bildirgec.org

osmanlı hakkında tüm yazılar

Türk kaç tazı tut.

morbeyin | 17 August 2010 11:44

Bu ülkede sanat fazlasıyla var ama biz sanata yetemiyoruz veya biz sanata doymuyoruz.Sanat dediysem müzik,resim,görsel sanatları düşünmeyin.

Türkiyeyi 3 şey bugünkü cahil haline getirmiştir;
1)Porno sektörü
2)Arabesk müzik
3)Darbe (bunu açıklamaya pek gerek yok)

*Porno sektörü
Bu ülke o kadar baskıyla büyüdü ki genç erkek ve dişiler hiç bir zaman tam anlamıyla rahat olamadı.Sevgiliniz mi var? aman ordan kaçın,kaçmazsanız iki seçenek var ya dayak yersiniz yada belki binde bir iyi bir aileye rastlarsınız.Ne var yani iki genç libidosunu isteği doğrultuda neden kullanamasın? sonuçta bunlarda 1 kere hayata gelmiyor mu? he yok olmaz diyosan bırak 18 yaşından sonra ne yaparsa yapsın,ver cinsel eğitimi al düzgünce konuş bak nasıl pırıl pırıl insanlar yetişiyor.Avrupanın %90ı her gün milyonlarca prezervatif harcıyor ama beyinlerde bir problem var mı? hayır yok,bilim onlarda,hayatta onlarda her şey onlarda.Serbest ilişkilerden kasıt sokakta sevişmek,öpüşmek değil tabi ki ama en azından genç insanlar sevgilileriyle rahat buluşabilmeli.Türkiye de bu hep farklı oldu hep bir baskı hep bir tutuculuk oldu,hepimiz namus bekçisiyiz ya hani..

Türk Edebiyatının İlk Romanı Akabi Hikâyesi

YasinTekin | 09 August 2010 11:44

Başlığı okuyunca içinizden bu işte bir terslik var diye geçirmiş olabilirsiniz. Bize lise yıllarından beri “Türk edebiyatının ilk romanı Şemsettin Sami’nin yazdığı Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat” diye ezberletilmiştir. Edebiyat tarihimizin giderek aydınlanmasına rağmen resmi tarihin kalın duvarları hâlâ sapsağlam durmaktadır ancak artık bu ezberin bozulma zamanı çoktan geçmiştir.

Bugüne kadar ilk roman olarak bildiğimiz Şemsettin Sami’nin yazdığı Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat’ı 1872’de Şemsettin Sami tarafından Osmanlıca yani Arap alfabesi ile yazılmıştır. Hâlbuki bu eserden çok önce basılan Türkçe roman türünde eserler de vardır. Yazımızın konusunu oluşturan Akabi Hikâyesi‘de bunlardan biri olup Türk edebiyatının gerçekten ilk romanıdır. Akabi Hikâyesi, bir Osmanlı Ermenisi olan Hovsep Vartanyan (28 Mart 1813-1879) tarafından gençlik yıllarından yazılmış ve 1851’de İstanbul Mühendisoğlu Tabhanesi’nde basılmıştır. Eser Ermeni alfabesi ile Türkçe olarak yazılmış olmasına rağmen uzun yıllar yok sayılmıştır. Eseri günümüz Türkçesine kazandıran ise Avustralyalı dilbilimci ve Türkolog Andreas Tietze’dir. Paris’te bir kütüphanede bularak çevirdiği bu eser Türkiye’de 1991 yılında Eren Yayınları tarafından basıldı. Ermenice basımı ise 1953 yılında Karnik Stephanyan tarafından yapıldı.

