bildirgec.org

uncategorized hakkında tüm yazılar

Kaz Dağları’nda altın arıyorlar-2

frodolives | 19 October 2007 22:28

daha önce burada kaz dağlarında altın aranması ile ilgili bir yazı yazmıştım. Olay hala medya ve sivil toplum örgütleri tarafından takip ediliyor ve yoğun bir baskı var. şimdi herkes Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Hilmi Güler’in Çanakkale Ticaret ve Sanayi Odası tarafından 27 Ekim cumartesi günü düzenlenecek olan “Kazdağları’nda Madencilik, Turizm ve Çevre konulu toplantıda söyleceklerini bekliyor. cnn türk’ün haberlerinde bir teyzenin söylediği aslında olayı özetliyor:

“Sularımız kirleniyor. Zeytinlerimiz gidiyor. Ne yer, ne içeriz. Burada durulur mu o zaman. Bizim başka gelirimiz yok. Zeytin gelirimiz var”

evet teyzemin dediği gibi, burada durulur mu o zaman, zaten eğer medya, STO ve insanların sesleri kısıldığı anda, firmalar sessiz sedasız işlerine devam edecekler, kazdağlarının ağaçsız kaldığını gördüğümüz zaman da artık çok geç olacak. eğer okumadıysanız veya izlemediyseniz cnn türk’ün haberlerine buradan ve buradan ve yayınına buradan bakabilirsiniz, ayrıca Haluk Şahin’in köşe yazısı da var. Şahin’in yazısını özellikle okumanızı tavsiye ederim.

Eksik misiniz?

induendo35 | 19 October 2007 20:41

Merhaba çamurdan yaratılmışlar. İstisnasız hergün kendimizi evrenin merkezi sanırız. Dünya bizim etrafımızda dönsün, en mükemmel biz olalım, herşey bize hizmet etsin diye düşünürüz. Aslında bir noktaya kadar bunu düşünmesek çatlarız galiba.
Esasen ne kadar aciz olduğumuzu görmek için insanların içinde rezil olmayı beklememek lazım. Belki bu benim yazdığım da tanımadığım insanlara bile olsa bunu itiraf edip günah çıkarmamdır. Evet ben rezil oldum. Kendimi çok büyük görüp büyük konuştum. Altından kalkamayacağım yüklerin altına girdim. Girdim girmesine ama yine de içimde bir isyankar var. “Neden ben!!!” diye bağırıp duruyor.
İnsanların sabit ve değişken özellikleri var. ben de nacizane bir insan olarak bu özelliklerimi bulmaya çalıştım. Doğuştan gelen fiziksel özelliklerimi zaten bir ayna yardımıyla görmem münkün. Ya göremediklerim? Yani karakterim…
Karakterimde doğuştan gelen özelliklerimin (asabiyet, korku, cesaret, zeka v.b. ) bana ergenliğime kadar yettiğini gördüm. peki sonra ne oldu? Sonrası çok basit. Kabuğumdan dışarıya çıktım. Sadece açlığım, susuzluğum, barınmam ve şefkat ihitiyacım değildi beni dürtükleyip duran. Hırs, şehvet, kin, nefret ve bencillikle doluydu beynimin iki löbü de. Bu duyguların esiri oldum. Hem de kötü olduklarını ve hesabını veremeyeceğimi bile bile. İrademi olması gerektiği kadar iyi geliştirememiştim belli ki. Çünkü benim yaşayarak kendime kattığım tek şeyin özünde irade olduğunu farkedemedim. Ama unuttuğum birşey vardı. Bir balon ne kadar çok şişerse o kadar şiddetli patlar ve parçaları savrulup gider. Parçalandım…
Kendimi toplamak için çok çalıştım. Kara bir leke gibi yapışmıştı üzerime kibirim. Ne yardan geçebiliyordum ne de serden. İşin açığı insan kendisini yok sayamıyor. Ben de sayamadım. Tekrar kabuğuma çekildim. Düşünmeye başladım. Acaba bende ne eksik vardı da hep yarı yolda kalmış, hiç ilerleyememiştim. Sonradan anladım ki insanlar yaratılırken muhakkak bir kusurla yaratılmış. Yaradan kulu kendisi anlasın diye gizler saklamış ruhlara.
Gelgelelim bana. İşimde gayet iyiyimdir şükür. ( 🙂 Bakın yine ego devrede) İşim ne mi? Ben bir tekstil terbiye fabrikasında çalışıyorum. Yani boyalarla, renklerle uğraşıyorum sayın siz. Buraya kadar herşey mükemmel. Çünkü eğitimim bunun üzerine, deneyimim çok ve kullandığım boyaları ve kimyasalları çok iyi biliyorum. Gariptir ki ben yaptığım işlerin neticesini göremiyorum. Çünkü renk körüyüm. Evet körüm. Allah bana gerekli olan zekayı ve beceriyi çok fazlasıyla vermiş ama kendimi külli bir varlık olarak görmemem için gözlerimi de renklerden mahrum etmiş.
Mükemmel bir sese, gırtlağa, kulağa sahibim ama enstrüman çalamıyorum. Zaten bunu yapabilsem şu anda burada yazı yazmak yerine bir yerde konserde olurdum herhalde.
Bunlar benimle ilgili iki özellik. Daha birçok var ama yazmayı da çok fazla sevmiyorum canım sıkılıyor 🙂
Velhasılı kelam; ben size kendimden basit örnekler verdim. Kendimi çok yükseklere çıkardım, oralardan aşağı çaktılar kafaüstü. Siz siz olun yine de kuş olacağım diyorsanız alçak dallara konun. Çünkü herkes en tepedeki kuşlara bakıp onları avlamaya çalışır. Alçak bir dala tüneyin, kafanıza göre takılın. Dert yok, tasa yok. Ohhh!
Şu anda 28 yaşımın son demlerindeyim. Elimde avucumda hayal kırıklıklarından başka pek fazla birşey yok. Ama yine de şükrediyorum. Çünkü bunların başıma şükürsüzlükten ve cüzi irademi çok fazla pohpohlamamdan geldiklerini biliyorum.
Evet çamur yaratıklar. Siz de bir düşünün bakalım ne kadar eksiksiniz…

Masal Cennetine Hoşgeldiniz

NLPMaster | 19 October 2007 19:19

Çocukluğumuzun harika dünyaları Masal diyarlarınıhatırladınız mı?
Ne dediniz?
ne zaman unutabildik mi?
Haklısınız…
Masal diyarlarınız, keloğlanlarını, masal perilerini, masal cadılarını, dev ejderhaları, iyi kalpli yaşlıları, maharetli hayvanları, sihirli tüyleri, hep iyilerin kazandığı sonları ile masalların tadı hangimizin damağından gitti ki …

Kah yıllarca gittik, bir arpa boyu yol gidemedik,
Kah iyilik ettik de bir yarenlik göremedik
ama sonunda kazanan iyi kalpli kahramanlarımızlasevindik.

İşte bu masalları unutmayalım isteyen bir site yayınına sesli masallarla güzellik katmış. Haberiniz olsun istedim.
Masal dinleyebileceğiniz, bilgisayarınıza masal müzik dosyalarını indirebileceğiniz, en popüler masalların listesini görebileceğiniz bu sitenin adı MASAL DİYARI