bildirgec.org

stres hakkında tüm yazılar

anti depresanlar şiddet eğilimini artırıyor

asymptot | 12 October 2006 11:36

antidepresan facts/antidepresan gerçekleri adındaki bu siteyi tesadüfen bir haberin linkinde gördüm. beni çok şaşıtan ve daha önce duymadığım ilginç ve dehşet verici makalelere, araştırmalara rastladım.

fda‘nın ekim 2004 tarihli uyarısı, giriş cümlesinde geçen “çocuk ve ergenlerde antidepresan kullanımının intihar düşünce ve eğilimini artırdığı” söyleniyor. bunun için önlem olarak black box warning/kara kutu uyarısı yapılması söyleniyor. bu da yan etkiler arasında ölüm riski olduğu anlamına geliyor.
burada yine fda’nın ilaçların yan etkileri arasına intihar eğilimini artırdığının yazılmasıyla ilgili uyarısı var.

Elektrominiş

buddhala | 21 September 2006 02:38

Bir sabah Kuzguncuk’ a çay içmeye indim. Hava güzel, Çengelköy Börekçisi’ nden taze Kürt böreğini de mideye indirdim. O sabah herkes televizyona odaklanmış, Türkiye-Arjantin basketbol maçını izliyordu. Hazırlanılmış bir hüsran maçı… kimse takıma ve federasyona çatmadı ve hatta haklı olarak milliler ülkelerine döndüklerinde alkışlandı. Maçı izlerken bir adam elindeki iki mıknatıslı siyah taşı havaya fırlatıp, birbirinden ayrılmadan geri yakalamaya çalışıyor ve yuvasına geri dönen uzay mekiği misalı, iki taşı da avuçlarında geri yakalayınca, etrafa izleniyor mu diye gizlice bakıp, sözüm ona sanatını, çıkardığı gıcık sesle, hüsran maçı izleyenler arasında, icra etmeye devam ediyordu. Çayımı bitirip Kadıköy’ e seyahat edeyim dedim. Ama o da ne? Cami avlularında, o sıcakta bulabildikleri gölgelerde satıcılar, farklı adlarla bu iki taşı havada şaklatarak yoldan geçenlere satmaya çalışıyorlardı. Bir zamanların; Pokemon karakterleri, sonra Sanal bebekleri, Vada anahtarlıkları, radyolu kalemleri ve son olarak da sabit bir isim bulamadıkları bu taşlar…
Genelde satıcılar Stres Taşı nı kullanıyorlardı. Bir tanesine “Abi ne işe yarıyor?” diye sordum. Adam “Bak böyle!” dedi. Taşlar gördüğüm işe yarıyordu (evet cümle bozuk kabul ediyorum ama bir de soruya verilen cevaba bakınız!) . Adama efektli bir”Vayyyy!” dedikten sonra gülerek yoluma devam ettim. Aklıma cin gibi bir fikir geldi. Başka bir kek satıcı buldum. Beni kovalarsa kaçabileceğim bir satıcı. “Abi bu nedir?” diye sorumu güncelledim. Adam “Stres Taşı” deyince, “Peki bu herşeyi altına çeviren taş mı yoksa?” deyince ordan kaçmamı gerektirmeyecek ama bir daha böyle bir işe kalkışmamı engeleyecek bakışları üzerimde buldum. Yolculuk devam ediyor, aynı taş farklı adlarla karşıma çıkıyordu. Zamazing, Manyetik Taş, Manyetik Manyak ve son olarak gördüğümde gülmekten yerlere yattığım Elektrominiş. Bunların isim babalarını hep merak edeceğim…

işyerinde anti-depresan kullanımı

asymptot | 22 August 2006 10:39

richard a lippin bir doktor ve çevresel koşullar ile ilaç kullanımı arasında çeşitli araştırmalar yapmış. sitesinden anlaşılacağı üzere oldukça da renkli bir kişilik.

somewhere adında bir projesi var. içinde herhangi bir yerde somewhere sözcüğü geçen şarkıları topluyor.

burada işyeri stresi ve anti-depresan kullanımı arasındaki lişkiden sözettiği bir röportaj var. özetle amerikalıların zaman baskısı ve iş kaybı ya da iş kaybı korkusu nedeniyle işyerinde anti-depresan kullandıklarını ama bu yaptıklarınının doğru olmadığını söylüyor. benzer durumlar bizim çevremizde de epeyce görülüyor doğrusu.

