bildirgec.org

tanrı hakkında tüm yazılar

Pascal ve Hz. Ali

akiladam | 14 November 2007 23:40

Blaise Pascal (1623 - 1662)

Hz.Ali’ye ait meşhur kıssayı çoğu kimse bilir. O yüzden kısaca özetleyeyim; İnançsız bir kişi gelerek Hz.Ali’ye ölümden sonra bir hayatın olmaması durumunda inanaların yaptıklarının hepsinin boş olduğu üzerine uzun bir söylev verir. Hz.Ali sessizce dinledikten sonra da o ünlü cevabını verir:

Ya varsa!

Hz.Ali gibi düşünen başkalarının da olduğunu biliyordum ama bunlardan birinin de kendi adı ile anılan Pascal Üçgeni’ni ve Olasılık Teorosi’ni (diğer adı Beklenen Değer Teorisi) bulan ve aritmetik işlemlerini mekanik olarak yapan bir hesap makinesini icat eden ünlü Fransız matematikçi Blaise Pascal olduğunu bilmiyordum. Üstelikte belki inanmayacaksınız ama inanma gerekliliğini matematiksel olarak kanıtlamış.
Son zamanların bestseller kitaplarından Olasılıksız’da yazar Adam FAWER roman kahramanı Caine’in ağzından bunu şöyle anlatır;

Görmediğim Allah’a İnanmam

akiladam | 11 November 2007 02:33

Bilenler bilir ama yine de bilmeyenler için hemen söyleyeyim ki başlıktaki söz benim değil, Hz.Ali’ye ait bir sözdür. Günümüzde ise ateist olduğunu iddia eden pek çok kimse tarafından benzer ifadelerle dile getirilmektedir.Peki Hz.Ali gibi “İslam’ın Kılcı” ünvanını almış bir zat ile günümüz ateistleri aynı söz üzerinde nasıl birleşebiliyorlar?Evet, görünüşte aynı fakat “bakış açısı” olarak çok farklı iki yorum var doğal olarak. Hz.Ali “görme” kavramını sadece göz ile görme olarak almadığı için bu cümleyi kurarken, ateistler materyalist yaklaşımlarının doğal sonucu olarak sadece göz ile görebildikleri için bu cümleyi kullanıyorlar. Peki şimdi bir de şunu soralım; İnsan gözü evrende var olan her şeyi görebiliyor mu? Günümüz biliminin bu soruya verdiği yanıt ise tek kelime;”Hayır.”
Bilim insanlarına göre şimdilik hesaplayabildikleri kadarıyla yarıçapı yaklaşık 15 milyar ışık yılı olan evrenin (büyüklüğe dikkat edelim lütfen’) %70’i kara enerji (dark energy) , %25’i kara madde (dark matter) ve %5’i adlandırabildiğimiz maddelerden oluşmaktadır.
Göz ile “görme” dediğimiz olgunun bir de frekans aralığı boyutu var ki iş iyice karmaşıklaşmakta.Yine bilim insanlarının tesbitlerine göre, gözün evrende var olan dalga boylarını algılayabilme yani “görme” sınırları, santimetrenin on binde dördü ile yedisi arasıdır. Dalga boyu okyanusunun santimetrenin üssü -35’lerden başlayan dalga boylarından kilometrelerce uzunluktaki dalga boylarına uzandığını düşünürsek aslında gördüğümüzü iddia ettiğimiz evren karşısında tamaıyla kör olduğumuzu söylemek hiçte abartı olmayacaktır.

Ve Tanrı Doları yarattı

| 25 October 2007 23:07

Ve Tanrı Doları yarattı

Gerçekte tanrı kadını yaratmadan önce doları yarattı. Neden diye bir soru takılabilir kafanıza. Neden diye sora bilirsiniz kendi kendinize. Gerçekte Tanrı doları yarattı ve ondan sonra dolarla satın alabilecekleri yarattı..

