http://sozluk.sourtimes.org/show.asp?t=turbanliya+acik+mektup
uncategorized hakkında tüm yazılar
Kabak Çekirdeği
mansonilized | 31 January 2008 08:36
Kabak çekirdeği birçoğumuzun zevkle yediği bir kuruyemiş. Aslında yine bir çoğumuzun da bilmediği bir sağlık kaynağı.
Kabak çekirdeği ciddi bir bağırsak kurdu düşürücüdür. Tuzsuz tüketildiğinde çok hızlı ve etkili bir şekilde tenyanın dökülmesine neden olur. Bunun için çocuklarda 40g büyüklerde 100g tuzsuz kabak çekirdeği yeterlidir.
Kabak çekirdeğinin asıl mucizesi iyi huylu prostat büyümesi (BPH) ile ilgili. Şu an kabak çekirdeğinin BPH’ı azalttığı hatta önlediği tıbben kanıtlanmış ve kabul görmüş durumda. Yine BPH’la bağlantılı ortaya çıkabilecek idrar yolları bozukluklarına da faydalı. Bu mekanizma phystosterin denen bir madde sayesinde oluyor. Kabak çekirdeği karotenoid içeriyor. Yapılan araştırmalar karotenoidden zengin beslenen erkeklerin BPH riskinin düşük olduğunu gösteriyor.
Animator vs. Animation II
brum | 31 January 2008 05:13
http://alanbecker.deviantart.com/art/Animator-vs-Animation-II-50891749
Animator vs. Animation
brum | 31 January 2008 05:09
http://alanbecker.deviantart.com/art/Animator-vs-Animation-34244097
nesli tükenmeyen
mengu yincge | 31 January 2008 00:30
bir çingene kadın
dilenen
hoş düpedüz değil
kağıt mendil satma çabasında
epey genç
belli olmuyor
yaşı belki kırk
nisan’ın 7’si Çukurova
portakal çiçeklerinin kokusunda
kim bilir ne hissediyor
o belirsiz yaşında yaşıyor
bulvardaki kahvede dalgın
bir başka kadın
fark ediyor konuşmalarını
garson rahatsız
“Git, kötü etme beni” diyor
“Siz iyi olsanız, biz de iyi olacağız
da siz olmuyorsunuz…”
çingene kadının sözü garsona
uzaklaşırken düzayak
mıhlanıyor yerine bir başka kadın dalgın
ne bir ses ne bir söz…
huzursuz içinde
çingenenin kağıt mendil satma çabası değil
hem de kağıttan mendil satmak zorunda kalması
yaşı belirsiz bir ana, bir bacı
geceleri bir fahişe belki
kim bilir belki de sadece öksüz bir sevgili…
dalgın kadın mıhlanmış yerinde
hani güzel ve güçlü olmak dileğinde
savaşında kendiyle
başlamalı ya insan kendinden kendi içine
geriye bırakacak bir yadigar
küçük büyük üretse
bir
değer
kalacak geriye nefesi ehli
hayranlık güzelliğe
misal
nesli tükenmeyen bir panter
dua diyor içinde, bir damla yaş gözünde
seviyor, koruyor çingene kadını
sevmek için seviyor
acı içinde
sevilmeyi beklemeden
nasıl
iyisi.
ŞARLATAN MI? O DA NE?
| 31 January 2008 00:01
Evet görebiliyorum dokunuşlarımda kadınsı tenini, evet farkındayım, bakışlarınla cüretkar ve davetkarsın.
Vavvvvv… sokuluyorum yanına, iyi duruyorsun bar taburesinde. Beni kaybediyorsun çakır şehvetindeki tutkunda. Ruhumun üflediği sigara dumanını kalbine salıyourm. Kaygılanıyorsun. Sana aşık olduğumu düşünüyorsun(düşündürüyorum). Dudaklarında biriktiriyorsun tenimde bulamadığın sıcaklığı…
Çiftleştiğimi sandığım beyin hücrelerin,
Sıcak ve benim olan yatağım,
Tumturaklı hesaplaşmaların,
“Daha sevişmeyecek miydik?” deyişim
Öfkeli bakışın,
“Seninle sadece sevişmek için buradaydık” , umursamazlığım…
Artan sinir katsayın.
Hııııhhh umurumda mı sanki diye gülüşüm…
Pahalı viski bardağını bana fırlatışın,
Gidişinle yeni bir dişiyi çağırışım.
