bildirgec.org

uncategorized hakkında tüm yazılar

Mutluluk

admin | 01 December 2009 10:37

Hayatta mutlu olabilmenin yolu en başta sevmektir. Nedensizce , herşeyi sevebilmektir mutluluk. Bir müzik dinleyip duygulandığın zaman , duygulanmana sebep olan akıldaki nedenle beraber gözyaşlarınıda sevmektir. Halbuki gözyaşlarını kim sever ki! Ama o gözlerden akmasa yaş kim içini döküp rahatlayabilirki?
Her konuda pozitif düşünebilmektir mutluluk. Her konunun altında bir şey aramadan olduğu gibi görmektir. Zaten neden her taşın altında bir şey arayalım! Her karıncadan şüphe etsek geçmek bilmez bu hayat. Karıncadan şüphelenmeden onuda bi canlı olduğu için sevmektir mutluluk.
Allah sevgisidir mutluluk. Herşeyden üstün olduğunu , her şeyi onun yarattığını bilip sevebilmektir mutluluk.
Mutluluk önce beyinde gerçekleşir. Beyninde mutluluğu isteyeceksin ki , kalbinde mutlu olabilsin.
Herkese kalpten mutluluklar=)

Mevlâna

admin | 01 December 2009 09:37

Mevlâna sen Şarkın Belh şehrinde doğan,
Anadolunun Konya şehrine konan,
İlahi sırrı Şemsi Teprizi’den alan,
Sevginle aleme sensin ışık tutan,

Hazreti Allan’ın emrini bilen oldun,
Sen Hakk’ın sevgili ılu bir kulu oldun,
Hz. Peygamberin sünnetini bildin,
İnsanlığın yaşantısına yön verdin,

Dergahından zikir, feyiz alanlara,
Ey pîrim bizleride al dergahına,
Mesneviyi okuyup hak verenlere,
İnsanlığa dostsun seni bilenlere,

Misallerinde Hakk’ı bildiren oldun,
Semayende sağ elin Hakk’a açmış oldun,
Sol elinide asağıya dönük gördüm,
Hakk’tan aldığınıda halkına dağıttın,

beynime esir gerçeklik, ilk önce beni vurdu

admin | 30 November 2009 18:10

İçime düşen kan damlalarını taşıyamıyorum.Ruhumun derinliğinde, derinlik, sorular, gerçek; her şeyden tiksinirken, kendimden kaçamayıp duvara toslayanım.

İşte sana yazıyorum hayat, çözülmemiş mahzen duvarların varsa şayet, şimdi onları ya çözmeliyim ya dondurmalı ebediyen bu ruhu. İsyankâr bedenim ruhuma baştan esir, ben kendi beynime esir, beynim gerçek denilene dünden esir. Ben ki, gerçek denileni anlayamayan, uyum sağlayamayan yuvarlanıp, üstü başı çamur içinde kalıp yine de; ‘Bulacağım yanıtı!’ diye debelenenim.

Korunaksız duvarlarımı bana bırakacak yalanlara ihtiyacım var

admin | 30 November 2009 17:02

Şimdi geziyorsun ortalıkta, ceza almadın, hiç kimse katil demiyor sana ve için rahat; bense parçalanan ruhumun kanatlarını hala toplamaya çalışan beceriksiz peri…

Eğer bir masal perisi, girerse rüyalarına
Öldü dersin gül güzeli, tılsımını kaybetti.

Dinlemeye katlanamadığın şarkılar vardır. Gömmeyi beceremediğin yaralar vardır….

Yaralı bir ruhsundur, çoktan parçalanmış; elinde kalan tanelerle, ‘Hala bir şeyler yapabilir miyim?’ diye düşünen; edinen, duran, yoran, yorulan, en çok kendini yoran; hayat değil beynidir yoran, anları manasızlaştıran, derinliksizleştiren, varlığını sorgulayan; ‘Acaba varlığı hiç var mıydı?’ diye düşünen, bir yanıyla trajikomikliğine gülen, bir yanıyla kahrolarak ağlayan, yaralarını kapatmayı beceremeyen olduğunu kendine çoktan itiraf eden…

Öğrenci Marşı

admin | 30 November 2009 16:21

Sıralar bilgi edinme yarışı,
Ecdatdan gördük gönülden savaşı,
Nura koşan, can atan Türk genciyiz,
Türkün yer yüzünde yoktur dengimiz,

Şanlı Türkiyem her yören şanla dolsun,
Türkiyemi yüceltmek bize ant olsun,

Soyumuz korku, ürkeklik bilmeyiz,
Öğrenmek hakkımız, görüp öğretmek,
Bu yolda ant içtik hep genç vatandaş,
Durma, yorulmak bilmez her arkadaş,

Şanlı Türkiyem her yören şanla dolsun,
Türkiyemi yüceltmek bize ant olsun,

Öğrendim bilgi götür: ileri,
Kainat bilsin Türkün öz şanını,
Her ilme koşan can atan vatandaş,
Dünyada bizim gibi varmı kardaş,

Şanlı Türkiyem her yören şanla dolsun,
Türkiyemi yüceltmek bize ant olsun.