Ve tanrı erkeğe Gurur verdi..
Gurur insanda bulunan soyutsal bileşkedeki gerçektir . İnsanlarda bulunansoyutsal bir gerçek; zira insanlar çift kategoridedir. İnsan; Erkek ve Kadın olarak Düşünüldü ve direk sonuca gidildi. Tanrı erkeğe gurur verdi.

artık bir dünyanın varislileriyiz.

absence of mind | 19 October 2007 14:35

Düşünüyorum da;
Düşünüyor olduğumu sandığım her şey Tanrı’nın koca bir yalanıymış benim adıma söylenen.
İleri gitmek,geriye gitmekten iyidir sandığımız yollar,bizim değil.
Önden gidenlerin,varıp kirlettikleri,kirlettikleri ve terk ettikleri yerlere yeni ulaşıyor ayaklarımız.
Artık bir dünyanın varislileriyiz..
Yitip giden medeniyetlerin ayak izleri,Tanrı’nın gizleri gibi hala.
Gördüğümüz vahşet,
Kan kokusu kıyamet!
Dönen bir dünya bıraktılar bize,
Dönüyorsa başınız bilin ki bundandır..
Ateşi cehennemden çaldılar,
Yanıyorsa içiniz bilin ki bundandır.

Ayakkabı ile koptuk topraktan
Sivrilen topuklar üzerindeki güzelim kadın bedenleri ödedi en ağır bedeli.
Gökdelenler,uçan balonlar,dönme dolaplar..
Tehlike bekçisi tüm bu sokak lambaları,
Korkaklığımızdan bu yandaşlığımız
Sırtlanlar karşısında sivrilttiğimiz tırnaklarımızı birbirimize uzatmamız andır.
Akıyorsa kanımız bilin ki bundandır.

Çanlar çalıyor ve ziller
Çobanın kavanından farksızca.
Biradanlıktan türeyen bu türdeşlikte temizlemez kirlenen ellerimizi.
Eğitildikçe,eğilen bileklerin kan kardeşliği!
Tanrının yalanına ortak olmuş bir medeniyetinin arsız evlatlarıyız
Küsmüşsek birbirimize,birbirimize düşmüşsek..
Bilin ki bundandır.

liderler, gerçekten lider mi?

| 10 October 2007 19:23

İnsanlığın avcı toplayıcı döneminde, az sayıda bireylerden oluşan grupların liderlerini fiziksel güç ve avlanma yetenekleri belirlerdi. Gruptaki en güçlü ve yetenekli bireyin lider olması kaçınılmazdı. Görev bölümü de çok açık ve netti. Erkekler avcı,toplayıcı, savunucu. Kadınlar toplayıcı, anne. Düşünmek, akıl yürütmek ve grubu yönlendirmek sadece lidere ait bir özellikti.

Tarım toplumu ve yerleşik düzene geçişle birlikte, birey sayısında önemli artışlar ve pek çok uzmanlık alanı meydana geldi. İnsanlar günümüzde olduğu gibi birbirinden değişik işler yapmaya başladılar. Bu yeni dönemle birlikte düşünme ve akıl yürütme tüm bireylerin özelliği haline geldi. Liderler önemli sorunlarla karşılaşmaya başladılar. Artık fiziksel güç ve zeka liderlik için yeterli değildi. Burada tamamen ayrı bir kurum haline gelmiş olan ordu devreye girdi. Arkasında ordu desteği olmadan otorite sağlamak mümkün değildi. Zamanla bu da yetmemeye başladı. Bu kez de tanrısal güçler devreye girdi. Eski Mısır’da firavun tanrıdan aldığı talimatları topluma iletirdi. Yönetimde artık üç kurum vardı lider, ordu ve rahipler.

