bildirgec.org

sen hakkında tüm yazılar

SeN

ceyhunak | 22 December 2008 09:54

Nekadar özeldi sana ait duygularım;
kimseye söylemeden sevdim seni ben.. Sen bile bilmeden.
içimde kalan 3 5 cümle var derken, birikip çıg oldular içimde,
sana taşan bir duygu seli var..
duygularımı sana yazdım aslında; elimde bir kagıt aklımda sen,
sen bana hiç gelmedin ama ben hep sendeydim… mutluydum..
mutluluk tek taraflı yaşanabiliyormuş bak bana bunu da ögrettin,
ögrettiklerin hep güzeldi zaten. güzeldin.. sen güzeldin.
gönlümden koptu yazdım bunları sana.. hepsi sana…
sen beyaz kadar zarif, yıldızların dizilişi kadar mütevazi,
ayın geceyi aydınlattıgı kadar parlaksın..
sen hayal edilince kocaman bir masal,
aslında bitmeyen bir rüyasın. ama sen hep güzelsin..

İzlerin

ceyhunak | 19 December 2008 11:48

Şimdi böyle mi başlar ayrılıklar, ayrılıklar hep yakar
yakan ayrılık olsa ne yazar, yanan ürek olduktan sonra…
yüreğime basıp gidişin,
gidişler hep böylemidir.. böylemidir bu son söler.
Sözlerde başlayıp,
gözlerde bitşler,
sonrada terkedişler..
Aşkın izlerini taşımak, bir dövme gibi üzerimizde,
çıkmayan bir leke belkide..
Seni sevişim, kollarında oluşum, sesinle uyuyuşum.. hayallerimi süsleyişin..
Herşeyim, hep senleyim..
Sen bana hediyesin, kurasız çekilişsiz…

en

| 15 December 2008 14:37

giderken,
kuzeyden en kuzeye
ve
dönerken kuzeyden ene,
durdum s/ende
en sen,
sende ben

bile bile

| 26 November 2008 15:17

bu,
küçükken, yoğurda şeker katıp,
yemek gibi bir şey.
bitmesin diye,
kaşığın ucu ile yiyorum.
en sonunda kaşığın,
damağıma yapışıp kalacağını,
bile bile

Başlıksız

| 21 November 2008 10:19

bu y/amaca erince.
b/ak yüreğine,
dinle/n biraz,
soluklan.
d/al içine.
etraf s/ağır
bir ben, bir sen.

Saçmalama…

321ksd | 17 November 2008 10:03

yaramın deşilmesi üzerine… temennim. hiç ahkam almadan hafif kuyusuna gömülmesidir. “madem öyle niye yazdın” deyu ikilemimi çakmaya çalışan arkadaşlara tavsiyem; kendi yazınca anlar efem.

ne yaptıysam seni unutmak için.
önce bıyığımı kestim, sonra yavaş yavaş ona yüklediğim manayı. çok sevdiğim rakamlı yüzüğüm, aylardır 5-10 kuruşlarla beraber bozuk para tepsisinde ikamet ediyor.
ayrıldım seninle tanıştığım o şehirden, 6 yıllık emeğimi döktüğüm o mesleğim, o emeğimden.
sigaraya başladım, 30 uma yaklaşana kadar bir dal bile içmemişken, o ifrit sigaraya.
daha gömüldüm monitöre. “dizüstü”mde resmine bakıyordum diye harici monitör aldım, o gün bu gündür sadece kasa oldu dizüstü benim için. almışken büyük bişey aldım, fena da olmadı diye avutmak için kendimi. nafile sevdiceğim.
seni aradığım telefonu 50 ytl den sattım telefoncuya. sana aldığım gül nerde şimdi bilmiyorum.
gece gezerken net aleminde, eski okulundaki ve sınıfındaki arkadaşlarının çektirdiği resimlerden oluşmuş iki video buldum. seni görecem diye heycanlandım. durdura durdura izledim. nafile sevdiceğim. AĞLADIM BE İŞTE! ohhh!
videoda seni görmeyince, içimdeki yara birkat daha derinleşti. ne kadar zeki ne kadar çalışkan ne kadar dikkatlisin sevdiceğim.
ne uzaksın ne de yakın, ne ayrıyız ne de beraber.

