bildirgec.org

öss hakkında tüm yazılar

Bu meslek ne iş yapar diyenlere…

GrafiMT | 02 August 2007 08:10

Bu aralar öğrenciler bir yandan, anne-baba-rehber öğretmen bir yandan el ele vermiş üniversite için tercih yapmaya çalışanlar çoğunlukta. Kimisi seçeceği mesleği baştan bilerek sınava girdi, kimisi ise alacağı puana göre tercih yapıyor.

Türkiye İş Kurumu
Türkiye İş Kurumu

Eğer mesleklerin tanımları, görevleri, gerektirdiği özellikler, iş bulma kolaylıkları vs. sorular hakkında bilgiye ihtiyacınız varsa İŞKUR‘un meslek arşivi elinizin altında. Sonradan pişman olmamak veya böyle olduğunu bilmiyordum dememek için göz atmakta fayda var. İster netten okuyabiliyor, isterseniz meslek sözlüğünü bilgisayarınıza indirebiliyorsunuz.

Öss tercihlerinde son gün yarın…

GrafiMT | 02 August 2007 08:00

2007 yılı öğrenci seçme ve yerleştirme sınavı (ÖSYS) tercihleri için son gün 3 Ağustos yani yarın. Bu sene diğer senelerden farklı olarak tercihler ösym sitesinin üzerinden tc kimlik no ve öss şifreniz ile gerçekleştirilecek. Bunun yanında tercih için herhangi bir ücret ödenmeyecek. Yerleştirme sonuçları ise 2 hafta sonra açıklanacak ve adaylara kağıt gönderilmeyecek.

Son olarak yükseköğretim programlarına internet üzerinden ulaşabildiğinizi ve puan türü, il vs. bazında kolayca arama gerçekleştirebildiğinizi buradan hatırlatalım.

ÖSS’de dereceye girdi; ama liseyi devamsızlıktan bitiremedi!

erususre | 01 August 2007 15:25

Öss sınavına girecek olan lise son sınıf öğrencilerinin durumu ortadaEğitim sistemindeki bozukluklar, sına adaylarını daha iyi hazırlanabilmek daha rahat olabilmek için son sınava yaklaşan son günlerini gerek rapor gerekse devamsızlıklar doldurup geçiyor.Aileler ve okullarda bu çarpıklıkdan dolayı bu duruma göz yumarak fedakarlıklar yapıyor.
Şimdiye kadar olan dönemde raporsuzda olsa bu durumdaki öğrenciler okul tarafından gözardı ediliyordu.
Şimdi yaşanan olay ise tüm bunlara tezat.
Lise son sınıfta okuyup bu yıl sınava giren Bünyamin tutak,
EA. alanında 372. puan alarak Türkiye 179.su oldu.
Ama 38 gün devamsızlıkla kaldığı için öss’yi kazandığı halde mezun olamayacak.
Okul müdürü Öss ‘de böyle bir başarı elde edecek kişilerin sorumluluklarınıda taşıması gerekir gibi söylemlerle kurulun kalması yönünde karar aldığını bildirmiş.
Şimdi ise tek umut geçmesi yönünde bir mahkeme kararı yada Milli eğitim bakanının olaya el atması.
Umarım biran önce çözülürde böyle bir başarı elde eden bir kişinin yok yere hayatından 1 yıl çalınmaz.

öss 2007 internetten tercih rehberi

guldemgokalp | 27 July 2007 22:49

Merhaba arkadaşlar,

Bu sene ben de ÖSS 2007 sınavına girdim ve tercih işlemlerimi az önce hayırlısıyla bitirdim, mutluyum yani .
Mamafih, internetten tercih yapmak isteyipte, “Aslında yaparım ama bir de önceden görsem, heyacanlanıyorum işte kardeşim” diyenler için kendimce bir rehber hazırladım.

Rehber ile ilgili tüm açıklamalar indirme bağlantısında yazıyor.

