bildirgec.org

mutluluk hakkında tüm yazılar

ÖZVERİ

teacher07 | 23 November 2008 15:18

Aylar öncesinden hazırlanmıştı, öğrencileri de kendi de. Milli bayram, hem de çocukların bayramıydı. Program hazırdı, Piyes, şiirler, monologlar, marşlar, türkü ve şarkılar… Çocuklar canla başla uğraştılar. Görevlerini en iyi şekilde yerine getirecekler, arkadaşlarından, öğretmenlerinden, velilerden alkış alacaklardı. Öyle küçümsenecek bir olay değildi bu çocuklar için.

Birçok kere provasını yapmışlardı. Yinede eksikleri kalmaması için, büyük bir titizlik vardı. Her provadan sonra, arkadaşları hakkında eleştiri ve övgüleri konuşuldu. İyisini yapacaklarının bilinciyle diğer provaya daha iyi hazırlandılar. Marşlar, türküler ve yöresel oyunlar hummalı bir şekilde hazırlandı.

SEVGİ BEREKETTİR ELLERİMDE

teacher07 | 23 November 2008 09:49

Ben bir öğretmenim
Doğarım karanlıklara, güneşten parlak
Yağarım gönüllere sağanak sağanak.
Sevgiyle ulaşırım yarınlara,
Sevgi berekettir,
Bereket ellerimde…

Birer çiçektir eserlerim
Dünyalara değer birer gonca,
Büyür dünyalar kadar
Dünyalar kadar ellerimde…

Dolu dolu mutluluklar yaşarım,
Gündüzleri kara tahta başında,
Düşümde geceleri.
Işık ışık sevgi işlerim,
Gönüllere renk renk,
Desen olur,
Desen desen ellerimde…

Boşver………

| 13 November 2008 17:25

Dizeler de herşey çok güzel.
Sevgi, aşk, tutku, çoşku…
Mutluluk, hüzün vs…
Yaşantıdan acı gerçekler,
Boşver yaşa…

Düşünceler de herşey çok kolay.
Gülmek yada gülmemek,
Başarmak yada başaramamak,
Sevmek, sevilmek yada aldanmak,
Boşver yaşa…

Hayaller de herşey çok daha güzel.
İstek, arzu ve düşler.
Kavuşmak yada kavuşamamak,
Aşmak yada aşamamak,
Boşver yaşa…

Gerçekler de herşey çok daha ağır.
Yaşamak yada yaşamış gibi yapmak,
Görmek yada görmemezlikten gelmek,
Ölmek yada ölmemek,
Boşver boşver yaşa…

‘ Mutluluk ‘ ince ayrıntılarda saklı……..

| 05 November 2008 17:07

Ah be bu mutluluk denilen kavram ne kadar geniş anlamlı diye düşünsenizde, aslında hiçte öyle değil.
Mutluluk=SİZ…….
Mutlu olmak, ister inan ister inanma sende bitiyor…
Benim mutuluğumun ince ayrıntıları aşağıda….
Sende mutluluğunu ince ayrıntılara dökebilirsin,
tabi istersen………

*Sabah güneşin keskin ışığının gözüme yansıması..

*Yatağımın üzerinde “günaydın günaydın” diyerekzıplayan veletlerimin olması……

*Annemin kızım diyerek vakitli vakitsiz araması…

*Eşimin sıcacık elleri ile bana dokunması……………

Ne yani özlemeyecek misin sen?

ErkanTayyareci | 01 November 2008 11:01

az kaldı...
az kaldı… çabuk oku…

Ne yani özlemeyecek misin sen?

Gidince buralardan özlemeyecek misin?

Kedileri köpekleri? Ağaçları, denize bakmayı? Yolları ya da yürürken kaldırımdaki taşlara bakmayı… sesleri, kokuları…

Şu bilgisayar ekranı olacak mı bi daha? Bu yazılar? Kıymetini bildin mi şu aldığın nefesin?
Otobüste yanına oturan kimse olmayınca özlemeyecek misin?