Abaza mıyım? Hayır… Kötü müyüm? Evet…
usulünce ağlar gökler
mengu yincge | 30 January 2008 23:55
Zenci
-siyasi olarak doğrusu-
siyahi bir çocuk
yedi-sekiz yaşlarında
Anne
beyaz
boylu poslu, kalıplı
Amerikalı bir kadın
yanındaki erkek, arkadaşı!
kısa boylu
saçları şimşir tarağı hüzünlendirir
kafada bir pırıltı
döküldü sözler dudaklarından
gözleri sağa sola
felfecir okuyup dururken
az önce yanına gelip
elini omzuna koyan
garson kız
ona dokunmanın hazzıyla
“bugün senin doğum günün
doğum günün kutlu olsun”
demişti
fazlasıyla cıvıltılı ve ağır ağdalı
vıcık vıcık eklemişti
“canım kardeşim”
Allah muhafaza!
ve şimdi pür dikkat dinliyordu kız garson,
adam
“thank you for eatin with me”
dediğinde
Amerikalı kadına.
Nasıl olduysa
olmuştu işte
yalanların zamana
yazıldığı
yalan mutlulukların
katran karası zamana
kazındığı bir an
Kimde
kederli, hüzünlü
garip bir mutluluğun
yalnız
yalnızlığın anısı kalacak?
Siyahi çocuk
karnını doyurmuştu
annesi ile kısa boylu kel adam
İngilizce
garson kızla kısa boylu kel adam
Türkçe
konuşurken.
Olsun
o doymuştu
ve mutlu olmuştu
siyahi çocuk
çocuktu
yaşamıştı anı gerçekten
geçerken
kimseye bir şey söylemeden
kahvaltı etmiş
ve
karnı doymuştu
Ürkek?
bakmıyordu pek etrafa
ancak belliydi
görüyordu
o yaşta
tüm çocuklar gibi
Sessizce gelmişti
çığlık çığlığa
havayı çekerken ciğerlerine
ve
usul
usulünceyaşayacaktı.
Bildiyse bir
usulünce ağlar gökler!
RS- 17.06.07
arafta, med cezirde bir kadın: elif şafak
kahramancayirli | 30 January 2008 21:56
elif şafak
türk edebiyatında dün murathan munganla başladığımız yolculuğumuza bu kez elif şafakla devam edelim..
notos öykü dergisi yüzyılın 40 romancısını seçmiş. listenin ilk yirmisi açıklandı, ilk yirmi arasında elif şafak ismine rastlamayınca şaşırdım açıkçası..
yazarın pek bilinmeyen esrarlı ilk öykü kitabından bahsetmek isterim zira ünlü yazar, kitabı piyasadan toplatır çünkü bu ilk kitabını (kem gözlere anadolu) hiç sevmez..
yazar, mesneviden besleniyor büyük ölçüde ama Şafak’ın türk ve dünya edebiyatını da çok genç yaşta sindirdiğinden söz etmeliyiz..
babasını sevmiyor, soyadı olarak kullandığı “şafak” ünlü yazarın annesinin adıdır..
külliyatı içinde hangi kitabının en iyi olduğu üzerinde epey düşündüm. sonuçta “siyah süt” ve “med cezir” hariç tüm romanları gayet iyi. romanlarının içindeyse “mahrem” ve “pinhan” bence en iyileri..
Çocukların Lego Keyfi
| 30 January 2008 21:07
Nicelerinin çocukluğunda en iyi arkadaşı Legolarıydı. Bu yazıyı yazarken baş harfini otomatik olarak düzeltecek kadar öneme sahip bir oyuncak, (word için bile).
Benim hiç legom olmadı o ayrı mesele. Büyüyünce de ne zaman Legolarıyla oynayan bir çocuk görsem “ona yardımcı olmak maksadıyla” görünecek şekilde egolarımı tatmin ederdim Legolarla. Geçen gün de sevgili googledan öğrendiğim üzere lego figürler 50. yıldönümünü kutladı. Ama asıl legonun ortaya çıktığı tarih bu değil. Lego tarihine şöyle bir göz atınca bütün çocukların lego ile bir yerde buluştukların düşünmemek elde değil. 1932 yılında Danimarka’da yapılan ilk legodan sonra zamanla bütün dünya üzerinde yayılmaya başlamış. Neredeyse 130 ülkeden fazla. 1939 sadece 10 çalışanı olan fabrika ya da atölye şimdilerde yaklaşık 4500 insana iş imkanı sağlıyor. E tabi bir çok taklidinin çıkmasının da önüne geçilemedi. Ole Kirk Christiansen ve oğlu ilk Legoları tahtadan yaptılar. Bir ördek.. o bilinen geçmeli plastik parçalar ise 1949’da üretilmeye başlandı. Şimdilerde ise en ince ayrıntısına kadar bir robot ya da bir ev yapılabiliyor.
En İyi Facebook Uygulamaları – 1
analyst | 30 January 2008 17:33
http://turkcefacebookeklentisi.blogspot.com/2008/01/en-iyi-facebook-uygulamalar-1.html