Geleceğiniz artık 195 dakika…

buddhala | 11 June 2006 15:38

Pek sürpriz olmasa da bu sene sınav sistemi değişti. Bence “gelecek sene sınav sistemi nasıl olmalı?” diye bir soru ÖSS’ nin sözel kısmına eklenebilir. Şu sıralar gazetelerin haftasonu eklerinde yer bulan ilginç ama zekice bir rekor denemesi, haliyle benim de ilgimi çekti.
Sefa Boyar dört yıl sonra yeniden ÖSS’ ye giriyor. O şuan ODTÜ (ODTÜ de okuyanların telaffuzuyla METU) İnşaat Müh. okuyor. Sağlam bir puanla yerleşmiş mevcut bölümüne. (Sadece 5 yanlış) Ama rekor denemesi tüm soruları doğru yapmak değil, yanlış yapmak. Ona bu denemesinde başarılar dilerim ama normal öğrencilere göre başarısızlıklar…
Girişimde Leman dergisinin parmağı da var. Böyle güzel bir organizasyona da evsahipliğini yapsa yapsa Leman yapardı zaten.
Ama mevcut sistemden veryansın eden bizim gençlik protesto için neden toplu bir eylem kararı alıpta 195 dakika boyunca tüm soruları yanlış yapmaya uğraşmıyor. Etrafımda ÖSS’ nin (mağduru değil) müdavimi o kadar çok arkadaşım var ki, bence bu konuda ortak bir hareket kararı alınsa ve daha uygun bir sistem için bastırılsa, bir takım merciler konuyu sınav sistemini değiştirmek olarak algılamayıp daha yapıcı çözümler öne sürebilirler.
Sefa Boyar’ a tekrar başarısızlıklar dilerim. Ve ben de karar aldım, gelecek sene ÖSS’ ye girip tamamen yanlış yapmaya. Okul puanım tam geliyor, sanırım bu yüzden istediğim birinciliği elde edemiyebilirim.

daha uzun yaşamak için

miette | 11 May 2006 08:02

zengin olanlar daha çok yaşıyormuş
zengin olanlar daha çok yaşıyormuş

Forbesdergisi daha uzun yaşamak için yapılması gerekenler listesi çıkarmış.

15 maddeden oluşan listeye göre evcil hayvan beslemek, sigarayı bırakmak, düzenli seks hayatı, az stres, bol bol gülmek ve meditasyon daha uzun yaşamanızı sağlıyor..

stresseraser: nefes düzenleyici zamazingo

hafifuyku | 18 April 2006 14:39

yine vaadi bol bir zamazingo çıkmış. İddiasına göre nefesinizi düzenleyerek stresinizi alıyor. İlk aşamada parmağınızı deliğinden sokuyorsunuz, size değişik nefesler aldırıyor. hangi nefes türünün kalbinizi en çok yavaşlattığını ölçüyor. Bundan sonra rahatlamak istediğinizde size çeşitli nefes programları uygulatıyor. wired gadget lab 10 üzerinden 9 vermiş. “demekki balon değil” dedirtiyor. vefakat 300$, yani bize de test için gönderilene kadar hayal. [link]

ufak şeyleri dert etmeyin

gul_caner | 18 December 2005 15:19

“Don’t Sweat The Small Stuff … and it’s all small stuff” özgün adlı eserin Türkçe adı “Huzurlu Olmak İstiyorsanız Ufak Şeyleri Dert Etmeyin Hepsi de Ufak Şeylerdir” yazarı olan Dr.Richard CARLSON vermek istediği mesajların özlü ifadesidir. Stres danışmanı olan yazarın, stresi yenebilmek ve mutlu yaşayabilmek için önerdiği stratejileri ve davranış modellerini içeren kitaptan mailime daha önceden kaydettiğim bazı satırları okuyup rahatlaman için yolluyorum………