Orada da söylediğim gibi, paylaşılması, çoğaltılması ya da basılması sınırsızdır, hiçbir hak talep etmiyor, resmi bir belge olmadığını da vurguluyorum.

Çocuklar! Sınava kaç gün kaldı!

nebilim | 19 July 2007 11:55

Nejat, eve dönerken büyük bir heyecan içindeydi. Telefonla kendisine verilen sevindirici haberi, ev halkına söylemek için sabırsızlanıyordu. Otobüsten iner inmez ne eşinin verdiği siparişleri almak için bakkala uğramış ne de kahvedekilere selam vermişti. O koşturmaca sadece evin ziline bastığı zaman duvara dayanıp nefeslenmesiyle duraksamıştı. Kalbi, aldığı güzel haberden dolayı göğsünden kanatlanıp uçacak gibiydi. Dış kapı açıldığında yine koşar adım evin kapısına vardı. Kapıda bekleyen eşinin meraklı ve şaşkın bakışları onun hiç dikkatini çekmedi, paldır küldür eve daldı ve baba yadigarı koltuğun üzerine attı kendisini. Oysa eşinin aklında, verdiği siparişlerin elinde olmamasından dolayı Nejat’a söylenecek üç beş sitemli söz vardı.
Nejat, “Hanım! Harika bir haberim var öncelikle bir bardak su isterim müjde olarak.” diyerek gülümsedi. Nurten, “ Hayırdır, hele anlat bakalım neymiş, verdiğim siparişleri bile unutmana sebep olan bu haber.” diyerek elindeki su dolu bardağı uzattı. Nejat, çok şükür, diyerek suyun son yudumunu yutkundu : “ Bizim ufak oğlanın girdiği sınav yok mu, hani seviye tespit mi ne diye. İşte o sınavı yapan dershaneden aradılar bugün, tam da iş çıkışına yakın, yoksa mümkün değil sabredemezdim bu saate kadar. Bayram’ın neyi olduğumu sordular, ne yalan söyleyeyim çok korktum vesselam, çocuğa bir şey mi oldu diye. Ardından telefondaki kız,bilmem ne dershanesinden arıyoruz, deyince rahatladım. Başta bir şeyler falan anlattılar karışıktı biraz, anlamadım. En sonunda; oğlunuz yaptığımız sınavda ilk ona girdi, bu başarısından dolayı Bayram’a ücretsiz hazırlık kursu vereceğiz. Kayıt işlemleri için oğlunuzla beraber dershanemize gelmeniz gerekiyor, tebrik ederiz. En kısa sürede bekliyoruz efendim, dedi ve kapattı kız telefonu. Düşünsene hanım, çocuğa ücretsiz kurs verecekler. Artık geceleri bu çocuğu nasıl okutacağız diye uykun kaçmayacak. Kurs işi bu şekilde hallolduktan sonra okul masraflarını öyle yada böyle hallederiz, sen gönlünü ferah tut. Nerede bizim oğlan daha gelmedi mi? Gelsin, ona da verelim bu müjdeyi. Havalara uçacak var ya hanım!” diye tamamladı sözlerini.
Bayram, kendisi için bambaşka bir dünyanın kapılarını açacak olan müjdeden habersiz, son zille birlikte defterini, kitabını çantasına doldurdu. Neredeyse bir komandonun dağlarda gezerken sırtında taşıdığı kadar ağır olan çantasını omzuna atarak sallana sallana dolmuş durağına doğru yürüdü. Durakta kendilerini alacak servisi bekleyen diğer öğrencilerin aralarındaki konuşmaları duyduğu her sefer, yaşadığı hayata lanet okuyor ve bir gün hayal ettiği hayatı yaşabilmenin umuduyla kendini avutuyordu. Duraktaki öğrencilerin biri babasının aldığı yeni cep telefonunu arkadaşlarına göstererek özelliklerini anlatıyor, biri ailesine