bildirgec.org

uncategorized hakkında tüm yazılar

Bir Seminer, Drama

| 03 July 2008 16:33

Sabahın körü gözlerimi açamıyorum daha.Bu nereden çıktı şimdi demiyorum çünkü günlerdir beklediğim,olmasını çok önemsediğim ve çok uğraştığım seminer günü bu sabah.Ankara’dan geldi hocalarımız.Ben çok heyecanlıyım nasıl olacak nasıl becereceğiz bu işi.Seminer yeri her zamankinden farklı bu kez.Yerler halı serili.Her taraf pırıl pırıl.Ayakkabılarımız çıkarıyoruz girerken.Kafamda sayısız soru işareti var.Ne olacak?
Sanırım bir tanışma faslı başlar şimdi derken hocamız giriyor içeriye.Yirmi kişiyiz hepimiz.Bir günaydın arkadaşlar sesi.
-Hepimiz ayağa kalkıp bir daire oluşturabilir miyiz?Hayda bu nereden çıktı şimdi.Bir tanışıp kaynaşsaydık olmaz mı?

kablolu sex

Thing | 03 July 2008 14:57

http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/9339777.asp?yazarid=33&gid=61&sz=72479

keder..

morfik | 03 July 2008 14:54

Tanrı’nın gözyaşları akıyorsa içime
bölünüyorsa dünya parçalara
tünüyorsa avuçlarıma lanetlenmekuçma vakti midir?
gelip durdum mu ecelin kapısına??

tam da alışmıştık dönmesine
dönüyorduk aydınlık özümüze
karalanarak dışlandık..

sonra;
uzun uzun ağladım Tanrı’yla…

“GEH BİRİ BİRİ”

| 03 July 2008 14:54

işyerindeki tiplerin bi boktan anladığı yok!
boris vian, diyorum…
cevap/tepki: fener’e mi geliyormuş,
nerde oynuyormuş abi?
ebenin a…
susuyorum. karılar ayrı bi âlem zaten!
yat şehrazat, kalk genco mu ne!
dizi dizi hepsi inci!
düdük gibi fason ispanyol marka tişörtleri
üst üste giyip bir de bellerini kapamak için
çekiştirmiyorlar mı!
giymeyin ulan o zaman!

herbie hancock gelmiş, fazla biletim var, gelen
var mı, diye sorunca da, ay o kiiim, hörbi kiim kiim?
gülşen, alişan biletin de var mııı?
var, gel de gösteriim, diyemiyoruz ki!
toplumsal rolümüzü oynıycaz ya! efendi adamız ya!
hay efendine de, rolüne de!…

MAHFİL, RECEP İVEDİK’LER VE…

| 03 July 2008 13:47

vapur iskelesindeki gazete-dergi satıcısına ağır adımlarla yaklaştım.
“eveet gazteler, dergiler” diye kulağımın zarına ilk müdahale geldi. gözlerimi kısıp hızla seyirttim oradan.
bu sefer amerikan dedektifleri gibi çaktırmadan yaklaştım polikarbonat gazete “kiosk”una.
yüzüme baktı. bağırmadı. tanımıştı.
“evet abi gazteler…”
tamam ulan anladık “gazteler”, diyemedim. gözümü kaçırdım ve “sadece bakıyorum” dedim.
la havle çeker gibi kafasını salladı. aldırmadım.
güne pozitif takılma azmiyle başlamıştım çünkü.
bütün cicili bicili şeffaf poşetli ve de bol promosyonlu dergiler oradaydı da benimki neredeydi?