bildirgec.org

osiris hakkında tüm yazılar

Şeytan üzerine…

Nodtveidt | 27 September 2008 12:50

Şeytan nedir?

Şuradan giriş yapacağım, merak edenler buyursunlar…

5 element, simya mevzuları.

5. Element ne ola ki? Varlığı bile kesin mi?

Var olduğunu farzedelim… Ama biliyorsunuz, ne idüğü belirsiz bir element bu… Enerji mi manyetizma mı şu mu bu mu…

Doğada bi de kilişe 4 element var. Bunlar fiziksel maddeler su ateş hava toprak felan fıstık.

Bu 5. Element filiminden de hatırlanacağı üzere tamamlayıcı bir madde. Bu olmadan “mekanizma” çalışmıyor.

Örneğin piramitler bu mekanizmayı temsil ediyor, göğe yükselirlerken kare tabanlarıyla. Karenin her noktası bir element. Tepesindeki en son nokta ise bilinmeyen 5.element. Piramidin 4 noktası yerdedir, ama 5. Nokta göğe bakar. Ve beşinci noktanın tepesi keopstan hatırlanacağı üzere altın kaplamadır. Çünkü en kutsal olan, en görkemli olan
O noktadır.

“yetmişikibuçuk millet” deyiminin kökeni

biSGen | 30 January 2008 12:11

osiris
osiris

Dilimizde geçen “yetmişikibuçuk millet” deyiminin kökeni bakın şuymuş :
Tanrı-Kral Osiris’i kardeşi Set’le yetmişiki kişiyi oyuna getirip bir sandığa tıkar, sandığı kurşunla lehimleyip suya atarlar. “Yetmişiki” sayısı üçler, yediler, kırklar gibi mitos’larda kullanılan bir sayı… Türkler, Çingene‘yi horlamak için onları “buçuk millet” sayıp “yetmişikibuçuk” millet ya da “yetmişiki millet” demişler.

ben bu bilgiyi Aziz Nesin’in “Okuduğum Kitaplar” isimli kitabında buldum. (Aziz Nesin , “Okuduğum Kitaplar“, 1. Basım: Ekim 2000. Adam Yayınları. S.211 )Aziz Nesin de çevirisini Bilge Karasu’nun yaptığı D.H.Lawrance’ın “Ölen Adam” kitabından aktarmış.

Humanus Est Terrenus, Ego Sum Immortalis

INTERNET CAFEE | 28 August 2007 09:19

Hoc Est Enim Corpus Meum. Hıc Est Enim Calix Sanguinis Mei. Novi Et Aeterni Testamenti. Mysterium Fidei. Oui Pro Vobis Et Pro Mulin Effundetur In Remissionem.
Luka 22:20

Son Sebt Günü Yemeği
Son Sebt Günü Yemeği

Usta geçen gün, Hafif’te çok sevdiğim bir yazarın beni çok etkileyen bir yazısını okudum. Üstad’ın anlattıklarından aklımda kalan kadarı ile, insan hayatının faniliği, gelip geçiçi olduğu, göçüp giden Adem evlatlarından kiminin bu alçakgönüllü yazar gibi bir eser, kiminin ise bir dikilitaş bıraktığını nasibimce öğrendim. Biliyor musun ilk defa bir Yahudi, Sebt gününü ihlal edince mezarının üstüne taşlar yığılmış. Mezartaşı mevzusu böylelikle açılmış. Aman güzel kardeşim, her okuduğunu olduğu gibi mi bellersin hep? Nietzsche dememiş mi “Kendini bilgiye adayan için düşmanını sevmek yetmez, dostuna da kin duyabilmeli insan.” Diye. Bak şimdi ben sana bu metaforu tersine çevireyim senin için. İnsan oğlunun ilk ferdinden itibaren hepsinin mezarı ister taş, ister tahta ile işaretlidir. Ne oldu tahtayı beğenmedin mi?

