http://www.radikal.com.tr/ek_haber.php?ek=sa&haberno=3742
uncategorized hakkında tüm yazılar
web geliştiriciye 20 araç
emsvizyon | 22 October 2007 19:45
http://onemonthapp.com/archives/2007/10/21/20-tools-for-web-application-development
İnternete sansür, nihayet! (?)
| 22 October 2007 19:44
http://www.chip.com.tr/konu.asp?id=4724
İşte Teröre Cevap!
NLPMaster | 22 October 2007 19:13
http://sahilgazetesi.blogspot.com/2007/10/manavgatta-terre-lanet-mitingi.html
Hatırlanan Arkadaş
badoer1 | 22 October 2007 17:58
Az önce “bize erkek adam derler” adlı şarkıyı dinlerken, söyleyen kişinin Burak Aydos olduğunu hatırladım. Vay beee. Burak benim ilkokul ve orta 2’ye kadar arkadaşımdı. Orta 2’de konservatuarı kazandı ve okuduğu 2 yılı yakarak konservatuara başladı. Nereden nereye. Burak’la o yıllarda çok yakın arkadaştık. Deyim yerindeyse yediğimiz içtiğimiz ayrı gitmezdi. Sonra ayrıldık. Kaybettik birbirimizi. Hangimizin o yıllarda ki arkadaşları duruyor ki…
O yılları hatırlayınca içim bir tuhaf oldu. Boğazım düğümlendi. Düşüncelerim buğulu bir rüya gibi geçmeye başladı gözümün önünden. Ve bizde büyümüştük, kirlenmişti dünya. Kaybolmuştu o saf ve temiz arkadaşlıklar.
stardust
mansonilized | 22 October 2007 17:36
Neil Gaiman’ın romanından sinemaya uyarlanan büyükler için yazılmış fantastik öğelerle süslü aşk romanı. Matthew Vaughn kitabı sinemaya uyarlarken birçok detayı değiştirmiş hatta hiç olmayan karakterler bile eklemiş. Romanı okumadığımdan uyarlamanın ne denli başarılı ya da başarısız olduğuna deyinemeyeceğim. Ancak filmi izlesem mi diyenler için bir ön bilgi sunumu yapabilirim.
Konu delice aşık olduğuna inandığı kızı elde etmek için ona kayan bir yıldızı bulup getirme sözü veren Tristan’ın o kayan yıldızın aslında bir kız olduğunu fark etmesiyle başlıyor. Ancak kayıp, dünyaya düşen bir yıldızın kalbini yemek cadılara sonsuz güzellik ve güç bahşediyorken üstelik o yıldız kral olmak için savaş veren 4 prensin mutlaka sahip olması gereken bir kolyeyi taşıyorken bu pek de kolay olmayacaktı. Film masal havasında rengarenk görüntüler eşliğinde akıcı bir şekilde ilerliyor. Oyunculuk konusunda bence yıldız rolündeki Claire Danes hariç herkes on üzerinden on puan almayı hak ediyor.
Robert de Niro’yu izlerken bu adam ölürse ne kadar üzülürüm diye düşünmekten Michelle Pfeiffer’ı her görüşümde bu yaşta hala bu kadar etkileyici olmayı nasıl başarıyor diye şaşırmaktan alamadım kendimi. Korkunç korsanı oynayan de Niro’nun elbiseli dans sahnesi, Pfeiffer’in büyü yapmadan hemen evvelki bakışları inanılmaz etkileyici. Peter O’ toole kısacık rolüyle her zamanki gibi insana bir an nerede olduğunu unutturuyor. Filmde hayalet prensler sürekli bir gülümseme etkisi yaratıyor, konuşmalar esprili. Aşk incecik narin bir duygusal titreme gibi kenara ilştirilivermiş ancak o kadar yakışmış ki gözümüzü üzerinden alamıyoruz (benim gibi romantiklikten uzak birinde bile duygulanma hissi yarattı!).