Yazara göre; günlük yaşamlarımızda karşılaştığımız “ufak şeyler” denilebilecek pek çok olumsuzluk vardır. Bunları dert etmeyerek, daha sevecen ve ılımlı olabilmek için kendinizde daha çok enerji bulacaksınız. Yaşamın güzelliğini ve büyüsünü tümüyle ıskalamayacaksınız. Kusursuz olmayabileceğinizi kabullenin. Dikkatinizi yalnızca kusurlara yöneltmeniz, sizi sevecen ve ılımlı olmaktan uzaklaştırır. Elinizden gelenin en iyisini yapın, ancak kendinizi yalnızca yaşamdaki yanlışlara kaptırmayın. Bir işi daha iyi yapmanın mutlaka bir yolu vardır. Bu, mevcut durumun iyi yönlerini göz ardı etmenizi gerektirmez. Her alanda kusursuz olma arayışını bıraktıkça, yaşamın içindeki kusursuzluğu keşfedeceksiniz. Telaşlı, korkulu ve yarış halinde yaşamanın nedenleri; sevecen, sakin olunursa hedefe ulaşılamayacağı korkusu ile tembelleşip, işe kayıtsız kalınacağı endişesidir. Doğru olan, tam tersidir. Korku ve telaş sağlıklı düşünmeyi, motivasyonu ve yaratıcılığı köreltir. Oysa iç huzurunuz varsa, çeşitli ihtiyaç, tutku ve endişeler sizi daha az rahatsız eder; hedefe daha iyi yönelirsiniz. Olumsuz ve güvensiz düşünme çok çabuk kontrolden çıkar. Aklınızdaki küçük kartopu büyüyerek çığ haline gelmeden kontrol altına alınız. Ayrıntılara girmek, günlük işlerin altında ezildiğinizi düşünmek sizi daha da gerginleştirir; kartopu büyümeye başlar. Başkalarını sevme kapasitenizi geliştirmek, hayata bakış açınızı oluşturmada en önemli adımdır. Bu, kendinizi başkalarının yerine koymanızı, kendi durumunuzu bir tarafa bırakmanızı gerektirir. Sevginin iki ögesi niyet ve o niyeti eyleme dönüştürmedir. Kim olursanız olun, ne iş yaparsanız yapın dünyada hiçbir şey sizin ve sevdiklerinizin mutluluğundan önemli olamaz. Yeterince dikkat verirseniz, her iş zamanında bitirilir. Her işi tamamlama saplantınız olmasın. Unutmayın, öldüğünüz zaman hâlâ listenizde tamamlanmamış işler olacaktır. Söze başlamadan önce karşınızdakinin konuşmasını bitirmesine izin verin. Bu basit davranış, yaşamınızdaki insanlarla aranızdaki etkileşimi olumlu etkileyecek, hem karşınızdakini hem de sizi rahatlatacak, karşılıklı konuşmalarınız keyif verecektir. Bu da, sevecen ve ılımlı olmanın en kolay yoludur. İyilik yapmak güzeldir. Birine yaptığınız iyiliği kendinize saklayarak, bu güzelliğin çok daha büyülü yanını yaşayınız. Aşırı ilgiye duyduğumuz ihtiyaç, içimizdeki bencil yanımızdır. İlgi odağı olma hevesinizi kurutursanız, dikkatleri üstünüze toplama ihtiyacının yerini, bunu başkalarına bırakmaktan doğan sessiz bir iç huzur alır. Geçmişteki sorunlarımız ile geleceğe yönelik endişelerimiz yaşadığımız ana hükmettiği sürece, o anı yaşayamayız; kaygılara kapılıp, bunalıma gireriz. Oysa yaşam, biz başka plânlar yapmakla meşgulken olagelen şeylerdir. Sahip olduğumuz ve kontrol edebileceğimiz tek zaman, içinde bulunduğumuz andır. Aklımızı yaşadığımız ana verebilirsek, içimizden korku ve endişeyi atabiliriz. Karşınıza çıkan herkesin olumlu ya da olumsuz size bir şey öğrettiğini düşünün. Görevinizin, yaşamınızdaki insanların size ne öğrettiğine karar vermeye çalışmak olduğu yaklaşımını alışkanlık edinirseniz, daha az sinirlenecek ve rahatsız olacaksınız. Haklı çıkma ihtiyacı, başkasının hatalı olduğunu kanıtlama arzusu, çevremizdekileri sürekli savunmaya yönelteceği gibi, bizi de baskı altında tutar. İnsanın gerçekten haklı çıkmak istediği durumlar da vardır. Temel ilkelerinizden ve yüreğinizde biçimlenen fikirlerden ödün vermeyiniz; ama bırakın çoğu zaman başkaları haklı oluversin. Sabırlı olma, sevecen ve geçimli bir benlik yaratma yolunda önemlidir. Daha da sabırlı olabildikçe, yaşamın istediğiniz gibi olmasında ısrarı bırakıp, mevcut durumu kabullenmeye başlarsınız. Bilinçli egzersiz programıyla çok geliştirilebilecek, bir yürek işi olan sabır, başka insanların kötü niyetli olmadığını görebilmektir de. Küçük kırgınlıklara dört elle sarılmayın. Kırıldığınız kişilere sevgi elini önce siz uzatın. Gönlübol olmayı, haklı olmaya yeğleyin. Haklı olmak, kendinizi mutlu etmekten daha önemli değildir. Karşılaştığınız olumsuzlukların bir yıl sonra