Bence

| 04 November 2008 13:18

Yarım ağız bedenler.
Kımıldasam,
infilak edecek,
ayaklarımın altındaki bir çift mayın.
demiş ya;
“o kulaklara göre ağız yok bizde”
göçüyorum,
Yüreğim avucumda
kanasa da.
Takılma

şoparkahir (1)

Harlemsaray | 03 November 2008 14:39

Bizim mahallede homo sapiyenslerden beri gelişmemiş bir Kahir ağabey yaşar. Küçücük çirkin kara sarı suratı, yere yakın götü ile nereden bakarsanız bakın müptezel bir tip işte… Manavın , bakkalın arasından baş önde geçer. Kahvenin önüne gelince havayı ciğerlerine öyle bir çeker ki, görenler kendini sadece kadından kadına koşan bir fuhuş vagabonduna benzetsin ister.Tüm mahalle ona “şoparkahir” der .Düğünlerde klarnet çalarak geçinir. Kubara tövbe ettiğinden beri sigara içmeyi arttıran şoparkahir geceleri uyurken ciğerlerinin küm kümünden uygun pozisyonu bulamaz, şekilden şekile girer. İyice uykusu kaçanda da günahları yaralarını kanatir. Nihayetinde kalkar kusar ve balkona çıkıp ,
-olm şoparkahir; sigara içen ölecek, içmeyen ölmeyecekmi lannn! diye sigara yakar. Mahalleyi ve balkonda oturanları süzerek, sigarasından körükle çeker. Artık sigara içmekten elleri dişleri şapsarı olmuş, derisi nikotin rengiyle yeşilimtrak hale gelmiştir.
Aslında bu renk onun karakter yapısına da uyar. Askerde arkadaşlar bi dediği diğerini tutmayan şoparkahiri,

–bukalemun gibisin lan! bir istanbullusun bir edirneli bir erzincanlı bir kesanlı bir dediğin diğer dediğini tutmuyor. Sen hakkatten nerelisin/nesin lan sen? diye çok dalgaya almışlardır.Acemilikten sonra gittiği ilk birlikte, iri kıyım bir erin ırzına geçtiğinden beri kimselere çaktirmadan yıllarca ibne olarak yaşayan şoparkahır , içindeki kazanova ruhu da söküp atamaz. Etrafa ve mahalleye karşı gerçek kimliğini yaşayamamanın açısıyla kıvranır ve bunun öcüyle iş için gittiği tüm şehirlerde, kasabalarda önüne gelen evli, bekar, genç, yaşlı tüm kadınlara, erkeklere bambaşka yalanlarla kazanova ile dost olmak, ibneliği ile hemşeri gibi durmak için, onlarca değişik versiyonu olan şoparkahır yaratır. Bir anlattığını asla ikinci kez anlatmaz aksi olursa söyledikleriyle hesaplaşıp düello etmek zorunda kalacağını bilir.

Hangisi

| 27 October 2008 18:49

Özle-dim.
Biraz seni,
En çok kendimi.

Nasıl seviyordum unuttum.
Nasıl okşuyordum meselaavuçlarını.
Yürürken ya da koşarken,
Uyurken, uyanıkken,
sevişirken, bakışırken
nasıl dokunurdum sanaunuttum.

Sevme-dim mi?
Sevdim.
Elime kıymık battığında
ve
ben onu her çıkardığımda,
duyduğum mutluluk kadar sevdim seni.

Koşar adım yürürken kaldırımda,
Nefes nefese(nin) arasına sığdırdığım,
Tekil nefes kadar çok sevdim seni.

Unuttum mu?
Unutturdum mu? kendime.
Cevap
biraz sende,
en çok bende…