Merakla beklediğim film “Osmanlı Cumhuriyeti” bana göre tam bir fiyasko. İşin içinde Ata Demirer olunca bol kahkaya boğulacağım ve konusundan dolayı da ilginç bir mizah anlayışı ile karşılacağımı umarken, film boyunca sadece iki kez gülümsedim.
Hadi bundan vazgeçelim, aslında filmin konusu ilginç, buradan yola çıkarak çok daha eğlenceli ve daha etkili olabilirdi diye düşünüyorum. Kurgu zayıf ve yetersiz kalmış. Ata Demirer, Padişah kimliğinden midir nedir? anlamsız bir ciddiyet içindeydi, yüz mimikleri sanki botokstan yeni çıkmış bir bayan gibiydi. Kızıyordu ama kaşları çatmıyordu, ağlayacak gibiydi ama yüzü o ifadeyi vermiyordu, gülecek gibi olsa sadece sesle gülüyordu, hiçbir mimiği verdiği ifadeye uymuyordu, dedim ya botokslu gibiydi. Film bana hiçbir şey hissettirmedi(ne mizah, ne de anlam) tam bir fiyasko…
Yalnız, son sahneye çok sevindim, çünkü Atatürk ölmemişti.
padişah hakkında tüm yazılar
Yeni kapı ve 4.Murat -3
mehmetbastug94 | 31 October 2008 13:04
4. Murat
-Hünkârım dün gece sadrazam halil paşa hastalandı; o nedenledir ki huzurunuza gelemiyor!
Arz odasının kapısı açıldı ve genç bir oğlan içeri girdi.
-Sadrazamım halil paşa’nın durumu nedir?
-Hünkarım sadrazam halil paşa öldü.
4. Murat, en sevdiği sadrazamlarından biri olan halil paşanın ölüm haberini duyunca çok üzülür.Hemen yanına gider ve defni için talimatlar verir. Eyüp Sultan’ın üstündeki tepeye götürür ve gömerler.
HÜRREM SULTAN’IN SARAYA GİRİŞİ
wowo | 02 October 2008 11:32
1506-1558
aslen rus asıllı bir Polonyalı köy papazının kızıydı. Köyde geçirdiği sıradan günlerinden birinde Tataristilacılar köylerini bastılar ve güzelliğinin azizliğine uğrayıp daha 14yaşındayken 1520 yılında kaçırıldı. asıl adı Roxelanne’dı. Bir anda kendini hiç bilmediği bir dilin konuşulduğu topraklarda buldu. Osmanlı’nın Kırım Hanı ilan etmesiyle tahta geçen Giray tarafından Osmanlı’ya sunuldu.
Hareme alındığı andan itibaren hırçınlığıyla fazla dikkat çekmeye başlamıştı. Bulunduğu yerin hapishaneden tek farkının şatafatı olduğunu düşünüyordu. Yine haremi birbirine kattığı bir sırada, tahta henüz yeni oturmuş olan Sultan Süleyman ve annesi Hafsa Hatun içeriye girdi. Sultan Süleyman başına buyrukluğuyla kimsenin zaptedemediği bu genç kızı hayran hayran seyretti bir süre.
Öfke ve hırçınlığın kimseye bu kadar yakışamayacağını düşünmüştü. Masmavi gözlerine vuruldu. Ve bağırdı çevresindekilere; inciltmeyin! Hemen o akşam allayıp pullayıp Padişahın odasına götürdüler Roxelanne’yı. Kafasına koymuştu padişahı kendine aşık etmeyi.
O gece odadan sürekli kahkaha sesleri geliyordu. Sultan Süleyman bu neşeli kızın adını Hürrem koydu. Hürremin tek amacı bir bebek dünyaya getirip padişaha varis vermekti. Adetler gereği varis verince ya kölelikten kurtulup özgür olacaktı yada padişahın nikahlısı.
Sultan süleyman büyülenmiş gibiydi, sürekli Hürrem’le vakit geçiriyordu. Geceler ilerlerken Hürrem amacına ulaştı ve Sultan Süleyman’a bebek beklediğini müjdeledi.. Padişah çaresizdi çünkü hristiyan kullarla evlenmek mübah değildi. Sultan Süleyman’ın ilk oğlunun(Şehzade Mustafa)nın annesi Mihridevranolan biteni sessizce izliyordu. Bir gün dayanamadı ve atladı Hürremin üzerine. Hırpalamıştı Hürremi oldukça, kendisi nikahlanmak istiyordu Kanuni Sultan Süleymanla. Ama ters tepti bu yaptığı, Hürremin abartılı anlatışıyla kavgayı öğrenen Sultan Süleyman hiddetlendi ve hürremle nikah kıydı. Böylece Hürrem Sultan islam dininden gelmeyip padişahla evlenen ilk gayri müslim oldu.