aldıracağı ayakkabıların ne kadar pahalı olduğundan bahsediyordu, bir diğeri de babasının telefonuna kaç kontör yüklediğinden bahsediyordu. Kendisine göre tatsız olan bu sohbetlere kayıtsız kalmaya çalışırken tıklım basa dolu gelen dolmuşa kendisini zor atmıştı. Nadiren dolmuşa binen insanların yakınmaları ona komik geliyordu, kendisi için bir hayat tarzı olmuştu bu şekilde yolculuk yaparak eve ve okula varmak. İçinde yaşadığı şartlar sebebiyle karşılaştığı sıkıntılar alışkanlık olduktan sonra doğal olarak hayat tarzına dönüşüyordu Bayram için. Son durağa yakın olduğundan eve yaklaştıkça dolmuş yavaş yavaş boşalıyordu, zor bela bindiği dolmuştan bu sayede rahatça inebiliyordu.
Eve doğru yürürken: “Ben bu şartlarda nasıl diğerleriyle yarışabilirim? Onların keyfi yerinde. Çoğusunun bir eli yağda bir eli balda. Kendilerine ait odaları var, müzik isterlerse dinleyebiliyorlar, ders çalışmak isterlerse çalışıyorlar. Ben, ben ise iki odalı bir evde çırpınıp duruyorum. Hele şu dershane işi! Şart, şart. Dershaneye gitmeden onlara yetişmem mümkünde değil. Bu şartlarda da dershaneye gitmem mümkün değil. Allah’ım sen yardım et, bir fırsat ver bana.”, diye söyleniyor ardında da dua etmeyi eksik etmiyordu genellikle.
Evin ziline bastığında babasının ve annesinin, verecekleri haber sebebi ile Bayram’ın gözlerinde görecekleri sevinç ışığını görme hevesi görülmeye değerdi. Kapıyı açar açmaz Bayram’ın kendisini annesinin kolları arasında bulması bir olmuştu. Nurten, öyle bir sevinçle kucaklamıştı ki oğlunu; Bayram, “Anne hayırdır! Öldüreceksin sıkmaktan” diyebilmişti fısıltıyla. “Gel oğlum, gel. Babanın harika bir haberi var sana, koş içeri. Uçacaksın sevinçten.”, diyerek kapıyı kapattı Nurten. “Oğlum; geçen hafta sınavına girdiğin dershane var ya. Bugün aradılar beni. Sınavda ilk ona girmişsin ve sana ücretsiz kurs vereceklermiş. Bizi kayıt için dershaneye çağırdılar. Yarın ilk olarak işyerinden izin alıp seni okuldan önce dershaneye kayıt ettirmeye götüreceğim. Zaman kaybetmemek lazım. Ne olur ne olmaz geç kalmayalım. Senin, yüzümüzü kara çıkarmayacağını biliyordum. Necmi’nin ve diğerlerinin yüzünü görmek isterim bu haberi verince hanım. Çocukları sınavlardan bir dört alınca kapanmak bilmiyordu çeneleri, bakalım buna ne diyecekler.”, diye soluksuz anlatıyordu Nejat. Bu haber, Bayram’ın tarifi mümkün olmayan bir sevinç deryasına dalmasına sebep olmuştu. Minik yüreği fokur fokur kaynamaya başlamıştı.
Binlerce insanın toplandığı bir meydanda kalabalık; Bayram, Bayram! diye tezahürat ediyordu. “Aferin oğlum, aferin sana” diyerek başını okşayan insanların arasında zorlukla, meydanın ortasında kendisi için hazırlanmış, onlarca basamaktan çıkılarak varılabilen bir kürsüye ilerliyordu. Kürsüye vardığında kollarını iki yana açarak deli gibi dönmeye başlamıştı ki; annesinin kendisini omuzlarından tutarak “Bayram, bayram! duymadın mı oğlum baban ne diyor. Sana ücretsiz kurs verecekler. Bayram!” diye sarsmasıyla gerçek dünyaya döndü.