Bir Osmanlı Hatırsı ve Padişah Sporu Girya

admin | 26 July 2010 17:24

Görünümü dambılı yada gülleyi andıran , ama kinetiği ve ağırlık merkezi bakımından çok farklı olup , nevi şahsına münhasır yeni bir spor ve kuvvet aleti Girya

Rus kökenli olan bu kulplu gülle benzeri alet , ağırlıklı fitness benzeri bir çalışma mantığını barındırıyor… Türkiye ‘ de bu sporun en önemli uygulayıcısı ve uzman eğitmenlerin başı Murat Şinikçi , 10 yıldır hiç yılmadan tüm kitlelere sevdirme yolunda çalışmalar yapıyor…

Aslında Girya bizim için pek de yeni bir nitelik taşımıyor… Çünkü Osmanlı Padişahları ve ordudaki askerler seferler öncesi benzer bir güç aletiyle antrenmanlar yapıyor ve kendilerini formda tuttarak zor geçecek mücadele dolu savaş günlerine hazırlıyorlardı…

Günümüz yaşamında stres dolu hayatımıza tazelik getireceğinden hiç şüphe duymadığım Girya , kendi içinde bir çok avantajı da beraberinde getiriyor… Çünkü diğer egzersiz araçlarına nazaran çok az yer kaplıyor , her yaştan sporcular için ama özellikle küçükler için farklı ağırlıkta çeşitleri bulunabiliyor… 4 -8 -16 kilogram gibi ağırlıkları sıklıkla tercih edilirken , bu miktarlar küçükler için daha az miktarlarda olabiliyor…

Mihrî Hatun – Divanda Bir Afet-i Devran

YasinTekin | 22 July 2010 11:48

Osmanlı divan edebiyatının ilk kadın şairlerinden biri olan Mihrî Hatun, 1460’da şehzadeler sancağı Amasya’da dünyaya gelmişti. Babası Belayî mahlası ile şiirler de yazmış olan kadı Hasan Amasyevî, dedesi ise Halvetî şeyhlerinden Şücaeddin Pir İlyâs idi.

Eduard Spranger, Ottoman women reading a letter
Eduard Spranger, Ottoman women reading a letter

Ailesinin imkanları sayesinde daha kız mekteplerinin bile olmadığı bir zamanda konak terbiyesi, görmüş çok iyi bir eğitim almıştı. Babasından Arapça ve Farsça öğrenmiş şiir için gerekli altyapısını oluşturmuştu. Dönemin bütün ilimleri ile yakından veya uzaktan bir şekilde ilgili olan Mihrî’nin eğitimi hakkında Evliya Çelebi “yetmiş cild kitâb-ı muteberi hıfzedüp cümle ulemayı mübahase-i ulüm ve fünunda aciz bırakmış.” (yetmiş cilt önemli kitabı okuyup bütün bilginleri bilim ve fende aciz bırakmıştır) diyerek iltifat etmiştir. Bu donanımı Mihrî Hatun’a daha II. Bayezid’in şehzadeliği döneminde sarayın kapılarını ardına kadar açmıştır.

İlk Osmanlı Tarihini Yazan Kürt

zelalroni | 21 July 2010 11:49

Bilmediğimiz ve şimdi öğreneceğimiz gibi tarih kitaplarında sık sık karşılaştığımız Çaldıran Savaşı’nda Şah İsmail’in ordularına karşı savaşanlar Kürtler’dir. Koskoca Yavuz Sultan Selim değil mi ama canım? Hiç bu fedakârlığı karşılıksız bırakır mı? Elbette hayır. Peki ne yapar? Kendisine bağlanmış bu Kürt emirliklerine kendi iç işlerinde bağımsız olma ve bir “Kürt Hükümeti” kurma hakkını verir. İşte hiçbirinini tarih kitaplarımızda nedense göremediğimiz Kürtlerle Osmanlı Devleti arasındaki bu gelişmeler Şeyh İdrise Bitlisi (Şeyh İdrîsê Bitlisî) tarafından kaleme alınmış, tarihe geçirilmiştir. Kendisi aynı zamanda (Sultan Selim’e olan yakınlığından olsa gerek) Kürdistan’ı (Kuzey Mezopotamya) Osmanlı İmparatorluğu’na bağlamıştır. Şeyh İdrise Bitlisi hem Yavuz Sultan Selim’in siyasi danışmanı, hem de Osmanlı İmparatorluğu ‘nun tarihini ilk defa yazan “tarih yazıcısı” olarak bu yakınlığı kurmuştur. Ve ilginç değildir ki biz (çoğumuz) bu ilk Osmanlı Kürt “tarih yazıcısı” ndan yeni yeni haberdar oluyoruz.