Hayat öyle garip ki… oturup geleceğin derdine düşüyoruz…

Hiç düşündün mü insanlar neden hep çocuklarını düşünür? Onlar için bir şeyler yapar? Kanımca kendilerine yapılan herşeyin boş olduğunu biliyorlar da ondan…

“Biz niye çalışıyoruz? Çocuklar iyi bir hayat geçirsin diye…” Sanki onlar fani değilmiş gibi… En azından bizden çok kalacaklar değil mi?

Durup da saate baktın mı hiç? Her geçen saniyede gitti, gitti, gitti diye söylendin mi giden saniyeler için… Geri gelmeyecekler değil mi? Saniye saat sabah akşam… hiçbir yere gittikleri yok ki… Giden sensin, farkında değil misin… Gidince o baktığın saati de özler misin?

Düşünsene… bir daha o olmayacak, bu da olmayacak… ya da şu da olmayacak… neyi düşünürsen düşün o bi daha olmayacak… Şimdi böyle düşününce onlar anlamını mı yitirdi sence? Yoksa daha bi anlamlı mı oldular…

HANIMELİ APARTMANI

hayalicindegecti | 13 October 2008 10:41

Eskiden, çok eskiden hani, bizim çocukluk yıllarımızın sonbaharları nasıldı?
Havaların soğumaya yüz tuttuğu günlerde bir kamyon ya da hatta bir at arabası dayanırdı küçük apartmanın önündeki dar sokağa. Kamyon damperini kaldırır, ya da at arabasından kürekle sokağa indiriliverirdi kömür. Gelen kok kömürü ise büyük olasılıkla, evin beyinin nüfus kağıdının arka sayfasındaki “1 tonluk alım izni”kullanılmış olurdu. Devlet memurlarına böyle bir hak tanınmıştı çünkü.
Hanımeli Apartmanının kapıcısı İsmail Efendi ile kömürün geldiği 5 nolu dairede oturan Servet Bey, ellerinde birer kürek, sokağı kazıyarak kömürü en fazla bir saatte el arabasına yükleyip, arka bahçedeki kömürlüğe çekiverirlerdi. Asfalta sürtünüp duran küreklerin çıkardığı ses, sonbahar sokaklarının en akılda kalan efekti değil miydi?

Bir de, okul çıkışı çantalarını bir kenara fırlatıp sokakta yakantop oynayan çocukların neşeli çığlıkları…
Evin hanımı hala güneşli ama epeyce serinlemiş öğleden sonralarda, iki oda bir salonlu evin mutfağında ne yapardı peki?
Günlerden Pazartesi ise, akşamüstü gittiği Sıhhiye Pazarından eve çoktan dönmüş olurdu eli kolu filelerle dolu…Gazeteden yapılmış kese kağıtlarını bir bir boşaltır, sebzeyi meyvayı dolaplara yerleştirirdi.
Küçük, loş mutfağın ucuz kurşuni renkli mermer tezgahında, koyu yeşil, körpe salatalıkları iğneyle sık sık delerek, cam kavanozlara basardı. Salatalıkların aralarına ayıklanmış keskin kokulu sarmısak dişleri ile kereviz saplarını da yerleştirir, en son bolca tuz ve biraz da sirke eklediği suyu boca ederdi kavanoza… Özenle dizilmiş bu malzemenin en üstüne bir kaç üzüm tanesi konulup, kapağı sıkıca kapatılır ve balkonun bir köşesine kaldırılırdı kavanoz.

Mutluluk arıyorum gören varmı???

