bildirgec.org

tv hakkında tüm yazılar

pegasus

javelin | 04 June 2004 14:30

hızla akıp giden bu hayatta, görsel işitsel verilerin bolluğunda rüya körleşmesi kaçınılmaz gibi… rüyalarımızı izlediğimiz filmlerde, dizilerde, tv başında geçirdiğimiz saatlerde mi görüyoruz ne? Yavaş yavaş kaybediyoruz onları sanırım… çoğu gecem karanlık geçiyor, bomboş.. eskisi kadar sık rüya görmüyorum galiba. gerçi rem uykusunda mutlaka rüya görürmüş insan. o zaman “eskisi gibi hatırlamıyorum rüyalarımı” desem daha mı doğru olur acaba? Bilemiyorum… Uzun zamandır böyle etkilendiğim bir rüya görmemiştim. Pegasus, hani şu mitolojideki kanatlı at… işte onlardan gördüm rüyamda…Pegasuslara binmiş uçan şövalyelere dönüşen kara kara bulutlar, önüne gelen herşeyi silip süpüren azgın hortumlar, ardından açan günlük güneşlik bir hava ve gözümü ayıramadığım parlak mavi bir deniz… yanımda bir daha asla o kadar yakın olamayacağımı bildiğim çok ama çok sevdiğim insanlardan biri… rüya görürken ayrı uyandıktan sonra düşünürken ayrı ürperdim… hayırdır inşaallah!!!

MacGyver Mucid Ajan

Kyoshiro | 17 January 2004 23:07


80’lerin herkesi televizyon başına toplayan dizisi MacGyver 1992 yılında yayından kaldırılasıya kadar 7 sezon gösterildiği ülkelerde her yaştan insanın sevgilisi oldu. Ayrıca 2 Adet de sinema filmi yapıldı. Bunlar Lost Treasure Of Atlantis ve Trail To Doomsday. Dizi ise toplam 139 bölümdü.

MacGyver silah kullanmazdı. Yükseklik korkusu vardı. Fakat elindeki basit şeylerden komplike makineler yapmak, huzurevindeki ecza dolabında bulduğu ilaçlardan bomba yapmak gibi konularda üstüne yoktu.

Mac geçmişe gittiği bir bölümde kralın sihirbazını şaşkına çevirecek bir deney yapıyor
Richard Dean Anderson‘un
MacGyver’i canlandirdigi dizi günümüzde “Amerikan sitcomlarını karbon kağıdının üstüne koymak ile meşgul Türk dizi yapımcılarına” örnek olacak kadar özgündür.

Hiç izlemeyenler için belirtelim MacGyver mekanikten, fizikten ve kimyadan çok iyi anlar ve silah kullanmadığı için başı her belaya girdiğinde bir veya birkaç araç icad edip düşmanlarını öldürmeden etkisiz hale getirir.

Şimdi de MacGyver’ın dizide yaptığı bazı şeyleri hatırlayalım. Bunlara ikinci sezondan itibaren MacGyverism denmeye başlandı.

-Bambu kamışına alkol ve kül doldurup gözyaşartıcı gaz yapar.

-Belli notalar çalınınca unlock olan bir alarmı değişik seviyelerde su doldurduğu bardaklarla bu notaları çalarak etkisiz hale getirir.

-Kan basıncı ölçen alet (sphygmomanometer) ve alarmli saatten yalan dedektörü yapar.

-Hareket dedektörüne lamba tutup etkisiz hale getirir.

-Yumurta ve kömür tozundan zehir antidotu yapar.

Ayrıca Mac her bölümde bunları yaparken kullandığı malzemeleri, ne yaptığını ve amacının ne olduğunu arkaseste anlatır.

Dizinin mükemmel jenerik müziğine buradan ulaşabilirsiniz.(280 KB)

CNBC-E ye mail atarak belki de MacGyver’ın tekrar yayınlanmasını sağlayabiliriz. Eskiden yayınlandığı Star televizyonunun sahibi Uzan’ların bizi pek dinleyeceğini sanmam.