http://www.ilknokta.com/urun/70359/Kurt-Edebiyatina-Giris–Mehmed-Uzun.html

saltanat kayığı

nazokiraze | 14 July 2010 09:07

Osmanlı döneminde yalnızca padişah ve ailesinin dolaşabildiği saltanat kayıklarında ihtişam ön planda olmuştur.

Genellikle otuz küsür metre uzunluğunda olan kayıklar pek çok törende de kullanılırdı. Malumunuz binecek kişi koskoca padişah, kayığın adı da saltanat kayığı olunca onu diğerlerinden ayıran belli başlı özellikleri olmalıydı.Gümüşlü,altınlı süslemeler, her padişahın zevkine göre değişen köşk bölümleri ,harem için yapılan kafesler,çiniler,sedef kakmalar ve daha neler neler.

Sultan Reşat'a ait
Sultan Reşat’a ait

Saltanat kayıkları ile dolaşan padişahların bulunduğu köşk kayığın kıç tarafındaydı ve bu kayıkların kürek çeken çalışanlarına hamlacı (yaklaşık seksen kişi olurdu) denirdi, ayrıca sandalya denilen kayıklar da saltanat kayığının önünden yol açarak ona rehberlik ederlerdi.

Biz Osmanlı’ya Neden İsyan Ettik / Arap Gözüyle Osmanlı, Kral Abdullah, Klasik Yayınları

majesty s infinity | 17 June 2010 13:36

Bir çok kişinin hakkında bilgi sahibi olmadan ilkokul bilgileriyle ahkam kestiği bir konu. Araplar’ın Birinci Dünya Savaşı sırasında türklere ihanet edip onları arkadan vurduğu iddiası vardır. Oysa bu iddia biraz da resmi tarihten kaynaklanır. Kimisi Lawrence’ı kimisi Churchill’i sorumlu tutar. Bazıları ise farklı aşağılayıcı sıfatlarla birlikte bütün bir arap kavmini.

son osmanlı şehzadesi öldü

maydesign01 | 03 May 2010 12:23

osmanlı arması
osmanlı arması

biraz eski bir bildiri olucak ama; 31 ekim 1912 de doğan ve osmanlı devletinin yıkılmasının ardından amerika ya sürgün edilen son şehzade osman ertuğrul efendi 31 ağustos 2009 yılında vefat etmiş.2004 yılında türkiye vatandaşlığını alan son şehzade almanca ingilizce fransızca ve türkçeyi çok iyi biliyor,ispanyolca ve italyancayı anlayabiliyormuş.haberin ayrıntısı ve haber videosu için burayı tıklayın.

son şehzade osman ertuğrul efendi
son şehzade osman ertuğrul efendi

Osmanlıda ”Harem”

mehmetbastug94 | 24 April 2010 13:45

Osmanlıda Harem

Topkapı Sarayı Haritası
Topkapı Sarayı Haritası

Harem neresidir?

Harem Padişah ve ailesinin yaşadığı yerdir. Ayrıca devlet adamlarıyla evlendirilmek üzere bu bölümde güzel kızlar yetiştirilmektedir.

Haremi kimler korur?

Haremi hadım edilmiş kişiler korur. Hareme odun taşıyanların bile kafalarını oynatmalarına müsaade edilmemiştir. Kafa kalktığı anda öldürülürmüş hepsi.

Padişahın kaç tane eşi vardır?

Söylenenlerin tam tersi genellikle 1 eş alırlardı. Ama 9 taneye kadar da alabililer.