bildirgec.org

sevgi kelebeği hakkında tüm yazılar

Bırak Cezmi Aşıkların Yakasını!

dogukansavas | 11 April 2006 15:41

Efendim lise yıllarımızın başladığı zamanlardı, kanımızın kaynadığı bu zamanlarda daha akılcı düşünmeden karikatürlerle asiliğimizi ortaya koyuyorduk. Gerçi karikatür çizdiğimiz falan yoktu ortada ama leman gibi sanki düzene karşı bir nükleer bomba olarak gördüğümüz bir dergi vardı. O zamanlar yanında leman taşımak o çemberin dışında kaldığımızın ve orada kalmak istediğimizin en güçlü simgesiydi.

Cezmi Ersöz'ün Kellesi
Cezmi Ersöz’ün Kellesi

Tabi efendim leman’la bu kadar içli dışlı olduktan sonra, hayatımızın en değerli vakitlerini “üç nokta” dan başka herhangi bir noktalama işareti bilmeyen bu “sevgili” yazarın bitmeyen cümlelerine harcadık. Gerçi Cezmi’nin anlattıklarının hiçbirine haiz değildik biz. Ne eşçinsel arkadaşlarımız oldu, ne de uyuşturucu batağına sürüklenmiş aşklarımız. Hiçbirimiz göz yaşları ile yıkanmadı, yada aç bir sevgili tanımadık. Lakin bu adam o zamanki hümanizmimizin en büyük temsilcisiydi. O öyle bir insandı ki, bizim yaşayamayıp yaşamak istediğimiz acıları önümüze sürüyordu. İşte burada o yüzden nefret ediyordum ondan. Cezmi bize öyle bir hayat sundu ki, o hayatta acı çekmek bir erdem meselesiydi. Eğer bizde duygusuz olmak istemiyorsak Cezmi gibi acı çekmeliydik. Hayır aklıma geliyor, zaten ergenlik bunalımları had safhada bir de bu karamsarlık eklenince, çiçekler böcekler gibi olmamız gereken zamanları kendimize gereksiz acılar çektirerek harcadık. Hayır düzenin dışında olmak yetmiyordu, orada olmak acı çekmekle eş değerdi. O zaman sormadık, lan biz bu insanların içinden kurtulmaya çalışıyoruz, bizim mutlu onların mutsuz olması gerekemez mi diye. Sormadık Cezmi neden sen cümlelerini bitirmiyorsun diye, yoksa bitirmekten korktuğun birşey mi var, çemberde içeri girmek için hep bir aralık mı arıyorsun diye. Yok soramadık kardeşim, nutkumuz tutuldu. Hayır o zamanın şartlarını da düşünüyorum, aşkı sanki bu adam anlatıyor gibi birşey vardı. Bizim lisedeki edebiyat hocalarımıza kızıyorum burada da. Kardeşim bir Fuzuli, bir Attila İlhan, bir Özdemir Asaf, bir Cemal Süreyya varken bunları bizden gizleyip bizi Cezmi’nin aşk acısına mahkum ettiler.
Şimdi o zamanları değerlendirmek daha kolay. Bazen biryerde otururken liseli gençleri görüyorum, ellerinde leman, Cezmi okuyorlar. Cezmi’den öğreniyorlar aşkı. Aşkın acıyla bir olduğunu sanıyorlar.Suçtur umutsuzluğa kapılmak isimli bir kitap yazan adamın, aslında umutsuluğun tanrısı olduğunu anlamıyorlar.O zamanki ruh halimizi, bir zamanlar kendiside cezmi ersöz delisi olan kız arkadaşım,uzun bir sohbetimiz sonrasında ekşi sözlük te şu şekilde anlatmıştı:

şimdi yeniden toparlanmak gerek

sessiz-hafif | 07 May 2002 10:06

Şu günlerde malumunuz sebebten birden hızlı dönmeye başlayan dünyada yapılması gerekenler:

1.dünya ile barışmak gerek,bırakılıp gidilen dostlar ile ağaçlar ve boğaz ile sokak gezmeleri,akşam gezmeleri ile,ada gezintileri ve denizle,memlekete ziyaretlerle,akrablarla falan bile barışmak gerek

2.çiçeklerle donanıp herkese güzellik saçmak gerek…

3.abarttığını düşünenlere aşk anlatmaya çalışmamak nasıl olsa aranıp bulunan dersini çalışıp anlaşılan birşey değil:)

4.artık yeniden iyi olmak be, hasta olmamak işte

5.abartmak ya da belki abartmamak, sadece emin olmak gerek

6.

hayat güzel be günlük hayat çok güzel …

KELEBEK GİBİ OL

Efsane-hafif | 18 August 2001 14:35

Kelebek gibi ol… Konduğun zambak, öptüğün gül, kokladığın menekşe senden incinmesin.

Kelebek gibi ol… Konduğun zambak, öptüğün gül, kokladığın menekşe senden incinmesin. Kanatlarında güzellik tohumları götürdüğünü, bu güzellik tohumlarının hayat bulmuş halinin sen olduğunu anlatabilirsen, problemi çözmüş olursun.

Sen hiçbir gülün, bir şekerin asık surat, kin dolu bir kalbe sunulduğunu gördünmü?
Gözyaşı sevgisinden hoşgörüsünden, merhamet ve şefkatinden yumuşamış bir gönlün aşk deyince, sevgili deyince, gözlerde belirip yanaklarından aşağı düşen, bir damlası güneşi söndürecek kadar değerli hazine…