Richard Dean Anderson’un yer aldığı diğer diziler ve televizyon programları ise Stargate SG-1, General Hospital, The Facts Of Life, Today’s FBI, The Love Boat (Aşk Gemisi malumunuz.), Pandora’s Clock, Fire House, National Geographic The Explorer, Battle Of The Network Stars, Odd Jobs vs.

Sağda MacGyver’ın orijinal imzasını görüyorsunuz. Think First, Think Fast, Be Careful, Purse, Be Great! diyor Mac bize

Unutmadan MacGyver’ın tüm numaralarının listesi burada.

Dizinin fan’larının düşündükleri MacGyverism’ler ise burada.

Macgyverismlerin çoğunu çok iyi bilim kültürüne sahip Fin asıllı John Koivula üretmiş.

Birgün zor durumda kalırsanız MacGyverism yardımcınız olsun ve elinizdeki malzemelerden en iyisini yapmaya çalışın!

Donnie Darko

infuscoare | 01 November 2003 10:23

. Bir-th

Yirmi yıl öncesinin çocukları, hayal güçlerini daha fazla kullanmak zorundalardı belki. Belki dünyayı TV ve bilgisayar monütöründen değil de, kendi tecrübe ve gözlemleriyle anlamaya çalışmak için daha fazla zamanları vardı. Ya da belki sadece daha aptaldılar. Süslü hikayelere kolayca inanırlardı.
Bütün çocuklar doğum günlerini sever. Fakat yirmi yıl önce, doğum günlerinden nefret eden çocuklara rastlamak daha kolaydı. Pek tabii onlar, ilk doğum günlerinde yalnız kalanlar, her bir diğerinde yeniden ve yeniden ilkokula başlayan çocuklardı. Onlar, karınlarında kelebekler, kızgın öğretmenlerinin kendilerine ders vermesini bekler…
Ben onlardan birini tanırdım. Hep kızgındı, biraz da ürkütücü. Çocukluğundaki güneşin, tıpkı bütün diğer bebekler gibi annesinin kanıyla boyalı, kırmızı ışıklar çıkararak gölün içinden doğuşunu anlatırdı. Gölün ışıldayarak akşam olmasını bekleyişini ve geceleri sevgili güneşini yine koynunda saklayışını. Bir de, geceleri gölün dibinde uyuyan güneşi aradığını. “Akşam olacak bir gün” derdi…
Bir de fotoğraf albümü vardı. “Annemle birlikte çekilmiş fotoğraflarımız var daha çok içinde” demişti. İçinde olan şey ise sadece, yerlerinden oyulmuş ve başka bir fotoğraftaki annenin yanına yapıştırılmış çocuklardı.
Öldü sonra. Ya da akşam oldu sonunda, uykuya daldı o da. Unutuldu tabii. Neden kızgın olduğunu hiç kimse merak etmedi, her şey ortada değil miydi zaten… Ben yine de merak ederdim, çünkü en çok bana kızardı.

başlık girmekten yana değilim

kasif-hafif | 06 March 2002 10:19

bilgisayarın başındaydım, babaannem geldi ve annemle bir süre konuştular, bu arada ben hala bilgisayar(ımı) kullanıyorum. bir müddet sonra babaannemden söyle bir söz çıktı:

bu televizyonu hep tek kişi mi seyredecek…

Max Headroom

freefreshfish | 16 January 2002 14:47

Çok eskiden, Türkiye’nin ilk özel televizyonu Star "MagicBox" lakabını
taşıyıp kaliteli şeyler yayınlarken bir dizi vardı. Hatırladınızmı "Max
Headroom
" u.Bayılırdım o diziye, tekrar yayınlansa da izlesek. Geleceği
medya yönetiyordu, reytingler filan anında izleniyordu, televizyon savaşları çok
büyük oluyordu ve kahramanımız Max geçirdiği kazada ölmesin diye beyni
bilgisayar ortamına aktarılmış, sonradan hayata döndüğünde ikizi gibi o ortamdan
o ortama koşar olmuştu. Güzeldi be..