Yeni kapı ve 4. murat -2
mehmetbastug94 | 04 September 2008 16:54
4.Murat
-Arkadaşlar geçenlerde yazdığım Yeni kapı ve 4. muratın hikâyesini okumuştunuz ve çok güzel bir ilgiyle karşılaştım ve olayın 2. perdesinide yazmak istedim…
Not: Daha öncedende söylemiş olduğum gibi bunlar alıntı değiltir!
YENİ KAPI VE 4. MURAT *2
-Hanım hanım, halk iyice ayaklanmaya başladı baksana ; içki, tütün ve fal halkımız tarafından ne kadarda çok seviliyor!
-Doğrudur padişahım. Geçende de mahremde kızlar gizlice fal bakıyorlardı!
-Ne diyorsun sen hanım eminmisin ?
-Evet taşları kendi gözümle gördüm…
bir kitap( taif’te ölüm), bir sultan( 2. abdülhamit) bir fotoğraf albümü(2.Abdülhamit’in Fotoğraf albümü)
biSGen | 03 September 2008 14:38
geçenlerde bir arkadaşımın önerisiyle gazeteci ve yazar hıfzı topuz‘un ocak 1999’da remzi kitabevi’nden çıkan “Taif’te ölüm” isimli tarihi romanını okudum.
mithat paşa
kitap kısaca, iki kez sadrazamlık yapmış Mithat Paşa’nın, Osmanlı imparatorluğunu çağdaşlaştırmak,sağlamlaştırmak için yaptığı çalışmaların, uğradığı haksızlıkların ve dönemin gaflet içinde olan yöneticilerinin hayatlarından önemli olan kesintileri bize sunuyor.
kitap hakkında şurada epey bir bilgi verilmiş. ilgilenenler bakabilir.
Kitabı okurken son osmanlı sultanlarından 2. abdülhamit hakkında bilgi toplamaya başladım ve ilgimi çeken değişik yorumlara rastladım.
sözgelimi mustafa kemal onun için :””Abdülhamid’in idare tarzı azami müsamahadır. “(Kaynak : Abdülhamid’in Kurtlarla Dansı , sf 327 , Mustafa Armağan) derken, Enver Paşa, Beylerbeyi Sarayı’nda hapis olan sabık sultanı ziyaretten dönerken Talat Paşa’ya ağlaya ağlaya şu itirafta bulunur: “Başımıza ne geldiyse bu adama yaptıklarımızdan geldi ve daha ne gelecekse o yüzden gelecek.”
yine günümüz tarihçilerinden prof.ilber ortaylı ise;”Dünyanın son hükümdarı , son evrensel imparator 2.Abdülhamid Han’dır.” demiş.
II. Abdülhamit
bu araştırmalarım sırasında 2. abdülhamit’in fotoğrafçılıkla da ilgilendiğini öğrendim.
şurada bu konuda bir yazı var.
derken üye olduğum bir gruptan Abdülhamit’in tüm fotoğraf albümlerine ulaşabileceğim bir link yolladılar. oh ne âlâ…
biraz daha araştırınca 2.Abdülhamit’in ABD kongre kitaplığına hediye ettiği (tarihini bulamadım) 36 adet fotoğraf albümü( albümde 1200’den fazla fotoğraf var) olduğunu ve bunların bir abd üniversitesinin sitesinde sergilendiğini öğrendim. linke tıkladıktan sonra karşımıza çıkan arama kutusuna “ABDUL-HAMID 2 COLLECTION” yazıp tıklayınca albüme ulaşılabiliyor.
örnek fotoğraflar:
beyoğlu
sirkeci limanı
son olarak Abdülhamit’in boğaz köprüsü projesini yaptıran ilk kişi olduğunu biliyor muydunuz?…
II. Abdülhamit’in köpRü pRojesi…
( umarım asparagas değildir, zira net ortamında her yazılan doğru olamayabiliyor!)
bakalım bu yazıdan sonra kitabı kimler okuyacak, ya da önceden kimler okumuş?
selamlar/sevgiler/saygılar
Osmanlı Hükümdarı Osman Bey’in, Yiğit Ve Bahadır Oğlu Orhan Gazi
zaynakim | 24 August 2008 11:42
Gazi, Sucau’d-dünya ve’d-din, Ihtiyaru’d-din ve Seyfu’d-din gibi unvanlara sahip olan Orhan,Tahtı kardeşine bırakmayı teklif edecek kadar da mütevazı bir kişiliğe sahip ancak kardeşi bu teklife sıcak bakmamış ve yardımcısı olarak kalmıştır.Enerji ve ustalıkları ile çevresindekileri etkilemeyi başaran bir hükümdar. Diğer padişahlar gibi toprağı genişletmesi gerektiği bilinciyle yola çıktığında hedefi babası gibi güçlü olabilmekti. 38 yıllık idare dönemi olmuştu.Görünüşü insanları kolay etkisi altına alabilecek kadar görkemliymiş. Huy olarak ise mülayim bir yarısı varmış. Zaten bu genelde o kültürü almış halkı idare edecek mevcudiyete sahip olunması gereken bir özellik. Halk kendine yakın bulduğu, kaprisi olmayan, kendine tepeden bakmayan ve adil olabilen yönetici ister, bulunca da yanında yer alır.Yoksulları hep gözetir hatta onlara verilecek hizmette kullanılan ocağı bile kendisinin yaktığı görülmüş. Kısacası yoksulun hakkını gözetecek kadar yürekli bir insan.Birçok fetihlerde bulunmuş ve başarılı sonuçlar elde etmiştir.