Bloglardaki Bozcaada
tenedian | 22 October 2007 17:16
http://bozcaada.blogspot.com/
Vatan Sağolsun
Cevval Portakal | 22 October 2007 17:14
Efendim hali hazırda memleket ayakta, haklı olarak ayakta! Şehit haberleri üst üste gelmekte. Moral bozmakta. Tabi bu haberlerin yanında gelen başka haberler de yok değil.
Mesela bu olayların hemen öncesinde gündemi dolduran ermeni soykırımının kabulü vardı. ABD’nin bu hareketine karşılık ufak çaplı bir kriz yaşandı. Büyükelçimiz geri çağırıldı bir anda rest çekildi kocaaa amerikaya pheeyy. Hepimiz şaştık kaldık, nasıl oldu da fırçabıyık böyle bir anda celellenebildi bush abisine diye. Hani teröristlerin elinde amerikan silahları bulununca aynı iktidar sessiz kalmıştı ya, ee madem böyle erekte olabiliyordun zamanında neden olmadın bre dingil diye düşündük ister istemez. Sonra birden bire Amerikayla içli dışlı olan iktidarımız nasıl oldu yollarını ayırmaktan çekinmez oldu acaba.
Hepsi yaşandı bitti şimdi bunların sonucunda Türkiye, Kuzey Irak’a girerse bakalım bu kimlere yarayacak. İktidarın şansına mıdır, nedir bir süredir ekonomik büyümeye şahit olmaktayız. Sıcak para, el yakanından sımsıcak ohh aktıkça akıyor. Sırf bizde değil bütün dünyada akıyor. Nasıl oluyor da piyasalar coştukça coşuyor. ee nası olacağıdı y…rraaamm petrol varil fiyatları artıyor da öyle oluyor. Borsamız coşuyor, dünya borsaları coşuyor, herkes mutlu. Petrol fiyatları düşünce tam tersi olur gibi oluyor bir şekilde tekrar toparlanıyor bu fiyatlar. Zenginler kazandıkça kazanıyor, ülkemizin zenginleri, dünya zenginleri refaha eriyor. Milyar dolarlar katlana katlana el değiştiriyor.
Yapmak üzere bulunduğumuz harekatı yaptığımız takdirde ekonomik açıdan öngörülen nedir. Mevcut gerginlik sonucunda 84$’a varan petrol fiyatlarının 100$’a vurması. İran ile yaşanan krizlerde olduğu gibi.
Petrolü dünyaya pompalayan bizim bu kafa tuttuğumuz amerika olmasın sakın. Dünya ekonomileri coşmasın sakın vayy vayy. Ülkemin genç nüfusu, petrol zengini koca götler lifli besinleri daha rahat sıçabilsin diye şehit gidiyor olmasın sakın, ali cengizler anaları ağlatıyor olmasın sakın.
Vatan sağolsun efendim.
ÇATAPATAKÜTE!
| 22 October 2007 17:13
yere batmış vefayı nasıl tutayım anne
ekmek mushaf çarpsın ki ben öpmedim o yarayı
sorarım sana, hayat bir mendile sığar mı
ben bir lak lak haylazlığında hohlarken
aynana
kırış kırış bir sefa nakşoldu gün’ahıma
ekmek mushaf çarpsın ki ben öldürdüm
o ezeli riyayı!
henüz çok gencim
| 22 October 2007 16:52
hapishanenin kuytu bir köşesinde,
yüzün dayaktan morarmış bir halde.
ölüm kurtuluştur diye
düşünmedin bile.
aklındaysa tek bir düşünce
“henüz çok gencim”
annene onu sevdiğini söyleyemedin bile.
bırakmadı ölüm seni, bakmadı bile yüzüne.
hatta bir tokat daha yedin
ölmek istemiyorum dedin diye.
sadece inledin, sevdiğim beni bekliyor.
“henüz çok gencim”