bildirgec.org

uncategorized hakkında tüm yazılar

sanatçıya sitem..

morfik | 21 July 2009 16:20

hadi..(ben-im) fotoğrafımı çek..

bir saç telimin ucundan çok uzun bir yolculuğa çıkmışçasına yalın ten dolaşan meleklerin kirli yüzleri görülmesin..

kulağımın tekinde, tarihin uzun tırnaklarının amansız hastalıklara üflemeden önceki eserlerini bulsunlar..
bir kulağımda zaten asma bahçeleri var..
bir diğer kulağımda Tanrı’nın erkliği oturur,
alt dişlerimin ikinci sırasındaki kırılmışlığına saklasan da olur.. ..

ak sakallı-kızıl kalpli pencerelerin, gözlerimde ardına kadar açılmış(an)ı çal benden..

Erasmus Programı – 3 –

juki | 21 July 2009 15:35

Avrupa’ya uçakla gidişlerde bir sorun yaşanmıyor ekseri. Ama dönüşlerde öğrenciler genelde kilolarca eşya getirmek istediği için havalimanlarında sorun yaşayabiliyorlar. Zira 20 kilodan fazla yükler için ekstra para talep ediliyor ve bunu karşılayamayan öğrenciler aldıkları hediyeleri havalimanlarında bırakmak zorunda kalıyor. Geçtiğimiz günlerde Macaristan’dan gelen bir arkadaşım bana Budapeşte Ferihegy Havalimanı’nda yorganını ve aldığı birçok elbiseyi bırakmak zorunda kaldığını anlatmıştı.

Şimdi biraz da Avrupa’da Türk öğrencilerin yaşadığı Brezilya dizileri tarzından şeylere değinmek istiyorum. Geçen gün Portekiz’den gelen bir kız, orada nişanlandığını ve damat adayının kısa zaman sonra Türkiye’ye ailesiyle birlikte kız istemeye geleceğini söylemişti. Yabancı Damat dizisinden etkilenmiş olsa gerek.

Yazım Hatası’nın Faydaları Olur Mu?

24black mamba24 | 21 July 2009 14:42

Konu başlığı ilginç olabilir ama yazı içeriği o kadar da ilginç değil çünkü hepsi gerçek. Bildiğimiz gibi pilli.com gibi sitelerin bazı yazılarında ki olan yazım hataları hakkında destan gibi yorum yapılır. Ama bu destan gibi yorumlar insanlara yarar sağlayabilyor. Bu yorumlarda herkez başka bir tezi savunduğu için değişik şeyler ortaya çıkabiliyor.İşte yorumların yararları;

  1. Yazım hatası yapan yazar daha fazla para kazanma imkanı ortaya çıkıyor.
  2. Herkez başka bir tezi savunduğu için araştırma ihtiyacı ortaya çıkıyor.
  3. Araştırma ihtiyacından dolayı başka sitelerin giren sayıları artıyor.
  4. Yazım hataları anlaşılıyor ve ders çıkarılıyor.
  5. İnsanlara tartışma ortamı açılıyor ve stres atıyorlar.
  6. Kendi tezini savunmaktan parmaklarında ……… gibi hastalıklar görünmüyor.

    Bunlar daha çoğaltılabilir ama fazla şaçmalamak istemiyorum.Anlaşılan tazım hatasının da faydaları olabiliyormuş.

Onlar; Dünyanın 7 Harikası

24black mamba24 | 21 July 2009 13:55

Aşağıda okuyacaklarınız M.Ö 2.yy.‘da dünyanın 7 harikası olarak seçildi. Sizleri fazla sıkmadan önemli bilgiler vermeye çalışacağım. İlk olarak;

İskenderiye Feneri;

Büyük İskender’in ölümünden sonra İskenderiye’yi kendine başkent yapan Ptolemy Soter Mısır civarında büyük bir güce sahip oldu. Neden istendiği bilinmez ama Faros adasında bir fener kulesi yaptırmak istedi.

Bu fener kulesini, Sostratus kendi çabaları ile İskenderiye Kütüphanesi’nde tasarladı. Gece yaklaşık 50 metre mesafeden ışık yansıtan dev fener 117 metre boyunda. Araplar Mısır‘ı fethettikten sonra stratejik olarak başkenti Kahire yapmışlardı ama onlar için önemli olan İskenderiye idi.

