bildirgec.org

uncategorized hakkında tüm yazılar

Hazzetmem

picirik | 05 October 2007 14:24

  • Kendi moralim yerlerde sürünürken ve mutsuz hissederken, mutsuz hisseden başka birine moral vermeye çalışmaktan nefret ediyorum, şiddetle sakınıyorum bu gibi durumlardan. Zaten pekte beceremiyorum bu işi. Aslına bakarsanız kendimi iyi hissettiğim zamanlarda da pek beceremiyorum moral vermeyi, uzun sözün kısası bencil yavşağın tekiyim işte ama bir yandan da herkes kendi hayatından sorumludur diye düşünmekten kendimi alamıyorum. Yani bu derecede karaktersizim.
  • Kitap okurken çok pis moda giriyorum, dünyayla bağları koparıyorum adeta. Tam bu trans esnasında yanımda bulunan herhangi bir şahsın ağzında çıkan herhangi bir cümle, kelime, harf bütün hayal dünyamı başıma yıkıp beni, öfkemi ve o ağzını açan kişiliği gerçek dünyada başbaşa bırakıyor. Bu gibi durumlarda ben bile kendimden tırsıyorum, herhalde en rahat cinayet işleyebileceğim ortam budur diye düşünüyorum sık sık. O yüzden kitap okurken yalnız olmayı tercih ediyorum genelde.
  • Telefonla konuşmaktan hiç hoşlanmıyorum, ne biliyim işte bana çok resmi ve çok yapmacık konuşmalar gibi gelir hep. En yakın arkadaşımla, hatta babamla bile konuşurken bu hisse kapılıyorum ve hemen konuşmayı bitirmeye çalışıyorum. Halbuki yüzyüze konuşmak öylemi be kardeşim, karşındaki insan konuşmasa bile gözleriyle, surat ifadesiyle bile birşeyler anlatabiliyor insana, el şakası falan yapabiliyorsun mis gibi, göte parmak enseye tokat hesabı

Anne babayı dinlemenin önemi

darjeeling | 05 October 2007 13:51

‘Sakin ol, oturaklı ol, hanım hanım ol, büyüklerinle alçak sesle konuş, fazla da konuşma, daha çok dinle, herkesi eleştirme, agresif olma, fevri olma’ derdi hep annesi ona.. Babası fazla konuşmazdı. Baba en önemli kısımlarda müdahale ederdi. 17-18 yaş civarlarında bu cümleleri çok duymuştu.
Ortaokul ve lise yıllarındaki sessizlik ve ezikliğin arkasından üniversitede bir açılma dönemi.. Rahatlama, sosyalleşme dönemi ve anne babanın hani şu 17-18 de söylediği cümleleri kulak ardı etme dönemi. Kendine yazık etme dönemi çünkü kendi doğrularını kendi belirlediğinde bunların evrensel olduğunu sanma dönemi.. Kişiliği oluşturacak her türlü öneriyi unutma dönemi.. Aktif ve de canlı-sosyal kişiliğin bazı ortamlarda bastırılması gerektiğini unutma dönemi. İşte ufaklık böyle büyüdü ve şimdi iş hayatında. Şimdi 25’in üstünde, o kadar yıldan sonra kendini değiştirmeye çalışıyor, doğrunun ne olduğunun farkında ama bu saatten sonra zor olduğunu da biliyor. Şimdi uğraşacak, herşey için en baştan uğraşacak, başından beri böyle olmaya çalışsaydı şu an daha farklı olacaktı herşey onun için, biliyor.. Delilerin değil kibarların, gösterişlilerin değil mütevazilerin, konuşkanların değil nerede ne konuşacağını bilenlerin bu dünyada prim yaptığını biliyor. Anne-babasına yine de minnettar ama kendine kızgın.
Mücadele yeni başlıyor.
Demekki neymiş, anne babanın dediklerini can kulağıyla dinlemek gerekirmiş..