Yenikapı ve 4.Murat
mehmetbastug94 | 14 August 2008 10:59
4. Murat
Yenikapı ve 4.Murat
Dördüncü Muradın bir hikâyesi vardır. Bunu bana Konya Selçuk Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümü 4. sınıftaki abim anlatmıştı. Direk hikâyeyi anlatayım ben sizlere;
4. Murat ve hanımı birgün otururlarmış bahçede. Sonra halkının içki ve tütün ithaline baktığında korkuya kapılmış ve ülkesinin geleceği için ; Tütün, içki ve fal bakmayı yasaklatmış. Birgün halkını denemek için saraydan sivil bir şekilde ayrılmış. Gitmiş bir teknecinin yanına ve demişki; Beni karşıya götür sana 10 akçe. Hemen demiş. boğazdan geçmekte o günün şartıyla 1 saat tekneyle sürermiş.Adam boğazın ortasında elini suya daldırmış ve 2 adet şişe çıkarmış.
-Bunlar nedir?
-İçkidir
-Padişahımız yasaklamıştır onu haberin yok mu?
-Var. Ama denizin ortasında kim görecek ki?
-Padişahın kulağına giderse kellen gider
-Boşver kardeş içeceksen al bitane
Padişahın bir anda gençken içtiği şarap tadı gelir ağızına ve alır içer bir tane.Tekneci elini cüppesine daldırır sonrada çıkarır.
-O nedir?
-tütün
-padişah bunuda yasakladı bilmiyormusun?
-biliyorum yahu biliyorum. Denizin ortasında bizi kim görecek? İstersen yak bitane.
Padişahın ağzına tekrar gençliği gelir ve alıp yakar bitane. Sonra tekneci bi kutu alır eline ve açar.
-O taşlar nedir?
-Fal taşları istersen bakayım sanada?
-Yas
-Aman biliyorum yasak yasak.
ALİ PAŞA’NIN VASİYETNAMESİ
suphi | 13 June 2008 18:12
http://www.frmpaylas.com/archive/t-157904.html
“Padişah Değil de Marangoz Olsaydı Milyarder Olurdu”
toz66 | 10 June 2008 09:00
Sultan İkinci Abdühamid Han‘ı kimileri pek sevmez, kimileriyse aksine pek sever 34. Osmanlı sultanını…
Sultan Abdülhamid, 33 yıllık hükümdarlığında, Osmanlıya, doğudan ve batıdan birçok yenilik getirmiş, hükümdarlığı süresince bir karış toprak bile kaybetmemiş ve halkını büyük kambur olan savaşların yükünden az da olsan kurtarmıştır. Ekonomi, eğitim ve sosyal alanda yaptığı yeniliklerle 33 yılda Osmanlı’yı geliştirmeyi başarmıştır…
Herkes genelde bilir; Osmanlı’da padişahlar ve şehzadeler devlet yönetiminin yanı sıra başka meslek ve sanat dallarında da uzmandılar. Abdülhamid‘in sanatı ise marangozluktu…
Devlet yönetimindeki üstün dehasını, görenleri hayrete düşürecek güzellikte yaptığı ahşap eserlerde de göstermişti. Abdülhamit’in başarısını İlber Ortaylı da “Abdülhamid padişah olmasa marangozluk yapsa, adam milyarder olurdu. Borsadan, para ve senet hareketlerinden çok iyi anlar. Piyasada broker olabilir yani. Adamın merakı modernleşme. Arap Ortadoğusunda reform başlattı, oralarda sevilir. Diplomasiden çok çok iyi anlıyor….” sözleriyle oldukça güzel anlatmış.
Sünbülzade Vehbî Efendi’nin meşhur şiiri
biSGen | 26 March 2008 11:27
Dönemin (1780) tutulan en öndeki şairi Sünbülzade Vehbi efendi‘dir. Padişahı zaman zaman öyle haşlar ki, artık o dönemin kudretli padişahı bundan bizâr olur. Şairi çağırıp “Bre çelebi billah bizi muzdarip ittün. Seni af edebilmem içün öyle bir şiir yazasun ki ilk mısrayı duyduğumda kızıp cellat diye bağıram, ikinci heceyi duyunca da bol bol ihsanda bulunam. Aksi takdirde yedikulenin soğuk ve sessiz zindanları senin mekanın olur..” der. padişahtan korkan Sünbülzade, çar naçar kabul edip evine çekilir.
Sünbülzade can havliyle o gece hemen bir şiir yazar;
Azm-i hammam edelim sürtüştürem ben sana,
Kise ile sabunu, rahat etsin cism ü can..