Depremlerden çok zarar gören dev fener 1480 yılında Memlüklüler tarafından yıkıldı.

Babil’in Asma Bahçeleri;

Strabo tarafından M.Ö. 1.yy.’da tasarlanan bahçeler Nebuchadnezzar’ın sıla hasreti çeken karısı Amyitis’i neşelendirmek için yapılmıştır. Amyitis, o zamanın büyük krallarından Medes’in kızıydı ve Medes iki ülkenin müttefik olması amacıyla Nebuchadnezzar ile evlendirdi (yani kakalanmış oldu).

Amyitis’in geldiği ülke yemyeşil, engebeli ve dağlıktı (Karadeniz gibi) ama Nebuchadnezzar yaşadığı yer dümdüz ve sıcaktı. Amyitis bu duruma dayanamadı ve deprasyona girdi. Nebuchadnezzar karısının haline dayanamadı ve sıla hasretini gidermek için memleketine benzer bir yapı oluşturmak istedi. Yapay dağlar ve suların akacağı büyük teraslar yaptırarak biricik eşini rahatlatmış oldu.

İÇİMİN AMANSIZ SAVAŞÇILARI: KALP VE BEYİN

ozgursavas | 21 July 2009 13:01

İÇİMİN AMANSIZ SAVAŞÇILARI: KALP VE BEYİN

Yıkamak istiyorum yıldızları gözyaşlarımla ama pınarlarım kurumuş; haykırmak istiyorum içimden geçenleri ama sesim çıkmıyor içimden dışarı, haykırışım içimi parçalıyor; koşmak istiyorum uzak diyarlara durmaksızın öyle koşmak istiyorum ki bir an bile yorulmadan, yorulmamalıyım ki durup bir şeyler düşünmemek için ama çakılmış gibiyim olduğum yere sanki bir güç içimi okuyordu ve benden daha hızlı davranıp engelleri diziyordu art arda… Ne yaparsam yapayım daha da içine gömülüyordum bu dipsiz kuyunun ve teslim oldum ordusunu, kalesini düşünen bir komutan gibi; daha fazla kayıp vermek istemiyordum, yaralıları da yanıma alıp teslim oldum. Bıraktım kendimi kara düşüncelerin hücumuna halen içimden savaşmak geçerken. Ama içimden bir ses daha geliyordu teslim ol diyordu koşullar ne olursa olsun. Aslında o iki sahibi bilinmeyen ses sorumlusuydu bunlardan çünkü onların yüzünden bu haldeydim evet onların yüzünden. Ama beni bu çaresiz hale düşüren iki sesin sahibi belliydi yada ben birilerine benzetiyordum o sesleri. İki sahiplerden biri beynim diğeri kalbimdi galiba. Durup düşünüyorum neden onların beni rahatsız ettiklerini. Gördüm ki bu iki sese can veren başka sese sahip iki insandı, kızlardı onlar. Tam düşlere dalacaktım ki o iki kızdan biriyle, düşlere dalmalıydım onla yoksa karanlık alemine teslim olmuyordu bedenim uyuyamıyordum. İşte ben bunlarla uğraşırken yanı başımdaki telefona hiç beklemediğim bir anda beklenmedik bir çağrı geldi çok yorgun bir şekilde.
Yorgundu çünkü onu getiren ulak çok uzaklardan geliyordu, dinlenmeden gelmişti belli ki istemiyordu heybesindeki mesajı belli ki acı veriyordu ona. Almak zorundaydım onun getirdiği duyguları çünkü onun işi buraya kadardı bundan sonra benim çekmek gerekiyordu acıları, aldım isteksizce. Baktım telefona hafızamın derinlerinde olan bir numara, tutup çekemedim onu hafızamın derinliklerinden. Belki de biliyordum sahibi ama bilmek istemiyordum, korkuyordum diğer sesin sahibinin olmasından. Yarı ürkek yarı korkak yarı isteksiz bir refleks olarak ‘kimsin’ diye mesaj atıyorum ve çok geçmeden aynı haberci geri dikilmişti karşımda ama bu sefer pekte istekli değildi vermeye taşıdığını. Rahatlıyordum biraz daha bu sefer zorla alıyordum mesajını heybesinden. Tam da düşündüğüm kişi; malum kişi. Adını söylemedi ama ne varsa adını çağrıştıran göndermişti hepsini ulakla, yanında da eski olanlardan pişman bir tavırla beraber.