bildirgec.org

tabiat hakkında tüm yazılar

Ateş Böcekleri

Chat Noir 1 | 23 June 2008 17:43

Yıldızlar ateşböceği sanılmaktan korkmazlar demiş Tagore. Ateş böcekleri gerçekten enteresan hayvanlar. Bir keresinde bahçeden topladığım ateşböceklerini bir şişenin içine koyup odama getirmiştim bakalım ışık yayacaklar mı diye.Odam karanlıktı ve ışıklarını görememiştim.Belki de gerçek ateş böceği değildiler.Nasıl ışık saçtıklarını merak ediyordum.Bunu daha önce görmemiştim. Bu sorunun cevabını hiç beklemediğim bir zamanda aldım. Zannedersem bu ay içinde bir akşam vakti saat 9 gibiydi.Mahallemizdeki köpeklere su vermek ve kendi köpeğimi gezdirmek için dışarıdaydım.Otların içinde ışıldayan cisimler fark ettim.Sanki uzaylılar yeryüzüne inmiş gibi anlatıyor olabilirim ama benim için son derece ilgi çekici şaşırtıcı ve heyecan vericiydi.İlk başta ne olduklarını anlayamadım.Bir elimde köpeğimin tasması bir elimde su şişesi sadece şöyle diyebildim;”kışt benden uzak durun.”İşte ışıldayan ateş böceklerini gördüğümde ağzımdan dökülen ilk sözcükler.Böyle romantik ve hoş bir an için ne enteresan bir cümle.Otların arasındaydılar.Işıldıyorlardı.Işıkları yanıp sönüyordu.Çok hoş gözüküyorlardı.Uzaktan karanlıkta ışıldamalarını seyrettim.Büyülenmiş gibiydim.Ancak yinede köpeklerin suyunu bulunduğum yerdeki su kabına koydum.Daha iç kısımlara gidemedim.Yani otların arasına şu yılbaşında ağaçlara taktığımız lambalardan koysak belki bu kadar güzel durmazlardı. İşte ateş böcekleriyle ilk tanışmam böyle oldu.Zaten oldum olası ışıklı şeyleri sevmişimdir.İnternetten okuduğuma göre ateş böcekleri soğuk ışık yayıyorlarmış yani yaydıkları ışık ısı yayarak kendilerini rahatsız etmiyormuş.Ne Muhteşem hayvanlar! Umarım yine karşılaşırız.

Sınır sınır içinde..

