http://www.milliyet.com.tr/Siyaset/SonDakika.aspx?aType=SonDakika&Kategori=siyaset&KategoriID=12&ArticleID=1071733&Date=17.03.2009&b=AKPli Oztaylan, babasi ve agabeyi sehit olan adaya ilginc tanitim&ver=31
uncategorized hakkında tüm yazılar
39 merak uyandırıcı lego reklamı
JaAaa | 17 March 2009 11:09
Legolar sadece çocuklar için işe yaramıyor.Burada reklamcılık açısından da bir o kadar yararlı fikirlere yardımcı olduğunu göreceksiniz,ana kaynak ise şurası.keyifli seyirler..
Brain Stimulator
Yatılı Hikayeleri-Ceviz
aggali | 17 March 2009 10:20
Bir iki belletici öğretmenimizden bahsettik. Şimdi arkadaşlarla devam edelim. Bazı arkadaşlarınızı hatırlarken, komik yönleri gelir aklınıza,bazılarının size ettiği eziyetler, bazılarına ise sizin ettiğiniz eziyetler gelir aklınıza. Bazan da birlikte yaptığınız yaramazlıklar gelir aklınıza.
Bunları söyledim diye sadist ya da mazohist olduğum sanılmasın. Sadece yaşadıklarımı yazmaktayım. Daha doğrusu yaşadıklarımdan aklımda kalanları, gönül süzgecinden geçirip öyle yazmalıyım diye düşünüyorum.
Efendim gelelim konumuza; hani bazı anlar vardır, insan o anın içinde iken ayrı bir heyrete düşer, o an geçtikten (anı zaman içinde olgunlaşıp belirli bir tat kazandıktan ) sonra, zaman zaman hatırlayıp ” Ne günlerdi!” nidası çeker ya, işte öyle birşey bu.
Bu Paşa neden öfkeli böyle?
deLe | 17 March 2009 09:38
http://stargazete.com/gazete/yazar/ahmet-kekec/bu-pasa-neden-ofkeli-boyle-175598.htm
HAYDİ NÖBETE…
teacher07 | 17 March 2009 08:59
Giresun Gemisi
18 Şubat 1952’de “Türk gencinin kanının Amerika’ya satılması” şeklinde karşı çıkılmasına rağmen Türkiye “NATO”ya katılmıştır. Arkasından, hemen görevlendirilmiş, Kore yollarına sürülmüştür.
Neden?
Büyük güçlerin dünyayı paylaşım kavgasında kullanılacak piyonlar gereklidir. En ucuz güç de Türk gücüdür “23 cent” .
Mimar Sinan’ın kafatası!
wolf | 17 March 2009 08:50
Mimar Sinan
Osmanlı’yı yerin dibine batıranlar, Osmanlı deyince bön bön bakanlar dahi onun mimarlığını, taştan meydana getirdiği muhteşem mimariyi biliyorlar. Kimden mi bahsediyoruz? Kanuni Sultan Süleyman yani bir diğer adıyla Muhteşem Suleyman devrinde, yani Osmanlı İmparatorluğu’nun ve hatta Türk tarihinin en zirvedeki, en parıltılı zamanlarındaki sarayın mimarı olan Mimar Sinan’dan. Aslında konumuz ne Mimar Sinan’ın İstanbul’daki muhteşem camileri, ne birçok ülkeye yayılmış su kemerleri, külliyeleri, çeşmeleri, sergileri. Konumuz acı ama gerçek; Mimar Sinan’ın kafatası.
Güneş Dil Teorisinin, Türk Tarih Tezi‘nin okullarda okutulduğu yıllara gidiyoruz. O yıllarda Avrupa’da artan milliyetçilik rüzgarının ve Türkiye’de yeni kurulan cumhuriyetin “temelleri” sağlamlaştırmak adına milliyetçiliğin ve Türklüğün köklerinin ne kadar derinlere indiğini, ne kadar muhteşem olduğunu ve kimliğinin kendine has özelliklerinin bulunduğunu ispatlamak için profesörlerin, üniversitelerin, kurumların çaba sarfettiği yıllara…
1935 yılında Türk Tarih Kurumu‘nun seçtiği bir heyet, büyük bir titizlikle İstanbul’da Süleymaniye Külliyesi’nde olan Mimar Sinan’ın türbesini açar.
Mimar Sinan’ın Türbesi
Amaç bellidir. Mimar Sinan’ın, tüm dünyanın muhteşem eserlerini ve sanatını kabul ettiği, Ayasofya ile yarışan Süleymaniye’nin mimarının kafatasını alma ve yapılacak incelemelerle Türk olduğu kanıtlanmak. Çünkü Hristiyan olduğu, devşirme olduğu yönünde yayınlar çıkmaktadır. Mezar açılır, yaklaşık 350 yıl sonra açılan mezarda, (Sinan 1588 yılında ölmüştü, 99 yaşındaydı) ceset bozulmuştur ama kafatası sağlamdır. Gazeteler o günlerde Mimar Sinan Türbesinde Araştıma başlığıyla şöyle bir haber geçerler:
Kiril Dzajkovski
r1g0r | 17 March 2009 00:56
http://www.riffual.com/16/03/2009/kiril-dzajkovski/
heyecanlı bir akşam ve tetanoz ihtimali
nazokiraze | 17 March 2009 00:54
Yine fırıldak bir günle felegin çemberinden geçtik bugün, hala geçemedik belki de henüz gün bitmedi. Üç gündür griple boğuşan eşim bugün ögle vakti evin yolunu tuttu, ben hasta olunca asla bana tanınmayan koltuga uzanarak gündüz vakti tv izleme, yedigi önde yemedigi arkada haller ona uygulandı falan. Onu ilaçtı, yemekti,bitki çayıydı eğlerken, akşam saat yedi suları kızı bant almak üzere bakkala yolladık.
Kız geldi gelmesine ama apartman kapısından bir şey batmış, girmiş çıkmış parmağına ve o sivri şey paslıymış. Aldı beni bir panik, hemen gogul emmiye koştum, tetanoz nedir, ne değildir, öldürür mü falan fıstık araştırmaya başladım.Ve aslında tetanozun sadece paslı bir şeyin biryere batmasıyla değil, her türlü kesik.batık gibi ufak zannedilen kazalarda da tehlike oluşturdugunu öğrendim.Hatta topragın en üst tabakasında bol miktarda tetanoz mikrobu bulunurmuş.Göbek kordonu kesilme esnasında da yeni doğmuş bebeklere de çokça musallat olan bu melun hastalık,yakalanınca ölüm ihtimali çok olan ve ölüm şeklinin de çok acı verici olan bir hastalıktır.Yaşlı ve çocuklarda yüzde seksene varan ölüm gerçekleşebiliyor, ancak iyi olan birşey aşıların rutin olarak devlet tarafından yapılması ve bu hastalıgı kesin olarak engellemesi.Aşı genellikle beş -onyıl civarı koruma sağlıyor ve yüzde 95 koruma sağlıyor.
Türk Hava Yolları Yolcularına Domuz Eti Vermedi
pullumail[pilli_silinen_hesap] | 16 March 2009 17:51
http://life.ogranver.com/?p=843
İZMİRLİ OLMAK
xdespinax | 16 March 2009 17:31
http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/11211624.asp?yazarid=249&gid=61