bildirgec.org

uncategorized hakkında tüm yazılar

iskender, ne büyüğü ne küçüğü

nazokiraze | 24 March 2009 11:19

Hayatlarının bir döneminde Bursa’ya yolu düşenler muhakkak tatmadan geçmemiştir, iskender kebabını, öyle ya Bursa’ya gidip, gerçek iskenderi yemeden,ulan bu zamana kadar bende iskender mi yemişim beaaaaa demeden olmaz.

Bu yoğurtla,tereyağlı sosu, en güzel eti,pideyi birleştirip insanı kışkırtan yemeği yapıp ona bir de adını veren zat-ı muhterem Mehmetoğlu İskender Efendi ,1867 yılında ilk kez yapmış, şimdi de onun oğulları farklı yerlerde devam ettirmekte.İskender Efendi’nin oğulları tarafından açılan ve şimdi torunu İskender İskenderoğlu tarafından devam ettirilen veya İskender Efendi’nin diğer oğlu tarafından kurulan tesislerden birinde yedikten sonra insan yediği tüm iskenderlere isyan ediyor.Evet Bursa’ya gitmekle de olmuyor, iskenderin bize tanıştıran insanların mekanında yenmeli iskender, gerçi ben en son ne zaman orada gidip yedim hatırlamıyorum ama içindeki etin dağda kekikle beslenen hayvanlardan elde edilmiş olmasından mı, mandırada yapılan yoğurttan dolayı mı bilmem iskender gerçekten iskenderin ana vatanında yenmelidir.Neyse ki İstanbul’da da şubeleri var ama bana oraya gitmek kısmet olmadı.

Bendeki sen

aysunerkul | 24 March 2009 10:33

Bilgiyi sevmekse eğer felsefe neden insan kendini bile sevemez halde hiç düşündünüz mü? Çağlar atlamışken bile özümüze, kalbimize, zihnimize ulaşabilmek aya gitmekten bile zorken, cehalet kardeşi kardeşin gözüne bakamaz kılarken galiba soruda gizli zaten asırlara yenilmeyen o tek yanıt; Kimim Ben? Bunu bilmezse insan kardelen çiçeği gibi güneşi gördüğünde ölüme boyun eğer. Çok basit bence medeniyetleri bile yıkabilen “Bendeki Sen”de yaşayan o muhteşem güç: Sevebilecek cüret ve güneşi görebilecek yürektir; devrilen tüm değerlere rağmen asırlara yenilmeyen tek güç. O bendeki sen.. Sendeki ben..

LİSTELER İMRALI’DAN

deLe | 24 March 2009 09:47

http://bugun.com.tr/haber-detay/63667-baykal-dan-karayalcin-a-sok-suclamalar-haberi.aspx

Rosetta Taşı

nazokiraze | 24 March 2009 09:45

Antik Yunanlılar ve Mısırlılar arasında milattan önce 196 yılında bir antlaşma yapılır, adını bulunduğu Rosetta kasabasından alan 760 kg ağırlıgında siyah bazalt bir taşın üzerinde yer alan bu antlaşma, Ptolemaios Hanedanı hükümdarı tarafından yazdırılmıştır ve üç dildedir.

Napolyon 1798 yılında Mısır seferine çıkar, sefere katılan askerlerinden biri( Bouchard)tarafından bulunan Rosetta taşı, tarihte önemli bir çığır açar, çünkü o zamana kadar Hiyeroglif yazısı sadece şekiller,resimler zannediliyordu.Üzerindeki dillerden sadece eski yunanca okunabiliyordu,diğer demotik ve Hiyeroglif alfabelerinden henüz haberdar olunmamıştı.