Çarmıhta İsa Peygamber
Çarmıhta İsa Peygamber

Oysa ki Yeruşalim’deki Golgotha Tepesinde gömülü Adem Babamızın mezarı üstüne, Tanrı öz oğlunu hepimizin kurtuluşu için feda etmemiş miydi? Usta biraz kafam karıştı. Şimdi İsa Aleyhisselam’ın çarmıhı mezar taşı mıydı? Aziz kardeşim anladım, hepsini baştan almam lazım geldi. Pekala dinle o zaman.

Osiris
Osiris

Sigmund Freud “Dinsel öğretilerin içerdiği gerçekler öylesine bozulmuş ve sistematik olarak tanınmaz hale getirilmiş ki, insanlık onları gerçek olarak görmüyor.” diyor. Tanrı’ya ilk bir canlıyı kurban eden, öz kardeşini kıtır kıtır doğrayan Kabil’dir. Adem Babamızın küçük oğlu ve öz kardeşi Habil’in, Tanrıya adak adadığı buğdayı kıskandığı için canına kıymış, bir de kurban olarak sunmuştur. Kitab’a göre Kabil, ilk cinayet, ilk kurban ve kardeşini öldürdükten sonraki duyguları üzere ilk pişman olma şerefine erişmiştir.

Buradaki buğday ile kurban ilişkisine özellikle dikkat et kardeşim. Kim ki buğday yetiştirmiştir, temiz kalpliliğinden başına muhakkak iş gelmiştir. Dikkat et, ne zaman ki Osiris, Mısırlı’lara buğday ekmeyi öğretmeye kalkmış, işte o saat başı belaya girmiştir. Yeryüzü tanrısı Seb’in oğlu Osiris, o zamana dek fakir olan Mısır’a, karısı ve kız kardeşi olan İsis’in keşfettiği buğdayı ekmeyi öğretmiş, onu yabanıllıktan kurtarmış, yasalar koymuş, tanrılara tapmayı öğretmişti. Osiris’i çekemeyen kardeşi Set, yetmiş iki adamı ile birlikte Osiris’i bir güzel sandığa kapatır, Nil Nehri’ne atar. Deniz yolu ile Byblos’a ulaşan Osiris’in canlı canlı gömüldüğü tabutunu, bin bir zahmet bulup, Mısır’a getiren İsis, oğlu Horus’un hasretine dayanamayıp, ziyaret maksatlı yola çıkarken sandığı ağır bulup geride bırakınca, domuz avlamaya çıkan, domuzlar alasıca Set, Osiris’i tekrar eline geçirir. Bu sefer işini sağlama alıp, Kabil misali biraderini kıtır kıtır ondört parçaya keser, bununla dahi yetinmez, parçaları kafasına göre Mısır’ın değişik yerlerine dağıtır. Ne yapsın gözü yaşlı İsis, atlar papirus sandalına, deltada gezer, sevgilisinin bedeninin parçalarını bulduğu yere gömer, bununla da yetinmez, her birinin üstüne bir tapınak diker.

Oz(siris?) Büyücüsü

| 13 February 2007 18:48

inan6666’ın enfes yazısından sonra bu Osiris Rahipleri hakkında biraz kazmak istedim. İnsan konuyu araştırırken amacından sapıp başka konulara sapabiliyor. Oz Büyücüsü’nün aslında dönemi yansıtan imgelerle dolu olduğuna dair iki kaynak buldum. Oz Büyücüsü, aslında 1900 tarihli bir çocuk kitabı. Kitabın tamamını buradan okuyabilirsiniz.

Filmi ise 1939 tarihli. Wikipedia’da Oz Büyücüsü’ndeki Politik Yorumlar adlı başlıkta 1890’ların Amerikasına politik göndermeler yapıldığı söylenmekte. Yazıda Hugh Rockoff adlı tarihçinin karakter ve mekan eşleştirmeleri ilgi çekici.