DOĞU’NUN NIETZCHE’Sİ; HALİL CİBRAN

dina13 | 04 October 2007 10:31

1883’te Lübnan’ın Bkarre şehrinde doğan Halil Cibran, 1895’te çilesi ile birlikte Amerika’nın Boston şehrine göç etmişse de, 1898’de Beyrut’a geri dönmüş ve El Hikmet Medresesinde dört yıl eğitim gördükten sora , 1902’de yeniden Boston’a gitmiştir.

Halil Cibran
Halil Cibran

1905’te yayınlamış olduğu ilk eseri Müzik’ten sora 1908’deki Husursuz Ruhlar büyük bir yankıya neden olmuş, kilise değer yargıları ve anlayışına ters düşmesi nedeniyle, kendisi Maronit Kilisesi tarafından afaroz edilmiştir.aynı zamanda eserleri zamanın Osmanlı idaresinin kararı ile Beyrut’ta aleni olarak ateşe verilmiştir.
1918’deki Deli (The Madman)yi, 1919’da arapça olarak yazıp yayınlamış olduğu Processions;1920’de Forerunner ve Kasırgalar;1923’te Peygamber(The Prophet-Türkçede Ermiş adıyla yayımlandı); 1926’da Kum ve Köpük; 1928de İnsanoğlu İsa(Jesus, The Son Of Man), The Earthgods ve İvme ile, Türkçe’ye Ermişin Bahçesi adıyla çevrilen The Garden Of The Prophet eserleri takip etmiştir.
Ve,bu doğu düşünürü,büyük hoca 1931’de sefalet içinde ,bir çatı katında Newyok’ta bu dünyadan ayrılmıştır.

o sadece bir yazar değil kısacık hayatında büyük bir filozof ve iyi bir ressam olmayıda başarmıştır.o tam anlamıyla bir doğuludur, ruhunun derinliklerinde yatanı yansıtabilme yetisi her doğulu gibi ondada var olan bir meziyettir. ve bu meziyeti sayesinde çok yankılar uyandırmıştır. onun ruhunu anlamak için derinlere inmek ve çok yükseklere çıkmak gerekir.
resimlerindede aynı durumla karşılaşılır. o asla somut olmamıştır resimleride soyut kavramlar üzerine kuruludur. ve şuan hala dünyanın bir çok yerinde sergilenmektedir.
O doğunun Nietzche’si, Sartre’ı, batının Mevlana’sı, Yunus Emre’si olmuştur.O yunan felsefesini doğu ve batıyla sentezlemiş ve ortaya tüm dünyayı etkileyecek fikirler sunmuştur.
şiirlerine buradan ve bazı eserlerinden alıntılara buradan ulaşabilirsiniz.kitapları hakkında bilgi almak isterseniz burdanulaşabilirsiniz.

Lenin Fıkrası

badoer1 | 20 September 2007 10:12

Lenin ölüyor ve Tanri onu Cehenneme koyuyor.
Ama Lenin durur mu hic, basliyor cehennemde insanlari örgütlemeye.- “Bakin, biz burada yaniyoruz, aci cekiyoruz,
öbürleri orada cennette rahatla bollukla yasiyorlar olmaz böyle” diyor
ve cehennemde insanlar ayaklanmaya basliyor.Melekler hemen
gidiyorlar Tanriya;
– “Tanrim Lenin cehennemi karistirdi insanlar ayaklandi” diyorlar.
Tanri da;
– “O zaman onu alin Cennete koyun” diyor.

Bu sefer de Lenin cennette basliyor konusmaya;
– “Bakin, biz burada bolluk icinde yasarken cehennemde
yoldaslarimiz aci cekiyor, yaniyor,buna izin vermeyelim” diyerek
orayi da karistiriyor. Melekler hemen gidiyorlar yine Tanrinin huzuruna;
– “Tanrim” diyorlar, “Lenin orayi da karistirdi insanlar cennette de
ayaklandilar ne yapalim?”
Tanri;
– “Getirin su Lenin’i karsima bakayim” diyor.