Yak Bi’ Cigara

admin | 30 November 2009 15:38

Gel dedim bak. İşte burası benim odam. Aha burası da çekmecem, sehpam, yatağım. Yatağım… Otur istersen dedim. Otur be, ne çekiniyorsun. Bak bu dolabı almadan önce oda şu haldeydi. Rafları sıkça yapılmıştır. Her bir ıvır zıvırı topladı. Dur sana kahve yapayım. Akşamları, gün battı mı, ışığı söndürür şu yatağa uzanırım. Alacakaranlıkta bir lezzet ararım. Kimseler olmaz. Işık olmaz, gürültü yoktur. Issız olur. Bir lezzet vardır. Alacakaranlığın gölgesi tül perdeden görülünce, hiçbir şey okumadan, konuşmadan, öylece oturulunca bu karanlık odada; birşeyler hatırlarsın. Sadece ben değil, sen de. Hatırlarsın. Yak bakalım, dedim. Uzan, dinle bak. Gaz lambalı günler gibi, değil mi. İyice karanlık bastırmadan yakılmazdı o lambalar. Savurganlık olurdu. Belki de ailenin babası beklenirdi; ne bileyim. O eski zamanlar. Ben de yaşadım mı. Anlatmıştın, lambanın camı is olurdu, suyla yıkanmaz, kağıt ya da bezle silinirdi. Suyla yıkandı mı çatlardı lambalar. Beş yaşım mı neydi. Böyle alacakaranlıkta, tek odada. Baktım pencereden. Tepeler, tepeler, yılan gibi kıvrılan yeşilli kahverengili, tepelere dolanan yollar. Soba yanıyordu. O yayvan demir sobalardan. Bir yemek kokusu. Fasülye herhalde. Annem güğümü sobanın üstüne koymuş. Hep yapar. Sıcak su bulunur. Başımı eğip pencereden baktım. Yukarıda kalıyordu evimiz. Karşı tepeleri görüyordu. Sokakta tek tük çocuklar kalmış. Herkes evine girmiş. Hava soğuk. Burnumdan cama vuran nefesim buğu yapıyor. Işık yok. Ev iyice karardı. Gün indi. Sobanın demirlerinin aralarından vuran ateşin arada parlayan, arada sönen ışığı var. Çok sessiz. Çıtırtılar duyuluyor. Kömürler arada sobanın içinde devrildikçe çıtırtılar artıyor.

bulaşmak

admin | 30 November 2009 14:52

-Bir ömürdür içimde tırpanlanan, mısralanan; dizeler Bendeniz’in yakan sesinden ıssızlığıma bir kadeh şarap, bir söz ve hiç duymayacaklara bir şarkı oluyor. Kimseye değil, içime geliyor onun şarkısı…

Yaşarken ölmek daha zordur, giden için gitmek daha kolaydır, burada devam etmektir zor olan; hele bir de sevmeye de çalışıyorsan; kendi belanı kendinin bulduğunun resmidir.-

Bir hayaldin öncesinde, adın kondu aşk dilinde, ben senin belki de imkânsızındım.
Biri varsa aramızda, çığlıklarım yalnızlığa, bu ayrılık akşamında göz yaşıma boğuldu dünya… Sorma bana gücün yoksa, sorma bana sensizliği. Gelen aynı giden aynı bırak beni yalnızlığıma…

Harita Mühendisliği, Haritacılık – I

admin | 30 November 2009 13:44

Harita mühendisliği eski adıyla(nam-ı diğer) jeodezi ve fotogrametri mühendisliği-ayrıca istanbul teknik üniversitesinde Geomatik Mühendisliği-. Bir çoğumuz tarafından tam olarak işlevi bilinmeyen bir mühendislik. Oysa tarihi milattan önce Mısır İmparatorluğuna kadar dayanan bir mühendisliktir.

İlk olarak Mısır’da arazi sınırlarının belirlenmesi amacıyla bugün Kamu Ölçmleleri(Sınır Ölçmeleri) olarak bilinen ölçüm yöntemleri kullanılmıştır. Bu ölçümler o zamanlar vergilendirme amacıyla yapılmış olup bu işlemlerin yapılış tarihi M.Ö 1400’lere kadar uzanır.

Teraneler 15 – Hey Onbeşli…

admin | 30 November 2009 13:37

onbeşli
onbeşli

hey onbeşli neden söylenmişti
hatırlanır mıydı acaba, giden gelmemişti
gözü yaşlı anneler derdi ninem, gelmeyenler
ben çocuktum henüz ondan aklım ermemişti…

Kayboldum

admin | 30 November 2009 13:01

Gözlerinde kayboldum ben…
Sonsuz bakışlarında yok oldum,
Kalbinde kilit oldum ben,
Açmasın kimse beni, sevdanda boğuldum…
Seni buldum yar, kendi meçhulümde seni buldum,
Sonsuzum oldun yar, sonsuzluğum oldun,
Sevgiyi ararken gece karanlığında,
Kumsalıma mehtap oldun…
Geceme yıldız, gündüzüme güneş oldun,
Kalbimdeki aşk sarayına Şah oldun Padişah oldun…
Kaybolouşum, aşkında yok oluşum,
Seni Seviyorum iyiki benim oldun…