libade | 10 October 2008 09:43

Mutluluk arıyorum gören varmı?
Şu acımasız, zalim hayatın hep yokuşlarını çıktım bugüne kadar. Artık bir mucize olsun istiyorum… Öyle bir mucize ki; hep gülmeliyim, hayata pozitif bakmalı, her yeni güne umutla gözlerimi açmalıyım.
Öyle birisi girmeli ki hayatıma, beni baştan yaratmalı. Benim dişiliğimi bana hatırlatmalı. Onunla birlikte hayatım bir gizem, bir sır kazanmalı, kazanmalı ki hayatım bütünüyle sevecenleşsin…
İnsan aşkı neden bu kadar özler. Aşksız yaşanmaz mı acaba?
O kadar güzelki insanları, doğayı ve hayatı seviyorum demek. Yoktur bunun ötesi. Ama…
Ama özel biri olmalı, sevginin sınırlarını zorlayan. Dünya, hayat hep bu katogoriler üzerine kurulmamışmı sanki! Eğer öyleyse, benimde bu aşk özlemini çekmem çokmu tuhaf? Hayır değil ama aşkı bulmak zor… Zaten benim aşık olmamda zor…
İsterimki; aşkım benden hep bir adım önde olsun.
İsterimki; beni ben olduğum için, bende onu aşkım olduğu için seveyim. Zor olanda bu zaten. Birbirimizi değiştirmeden, gerçeklerle yüzleşerek, savaşarak mutlu olmak yada mutluluğu yakalamak. Aşkım ve ben…
Hayatta ne dert kalmalı nede keder…
Doyasıya yaşamalı, yaşamalıyız hayatı. Birgün ardımıza baktığımızda, ikimizde hala aynı çatı altında, aynı koltuklarımızda, aynı sobamızın ısıttığı küçük odamızda, fotoğraflara bakarken; hala el ele tutuşuyor ve tükenmeyen sevgimizi torunlarımıza keyifle anlatıyor olmalıyız…
Dedim ya bu bir mucize…
Bana deniz ve gökyüzünün birleştiği nokta kadar uzak ve zor geliyor…
“Hayatta imkansız diye birşey yoktur” derler. Bence vardır…
Binbir türlü dert ve kargaşalara dalıp, mutluluğu aramaya zamanımız bile kalmadığı şu kısacık hayatta, yaşanacak onca mutlu dakikalar varki… Ama biz bu dakikaları yok ediyor, umursamıyoruz. Belkide fark etmiyoruz bile…
Ya ben yada benim gibi bu olguları fark edenler…
Ah ahhhh !!! Keşke benim gibi mutluluğu arayan biri çıksa karşıma. Ah keşke bir mucize olsa ve ben aşık olsam…
Mutluluk arıyorum…
Gören varmı ???

AŞKA DAİR BİLMEMKAÇINCI YAZI…

nazokiraze | 09 October 2008 14:01

AŞKA DAİR BİLMEMKAÇINCI YAZI…
Her zaman gidecek yer vardır deriz, bir çözüm vardır deriz ama inatla aşk tercihlerimizdeki terslikleri, acıları çekmeye devam ederiz.Demek ki yanyana omuz omuza olmak hala bir umudun varlığı demek. Beraberken değişimler, trajediler, sıkıntılar daha kolay göğüsleniyor.Acılar yalnızda yaşanıyor ama birlikte daha dayanılabilir belkide…
Herşeye rağmen beraberiz kızarız bağırırız ama terketmeyiz. Terk etmek bu kadar kolayken benden bu kadar deyip gitmeyiz. demiş adamın biri. Bu heryerde geçerlidir.Savaşta, barışta, hayatta, direnişte, aşkta.

mutsuz evliliğe dair karalama..

nazokiraze | 09 October 2008 11:46

evet başlangıçta herşey güzeldir hatta siz bile güzelsinizdir. Nasıl olurda bu kadar sırılsıklam aşık oldugunuza siz bile şaşmışsınızdır. Neden oldugu anlaşılmayan duygulardan dolayı daha evvel hiç bu kadar mutlu olmamış gibisinizdir ailenizle hiç gülmemiş,hiç eglenmemiş,hiç mutlu olmamışsınızdır nedense….. Olabildigince tadını çıkarırsınız aşkın, mutluluğun,sevginin ve doyamazsınız. Mutluysanız düşünmeye gerek yoktur değilmi? Neden düşünesiniz ki? Düşünmek insanı üzer degilmi aşk vermiştir kararı bir kere.

Alabildigince elde etmelisiniz onu,alabildiğince tadını çıkarmalı,yakınında olmalı mümkünse evlenmelisiniz.Amaç budur artık.Leb demeden leblebiyi anlarsınız artık, tek vücutsunuz,aşkı sağlamlaştırmanın binbir yolu aranmaktadır. Evlilik aşka tuz biberdir..