khun | 08 May 2007 23:55

Bir köyde yaşıyorlardı zamanla büyüyüp genişleyen.
Bir düzenleri vardı, çünkü kuralları vardı, sınırları içinde, basit.
Sınırları vardı aralarında ve etraflarında. Sınırlar iyiydi. Ve kuralları vardı, karmaşık görünen, ama basit.
Sınırları vardı içinde yaşadıkları, düşündükleri, hayaller kurdukları. Umut ettikleri.
Herkesin kendi sınırı vardı ve herkese ortak bir sınır, içinde yaşarlardı.
Kuralları vardı kendileri için. Ve kuralları vardı ortak. Çünkü bir düzenleri vardı. Hep vardı ve hep olacaktı.
Sınırları vardı aralarında, sınırlar gerekliydi, çünkü herkes kendi sınırları içinde yaşardı.
Sınırları vardı etraflarında ve hepsi o sınırın içinde yaşardı birlikte, ama ayrı. Çünkü herkesin ayrı sınırı vardı, sınır içinde.
Sınırlar birlikte çizilmişti özenle, etraflarına ve hepsinin etrafına.
Kuralları vardı sınırlar içinde.
Sınırların kuralları, kuralların sınırları vardı, düzen içinde.
Çünkü hayat böyleydi.
Kurallar koymuşlardı sınırlar içinde, zamanla ve gelişmişti kurallar kendi içinde.
Unutulmuştu bazı kuralların neden konduğu, zaman içinde, ama gerekliydi herhalde.
Sınırları vardı içinde yaşadıkları, sevdikleri, sevildikleri, paylaştıkları.
Kuralları vardı sınırlar içinde ve sınırların.
Paylaşmaktı esasında sınırlar, özgürlüğü, sevgiyi, umudu, hayalleri.
Ve ayırmaktı sınırlar, herkese ait olanı.
Sınırlar vardı sınırlar içinde, aşama aşama, derece derece.
Sahiplenmekti aslında sınırlar, belirlemekti neyin kime ait olduğunu ve ne kadarının.
Böyle olmuştu hep, sorgusuz, çünkü hayat böyleydi.
Bir sınır vardı bütün sınırları kapsayan ve herşey o sınırın içindeydi sınırlarla birlikte.
Kurallar vardı, artık kimsenin hatırlamadığı, nasıl konduğunu.
Böyle iyiydi, çünkü hayat böyleydi.
Kurallar iyiydi, kuralsız olmazdı, sınırlar içinde.
Sınırlar vardı herkesin bildiği, çünkü içinde yaşarlardı.
Pek azı merak etti sınırların ötesini, çünkü herşey zaten sınırların içindeydi, hayat buydu, bunu herkes bilirdi.
Sınırlar vardı tanımlı, tanım, tanım içinde.
Ben, vardı sınırlar içinde tanımlı, ben’le başlayan.
Ben’e göre yapıldı tüm tanımlar, ben için. Sınırlar vardı ben içinde, ben’le başlayan tanımlı.
Ben içinde sınırlar vardı, sınırlar içinde ben’ler.
Hayat böyleydi.
Sınırlar gerekliydi.
Sınırlar, paylaşmaktı, sahip olmaktı, yalnız kalabilmekti kalabalık içinde, var olmaktı.
Sınırlar ben içindi. Çünkü ben, var olmaktı, sevmek, kıskanmak, öfkeden deliye dönmek, anlamak, ağlamak, tiksinmek, alışmak, kanıksamak, acıkmak, doymak..
Sınırlar, bensiz olmazdı ve ben, sınırlar olmadan.
Sınırlar ölçüydü, ben bunu bilirdi.
Bunu herkes bilirdi.
Kurallar buna göreydi ve sınırlar.
Ben’ler vardı yan yana, aralarında ve etraflarında sınırlar.
Düzen içinde yaşarlardı, çünkü kuralları vardı.
Düzen içinde düzen vardı, çünkü kural içinde kural, sınır içinde sınır vardı.
Sınırlar tanımdı, hayatı özetleyen.
Ben bilirdi, herkes bilirdi, hayat böyleydi.
Bir köyde yaşarlardı sınırları belli, ordan ötesi önemli değildi.
Çünkü ordan öte birşey yoktu.
Hepsi buydu.
Bunu herkes bilirdi.

Kötülüğe övgü

khun | 14 March 2007 17:40

Kötüler, ilginçtir; iyiler, hep aynıdır,

*
Kötüler, heyecan vericidir; iyiler, sıkıcıdır,

*
Kötüler, karşılık verir; iyiler, sabreder,

*
Kötüler, hayatı yaşar; iyiler, kendilerine layık görüleni,

  • Kötüler, bencildir; iyilerin, bencil olmaya hakkı yoktur,

*
Kötüler, ihtiraslıdır; iyiler, kanaatkar,

*
Kötüler, hep daha fazlasını ve iyisini alır; iyiler hep daha azıyla yetinir,

*
Kötülerden korkulur, iyiler ciddiye alınmaz,

*
Kötülere karşı dikkatli olmak gerekir, iyileri ise dikkate almaya gerek yoktur,

İklimler değişiyor… ya siz ?

birool | 13 January 2007 16:57

Son günlerde “küresel ısınma” ve ilgili kelimeleri çokça duyoruz değilmi. Çünkü küresel ısınmanın belirtileri artık daha somut bir şekilde hissediliyor. Belki kimse tek başına küresel ısınmayı engelleyemez, fakat bu küresel ısınmanın ne olduğu, bireysel olarak nasıl mücadele etmemiz gerektiğini öğrenmemize engel değil. “Türkiye’de iklim değişikliği politikalarının tanıtılması” için yeni bir web sayfası açılmış. sayfada konu ile alakalı bilgi, belge ve faaliyetleri bulabilirsiniz.