bir önemi olup olmayacağını sık sık kendinize sorun. Bunların yaşamınızı hiç etkilemeyen küçük ayrıntılar olduğunu görmeniz, size ihtiyacınız olan görüş açısını kazandıracaktır. Hayatın adil olmadığını, hiçbir zaman da olmayacağını kabul edin. Bu gerçeği kabullenmek, bizi elimizdeki imkânlarla en iyisini yapmaya zorlar; kendimize ve başkalarına acımamıza engel olur; acıma duygusunun yerini şefkat alır. Ara sıra hiçbir şey yapmamaktan dolayı can sıkıntısı duymak yararlıdır. Çok geçmeden yerini huzura bırakır. Kısa bir süre hiçbir şey yapmamanın güzelliği, bize aklımızı netleştirip, gevşemeyi öğretir. Mevcut durumdaki stres düzeyimiz, strese dayanma gücümüze eşittir. İnsanlara strese dayanma gücünü artırmayı öğretirseniz, o oranda stresleri artacaktır. Daha çok gerilim ve sorumluluk üstleneceklerdir. Strese boğulmuş kişinin kendine gelebilmesi için hayati sağlık sorunu, terk edilme gibi ciddi olaylar gerekir. Stres düzeyiniz azalırsa, zihniniz açıksa daha verimli olursunuz. O halde stresi kontrolden çıkmadan fark edin. Her hafta birkaç dakikanızı ayırıp, yüreğinizin sesiyle bir mektup yazmak, herkese çok yararlı olur. Bu tanımadığınız biri de olabilir, yazdığınızı göndermeyebilirsiniz de. Amaç, sevgi ve minnet duygularınızı ifade etmektir. Zaman zaman kendi cenazenize katıldığınızı hayal edin. Bu, hâlâ fırsatınız varken geride kalan hayatınıza bir bakıp, geleceğe ilişkin önemli değişiklikleri yapma fırsatı verecektir size. Hayatın acil bir durum olmadığını sıkça tekrarlayın, onu acil yaşamayın. Aksi durum hem kendinizin, hem çevrenizdekilerin hayallerini ve beklentilerini yok eder. Zihninizde özel bir bölüm açın. Bu bölüm, bir olayı hatırlamanız ya da benimsediğiniz bir anlayışı öne çıkarmada çok işe yarayacaktır. Bu yöntemle, sorunu zihninizde hafifçe tutacak, ancak etkin bir şekilde onu düşünerek enerji kaybetmeyeceksiniz. Her gün birkaç dakikanızı, teşekkür edecek, minnet duygularınızı belirtecek birilerini düşünmek için ayırın. Her gün birkaç dakikanızı, seveceğiniz birini düşünmeye harcayın. Her gün en az bir kişiye beğendiğiniz bir özelliğini söyleyin. İnsanları sevdiğinizi belirtmek için en iyi zaman şimdidir, beklemeyin, geç kalabilirsiniz. İster doğrudan, ister telefonla ya da mektupla. Tanımadığınız birilerini de kendinizden pek farklı olmayan insanlar gibi kabul edin. Onlara hem saygılı, hem de bir gülücük ve göz temasıyla davranın. İnsanların ne kadar birbirine benzediğini ve içlerindeki masumiyeti görürsünüz. Her gün kendinize ayıracağınız sessiz zaman, sizleri gevşetir ve rahatlatır. Ayrıca günde beş on dakikalık eğitimlerle zihni sakin ve sessiz hale getirebilirsiniz. Bunun için uygun yol meditasyon ya da yoga olabilir. Sizleri gerçekten sinirlendiren birini minik bir çocuk ya da yüzlük bir yaşlı olarak düşünün. Unutmayın ki, çocukların hata yapması doğaldır, bizim de yüz yaşına gelmemiz için çok fazla zaman yoktur. Önce karşınızdakileri anlamayı hedefleyin. Sizin anlaşılmanız o zaman daha kolay olacaktır. Etkili iletişimin temel felsefesi budur. Süreci tersine çevirmek, atın önüne arabayı koymaktır. İyi bir dinleyici olmanız, üstünüzdeki baskıyı azaltır. Bu rahatlığınız karşınızdakine de geçer; ilişkinizin kalitesi artar. Konuşmadan önce derin nefes alın, sıra bekliyor gibi atılmayın. Tartışmalarda önce karşıdakinin savını almaya çalışın. Uğrunda savaşacağınız şeyleri akıllıca seçerseniz, kazanmanız çok daha kolay olur. Farklılıkların olabileceği ilkesine karşı savaşmayın. Savaşacağınız şeylere bilinçli karar verin. Bunu başarırsanız, savaşma gereği duymayacağınız günler gelir. Moralimiz bozukken, bakış açımız çarpıklaşır, her şeyi olumsuz değerlendiririz. Ruh halimiz iyiyken her şeyin çok daha güzel göründüğünü unuturuz. Gerçek olanı; yaşamın hiçbir zaman insanın morali bozukken göründüğü kadar kötü olmadığıdır. Yaşama bir sınavmış gibi bakarsanız, karşınıza çıkacak engelleri gelişmeniz için bir fırsat olarak görmeye başlarsınız; daima başarma imkânınız vardır. Ama bu engelleri mutlaka kazanılması gereken savaşlar olarak görürseniz, mutluluğu pek sık