bildirgec.org

sefiller hakkında tüm yazılar

Les Misérables (1998)

queennothing | 12 February 2010 09:40

Victor Hugo‘nun ölümsüz eserinden uyarlanan 1998 çıkışlı sinema filmi “Les Misérables” (Sefiller), Danimarkalı yönetmen Bille August tarafından yönetildi. İngiliz aktör Liam Neeson‘un başrolünde yer aldığı yapımda Amerikan aktris Uma Thurman, Oscar Ödüllü Avustralyalı aktör Geoffrey Rush ve Ameriikan aktris Claire Danes rol alıyor.

Valjean, parasız, sokaklarda yaşayan, sefil bir adamdır. Hayatının 19 senesini, çaldığı ekmek yüzünden hapishanede geçiren genç adam, sokakta sabahlayacağı gecelerden birinde, yakınlarda bulunan kiliseye gider. Rahip tarafından sevgiyle karşılanan genç adama, sıcak yemek ve yatacak yer sunulur. Ancak ne var ki, Valjean, sahip olduğu ‘onur’ değerini para için yok sayabilecek bir adam haline getirilmiştir ve gece herkes yatağına çekilince, kilisedeki gümüş çatal-kaşık takımını çalar.
Sabah saatlerinde polis tarafından yakalanan genç adam, derhal kiliseye, rahiple yüzleşmeye getirilir. Çaldığı gümüş takımların sahibi rahiple yüzleşen Valjean, rahibin takımları şamdanlarla birlikte kendisine hediye etmesiyle, yaşadığı bu olayı hiç unutmayacak ve insani değerlerine sıkı sıkı bağlanacaktır.

Tüm Zamanların En Büyük Sanatçısı: Victor Hugo

24black mamba24 | 19 January 2010 11:29

Ünlü Fransız yazar Andre Gide kendisine yıllar önce sorulan “En büyük Fransız şairi kimdir?” sorusunu şöyle yanıtlamıştı:
“Ne yazık ki, Hugo! Victor Hugo!”

Victor Hugo
Victor Hugo

Hugo bugün, Fransız olmanın ötesinde insanlığın evrensel duygularını dile getiren sayılı yazarlar arasında yer alıyor. Yaşarken söylediği şu sözlerle de, bulundu çoğrafyayı ve zamanı aşarak bütün dünyayı kucaklıyor:

“Ben şimdiye kadar mevcut olmayan bir partiyi temsil ediyorum: Uygarlık partisi. Bu parti yirminci yüzyılın partisi olacaktır. İlk önce Avrupa Birleşmiş Milletlerini meydana getirecek, ondan sonra da Dünya Birleşmiş Milletleri’ni.”

Victor Hugo 28 Şubat 1802 günü üçüncü erkek çocuk olarak dünyaya geldiğinde o kadar cılızdı ki, onun değil yazar olmak, yaşayacağına kimse inanmıyordu. Aile ortamı da Hugo için oldukça sağlıksızdı. O daha doğmadan önce anne baba arasındaki ilişki neredeyse bozuktu.
Babası Leopold Hugo, Napoleon‘un ordusunda önce binbaşı, sonra general olmuş, imparatorluğun ordusuyla ülke ülke dolaşıyordu. Küçük Victor zaman zaman, annesi ve kardeşleri ile Paris’ten ayrılarak babasının peşinden gidiyordu. Ama anne ve babanın bitmek bilmeyen kavgaları sanki onlarla birlikte yolculuk ediyor, bu renkli geziler kavgalarla son buluyor ve Paris’e dönüyorlardı.

İletişim araçlarının olmadığı bir çağda, bu geziler Victor için büyük bir sanştı. İleride yazacağı ölümsüz yapıtların oluşumunda bu geziler de etkili olacaktı. Beş yaşında İtalya‘yı gördü. Onu asıl etkileyen, 1811’de gittiği İspanya‘ydı. Madrid‘de Prens Masserano’nun sarayına yerleştiklerinde küçük Victor büyülendi. Gelecekteki yapıtlarından biri olan “Hernani” dramının ilk tohumları düşüncelerine orada yerleşmeye başladı. Burada babası onu soyluların gittiği yatılı bir okula gönderdi. Okulun hademesi, kamburdu. “Notre Dame’ın Kamburu” romanındaki Quasimodo karakterinin oluşumunda bu hademe Victor Hugo için bir ilham kaynağı oldu.