KURAN’da UZAYLILAR

z gezmen | 11 January 2007 16:59

Allah’ın bize kıssalar halinde bildirmiş olduğu kavimler vardır.”Cumartesi halkı”kıssası gibi.
Öncelikle başka gezegenlerde hayat varmıdır?,,vardır.(Size dünyalarda hiç kimseye verme_
diğini verdi)s,5 a20.bu dünyalarda yaşıyan insan ırkı yok.Diğer canlılarda ise akıl yok,çünki
insan başı boş bırakılmaz s,75 a36
Ayetlere göre tüm yaradılış Allah’a aittir,dünya haricinde uzayda her hangi bir gezegende
yaşıyan akıl sahibi başka canlılar yoktur,olsaydı Allah bunu bize iletirdi.Gelelim cumartesi
halkına=Kıyısı geniş olan bir deniz sahilinde guruplar halinde yaşıyan topluluklar vardı,ve
şimdiki insanlara oranla daha ileri bir zekâ üstüne yaratılmışlardı.Kıyı halkını sınamak için
Allah tarafından melekler gönderdi,insan biçiminde gelen melekler onlara Cumartesi gü_
nü tatil yapmalarını,kesinlikle balık avlamamaları gerektiğini bildirdiler.
Ne varki cumartesi günü balıklar bulundukları koy’a öyle çok akın ediyorlardı ki ellerini
uzatsalar denizden tutacak şekildeydi, cumartesi günü haricinde ise sadece karınları doya_
cak kadar balık avlıyabiliyorlardı,s7 a163.
Gurupların içlerinden bir kısmı birleşip aralarında antlaşma yaptılar;Cuma günü akşamından
denizin tenha yerlerine ağ bıraktılar,cumartesi günü aydınlanmaya başladığı vakit, balıklar
koy’a akın ettiklerinde gece bırakmış oldukları ağları gizlice topladılar.Aralarında paylaştı_
lar evlerinin altlarına yaptıkları gizli kilerlere sakladılar.Öğlen olduğu vakit iki melek (insan
şeklinde) gelip tüm kavimlerin toplanmasını istediler.Melekler o gün cumartesi günü balık
yakalayanların ortaya çıkmalarını istediler;Balıkları yakalayanlar diğer insanların arasında
duruyorlardı ve bu şekilde oldukları zaman bulunamıyacaklarını sanıyorlardı.Allah’ın emri
geldi onlar yarı insan yarı maymunlar haline geldiler,kalabalığın içinde belli oldular.Melek_
ler onları topladı ve arzın merkezi bir boyuta hapsetti s2 a65.
Onlar lanetli cumartesi halkı oldular,onlara dünya tabiât’ı yasaklandı,madde ağlem’ine ha_
pis edildiler.Zaman içinde ileri bir bilgiyle yaratıldıkları için,elementlerin sırlarını çözdüler
kendilerine koruyucu yeraltı şehirleri kurdular.
Biz toprak üstü tabiât insanları çevremizde olan hayvanları taklit ediyoruz,uçağın kuşa ben_
zemesi arabaların dört ayaklı hayvana benzemesi,trenlerin tırtıla benzemesi gibi.
Lanetli olan bu kavim ise maddenin öz ana metaryallerini taklit ediyorlar.Tabi ki maddeye
sınırlı bir şekilde hükmediyorlar,dünya yüzeyine uçan dairelerle çıkıyorlar sınırı aşamadan
geri dönüyorlar.
Bizleri kaçırıyorlar genetik kodlarını düzeltip yeniden normale dönmek için bizlerle çiftleşi_
yorlar,bunu az da olsa başardılar.Atom’u keşfetmemizi sağlayan ve her atom patlaması
denemesi sonrasında dünya yüzeyindeki reaksiyonun oluşumunu düşünün,,
Dünyanın bir bölgesinde lanetli olan kavim, insanlarla ikinci dünya savaşından sonra i
letişim kurmuştur,Şimdiki kullandığımız dünya teknolojisinin büyük bir kısmı bizlere la_
netli olan kavim tarafından öğretilmiştir.
Uzaylılar deyipte insanların gözlerini beyinlerini perdeliyorlar.Bir de bildiğim bir şey varsa
bizim için yapmış oldukları bunca ilmi rahatlık,bizleri yanlızlığa itiyor,zorlukların içinde
yaşamayı unutuyoruz,onların teknelojisi sayesinde havayı kirletiyoruz,Ozon’u deliyoruz,
tabiat’ı yok ediyoruz,kaynaklarımızı kirletiyoruz,doğan çocuklarımız sağlıksız dünyaya geliyor.
Kısacası bu lanetli kavmin yaşam ortamına dönüyor dünyamız.