olmasına rağmen
günümüzde de ismi geçen üstat’lardandır.
Bir çok konuda güzel ve özlü sözleri ve felsefesi halen dikkate alınmakta…
Konfüçyüs’tan özlü ve güzel sözler….

Çinliler teknoloji v.s…her konuya el attıkları gibi
filozoflarıyla da meşhurlardır.
Dünyada aynı zamanlarda yaşayan bir kaç filozofun içinde yer alır,Konfüçyüs; Buda, Thales gibi…….
Öğrencisi olmak isterdim bu büyük düşünürün…
Konfüçyüsçülük bakınız…
Konfüçyüs’ün dünya basınında çıkan TÜM HABERLERİ.

eski nesile boyun borcu

nazokiraze | 04 November 2008 16:45

Çok şükür teknolojinin her imkanından faydalanabiliyoruz. Çalışanlar şöyle dursun ev hanımları bile yeri geliyor yakınırlar, iş bitmiyor, çok yorulduk, yemek yetişmedi, temizlik yarına sarktı vs.

Bazen düşünüyorum ninelerimizin, analarımızın ne kadar hakkı yenmiş. Çünkü çay yapmak için kettle kullanan, soba yakmak nedir bilmeyen günümüz kadınları yine de yorulabiliyoruz.

Düşünüyorum da şu an bizim için göze görünmeyen ufak şeyler bile aslında bize sunulmuş çok büyük nimetlerden biri olabiliyor. Örnegin ıslak mendil bebegi olanların vazgeçilmezi hatta bebegi olmayanların da elinin altından, çantasından eksik etmedigi bildigimiz ıslak mendil. Büyüklerimiz bebelerin kıçlarını gülsuyu döktükleri pamuklarla yada her alt pisletişte yıkadıkları yumuşak havlularla temizlerlerdi. Hazır bebek bezi konusuna girmiyorum bile…
Eee kakalı bez yıka kaynat, çamaşırı elinde yıka, yerleri çalı süpürgesiyle süpür, soba yak, bulaşıgı elde yıka, nevresim yok yorgan kapla, paspas yok yer sil ses çıkarma.

yolun sonu değil belki başı……….

| 04 November 2008 15:59

Yürüyorum bomboş uzun sahilde.
Dalga seslerinden uyuşmuş kulaklarım,
Duymuyorum artık hiçbirşey…
Geçmiş kaplıyor gözlerimi, kör edercesine.

Yıllar sonra bizi buluşturan,
Renkli bir topaçım vardı, sana verdiğim.
O topaçtı bizi birbirimize döndüren,
O topaçtı döndükçe, sevgimizi büyüten.

Döndü topaçımız taki haberin gelinceye kadar,
Durdu topaçımız bir kahpe kurşunla.
Yürüyorum sahilde sensiz bir başıma.
Siliyor dalgalar ayak izlerimi,
Fakat silemiyor yüreğimdeki acıyı.

Bence

| 04 November 2008 13:18

Yarım ağız bedenler.
Kımıldasam,
infilak edecek,
ayaklarımın altındaki bir çift mayın.
demiş ya;
“o kulaklara göre ağız yok bizde”
göçüyorum,
Yüreğim avucumda
kanasa da.
Takılma

1

buddhala | 04 November 2008 12:25

İlker Bey, bize kendinizi anlatır mısınız? -İiiiiiiiiiii, ben…

Saçım başım dağılmış bi haldeydim ve bana böyle soru sorulması hoşuma gitmemişti. Cümle kurma konusunda problemlerim vardı ve insanlara cevap veremiyordum. Beni anlamıyor olabilirlerdi ama anlaşılmıyor olabileceğim konusunda da onlar hemfikirdi. Bir insanın köşeye sıkıştırılması, anlaşılmaması, yalnızlığı ve kumbaraya atılan parça parça yazdıkları İsveçli bilim adamlarının çözeceği bir problem değildi elbette. Benim yeniliklere ayak uydurma problemim vardı. Büyüyüp anlamsız bakışlar atacağıma, küçük kalıp büyüyenleri izlemeyi seviyordum. Elimde rakamları silinmiş kumandadan zaplar yapıyordum. Beni heyecanlandıran sahneler vardı, hoşuma gidiyordu. Sikilmiş götümün Ergenekon’ a benzeyen bir davası olmayacağına göre, dekoderlerin şifreli kanallarında gece yarısı çıkan karıncalı playboy filmlerindeki hatunların çıplaklığını, pozisyonlarını seçmeye çalışıyordum. Kim bilir, ekrandaki o kaos ortamından 28 sayısını ortaya çıkarmaya çalışıyordum iyice odaklanıp ya da bir gerçek-üstü çalışmaydı karşımdaki… Dali’ nin tablolarına bile o kadar uzun süre bakmadım. Bu gerçek yüzünden bayağı bir duygulandım.