tadamayabilirsiniz. Övgü ve yergi aynı şeydir şeklinde düşünürseniz, herkesi her zaman memnun edemeyeceğiniz gerçeğini kendinize de hatırlatmış olursunuz. Rastgele iyilikler yapmak, karşılık beklemeden bir şey vermenin sevincini tatmak için etkili bir yoldur. Özellikle de bunu kimsenin bilmediği zaman. Bir davranışın ardında yatan nedene bakmak, tahmin edilenden de kolaydır. Zaman zaman olumsuz davranışları bağışlamayı bilmeli. Sevgi, davranışlara bağlı kalmaz. Masum yerine çoğu zaman suçlu görme eğilimimiz vardır. Masumiyeti görebilmek, bir dönüşüm yapabilmenin en önemli gerecidir. Antropolog olun; insanların ön yargısız yaşam ve davranış tercihlerine ilgi duyun. Çok iyi düşünün, hepimizin çok farklı olduğu gerçeğine saygı gösterin. Alçak gönüllü olmak, iç huzurun ayrılmaz bir parçasıdır. Kendini kanıtlama çabası, diğer insanları sizden uzaklaştırabilecek tehlikeli bir tuzaktır. Kapılmayın. Yaptığınız her işin çetelesini tutmayın. Hep yaşamın içindeki ve ilişkilerdeki eksikleri, çatlakları bulup ortaya çıkarmaya çalışmayın. Sizi çok zahmete sokmayacak, ancak yine de birisine yararı dokunacak şeyler düşünün. Kendinize bir yardım düzeni oluşturun. Kişisel doyum ve çevreye örnek olma en büyük ödülüdür. Postayla evlât edinin, her ay yardım edin, yazışın. Sınırlar öne sürmeyin. Bir şeyin gerçek ya da sizin için erişilmez olduğuna karar verirseniz, daha sonra kendi yarattığınız bu engeli aşmanız çok zor olur. İnatla savunduğunuz beş iddianızı sıralayın ve bu konularda yumuşamaya çalışın. Bu sizi güçsüz yapmaz, daha da güçlendirir. Sırf gırgır olsun diye, size yöneltilen eleştiriyi kabul edin. Eleştiriye savunma refleksiyle karşılık vermeyin, bilinçli olarak kabul edin. Bunun kazancının bedelinden daha fazla olduğunu göreceksiniz. Başkalarının fikirlerinde biraz olsun doğruluk payı arayın. Böylece, çevrenizdekileri daha iyi anlayacak, daha sevecen ve uysal olacak, daha çok şey öğrenecek ve en önemlisi kendinizi daha iyi hissedeceksiniz. Her şeyin bir başı ve bir sonu olduğunu unutmazsanız, sevdiğiniz şeylerin beklemediğiniz anda yok olması durumunda çok üzülmezsiniz. Nereye giderseniz gidin, eğilimleriniz sizinle olacaktır. Dolayısıyla, huzurlu ve mutlu olacağınız ortam, bulunduğunuz ortamdır. Bulunduğunuz konumda mutlu olmaya bakın, mutluluğu koşullara bağlayarak ertelemeyin. Daha ılımlı bir sürücü olun. Her ortamda rahatlayabilme imkânlarını iyi kullanın. Yaşamı bir melodram olarak görmeyin. Ufak şeyleri büyütmeyin. Aynı anda birkaç şeyi yapmaya kalkmayın. Mutlaka kendi görüşlerinizden farklı kitap ve makaleler de okuyun, bir şeyler öğrenmeye çalışın. Dostlarınızdan ve ailenizden bir şeyler öğrenmeye ve onların önerilerine açık olun. Öfkenizin kabarmaya başladığını hissettiğiniz an, derin nefes alıp vererek içinizden ona kadar sayın. Tartışmalı ortamlarda kendinize hakim olmaya çalışın. Plânlarınızda esnek olun. Gerektiğinde plânın bir parçasının değişebileceğini unutmayın. Sahip olmak istediklerinize değil, sahip olduklarınıza odaklanın. Olumsuz ve üretken olmayan düşüncelerinizi ciddiye almayın. Hizmet vermeyi yaşamınızın ayrılmaz bir parçası haline getirin. Bunun en güzel yolu, en basit olanı, günlük yaşamda gerçekleştirilen gösterişsiz, kimi zaman fark edilmeyen küçük iyiliklerdir. Yaptığınız iyiliklerin karşılığını istemeyin ve beklemeyin. Yardım etmeye çalışırken dikkatinizi küçük şeylere yöneltin. Boyutları ne olursa olsun sorunlarınızı, yaşamın ayrılmaz bir parçası ve öğretmenleriniz olarak görün. Aksi durumda, stres yaratmaları kaçınılmazdır. Varlığınızı olumlu ve olumsuz tüm yönleriyle kabullenin. İnsanca hata yaptığınız anda bile, bakış açınız doğru ise, hayli yol almışsınız demektir. Başkalarını suçlamaktan kaçındığınız an, yaşam daha mutlu olacaktır. Bundan belli süre sonra dünyada bambaşka insanlar olacağını unutmayın. Bu, stresli anlarımızda bize bir perspektif sağlar. Yüzünüz güldükçe, yaşam daha eğlenceli olur. Koşulsuz sevebilmek önemlidir. Bir bitki yetiştirmeniz koşulsuz sevgi duymanız için bir fırsattır. Sevginin müthiş bir dönüştürücü gücü vardır.

hoşgeldin tatil

morvedelisi | 12 July 2005 02:25

anlamsız, saçma sapan şeyler yazmak geliyor içimden. ne de olsa artık zaman kafa boşaltma zamanıdır.. kafa dinlemeyi bile unutmuşum.. çevikkuvvetle geçen haftalardan sonra, o kargaşa, o gerginlikten sonra sonunda bitti uzatmalı okulumuz. ve işte burdayım, geldim izmirime. bilgisayar başında geçen saatler, boş uğraşlarla vakit öldürme, aşırı sıcak yüzünden dışarıya çıkamama, çıkılsa bile kendine kendini sahile atma, gezme tozma kısacası işte tatil! daha 2 gün önce sınav stresi yaşarken şimdi vur patlasın, çal oynasın… ne güzel şey şu tatil…

stres,yorgunluk ve başarı denklemi….

eratha | 24 May 2005 15:55

sevgili bildirgec insanları,bugün iktisadi ve idari bilimler fakültesinin en kazık bölümlerinden biri olan ekonometri bölümünün en kazık sınavlarından biri olan ekonometri-2 sınavına girdim,bir yıl önce de korkunç zorluktaki bi final sınavı ertesi bu dersten kalmam sebebiyle bir miktar gergin durumdaydım bi de sanırım en son geçen hafta perşembe iyi uyumuştum,efendime söyliim acaip bi stres ve yorgunluk içinde girdiğim sınavı yarım saatte yaklaşık soruların en az yüzde 80 ni doğru yapmış olmamın verdiği huşu içerisinde sınavdan çıktım….sanırım diğer insanların başarılarınını düşüren şey(yorgunluk,stres)benim dikkatimi daha iyi toplamama yarıyor…tabi biraz anormal bi durum olabilir ama mutlu ve dinlenmiş olduğum dönemler benim için hep üretkenliğimin en alt seviyede olduğu dönemler olmuştur….demem o ki belki aynı durum sizin içinde geçerli olabilir….bi deneyin bakalım….