bildirgec.org

martılar hakkında tüm yazılar

Kırmızı

Chat Noir 1 | 22 February 2011 12:32

Artık yalnız bırakın beni,
Sıkıldım hepinizden.
Alıp başımı gitmek isterdim,
Sevmeseydim kendimi derinden.
Düşünmek istemiyorum artık geleceği,
Bugünü dolu dolu yaşamak varken.
Kuralları ezip geçmek istiyorum.

GERÇEK BİR GÜLÜŞ

mavilikler | 10 July 2010 13:57

“Dudaklarının kenarındaki o alaycı gülüşten minicik bir parça da bana verebilir misin?”

“Vermeme gerek yok ki!” dedi, gülüşünü tüm yüzüne yayarak. “İki ucu yukarı doğru kaldıracaksın. Dudaklarına bu kadarcık da bir söz geçirebilirsin herhalde?”

“Denemedim mi sanıyorsun?!” dedim, neredeyse ağlamaklı. “Ama dudaklar hiç de senin zannettiğin kadar yumuşak başlı değiller. Gülümsemeleri için gerçekten de gülünecek bir şeyler bulmaları gerekiyor. Yoksa hep düz bir çizgi halinde kalmaya devam ediyorlar. Sen bu konuda hiç zorlanmıyorsun oysa. Sanki her şey, dudaklarını yerçekiminin etkisinden bir anda kurtaran müthiş bir gıdıklanma hissi uyandırıyor sende. Bunun sırrını bana da verebilir misin?”

SONSUZLUK

mavilikler | 13 June 2010 14:40

Şu anda sadece ellerimi tut, olur mu? Boş ver her

şeyi bunun dışında. Gökyüzü ve ellerimiz, diye düşün. Martılar, deniz, simit ve çay… sonra ellerimiz, diye düşün.

Sonsuzluğu hatırlatan, yüzyıl önce de var olup yüzyıl sonra da var olacak tüm bu şeyler arasına ellerimizi de koyduğunda göreceksin ki, onlar da diğerlerinden daha az ait değiller sonsuz olana.

Çamaşır makinesi, oturma grubu, düğün davetiyeleri… unut! Tüm bunların birer ayrıntı olduğunu, mutluluğumuza giden yolu döşeyen taşlardan sadece biri olduğunu hatırla! Çünkü şu an burada olmamızdan… gökyüzü ve martılarla bir arada birbirimize bu kadar yakından kalplerimizi duyurup, gözlerimizle sevgimizi anlatabilmemizden daha önemli olamaz hiçbir şey!

Hergele martılar..

inniendo | 28 March 2010 15:00

İlkbaharın inadı var bende, ilkbaharın hesaplaşma adına nefreti var bende. Alışık olmadığım bir klavyeden yazma siniri de cabası; Denizin saf kokusu, çatıda cıyaklayan martıların sesine karışıyor canım iyicene sıkılıyor..
Adalet üstüne konuşmalar yapıyorum, aforizmalar deniyor ya şimdilerde; Kimse siklemiyor, karaktersiz martılar bile, kendi hür dünyalarını gözüme gözüme sokarcasına iplemiyorlar beni. Halbuki bir an, ne de güzel, zulümle ilgili tatlı hayaller kuruyordum..
Bir an bir kadına yumruk attım; “Boğuştuk, iteledim kakaladım,vurdum vurdum..”
Ya bunları yapmasaydım? Cemiyet içine nasıl çıkardım? Niye siktir olup gitti dediklerinde doyurucu ve beklenen bir yanıtım olabilir miydi?
Bizden beklenen bu olmalı; Yapmadım etmedim dersen aşağılık biri olur çıkarsın! Trafikte odunla
dalmadın mı muteber adam değilsindir.. Yok efendim benim bir ailem var, elin orospusuyla itiylen köpeğiylen bir olamam der, şikayetini geri alırsan, önce ya karın seni boşar ya da sevgilin terkeder..
Bulunduğum mekan bunları düşünmeme uygun değil ama ben düşünüyorum işte.
Burdan, hukuka sardım; Aklıma mülkiyet ile ilgili kavramlar geliverdi. Mülkiyet,veraset,miras olmasaydı evlilikler olur muydu? Yukardaki martılarda bunların hangisi var? gönüllerince kanat çırpar hergeleler elbet.. “elin orospusuyla itiylen köpeğiylen bir olamam” diyen adam ardında önce devletin sonra hukukun gücünü hissetseydi karısına ya da sevdiğine rezil rüsva olma gibi bir derdi olur muydu?
zulüm güzel şey. Zulümle ilgili tatlı hayaller kuruyorum; Aslında her zeki insan, topluma şiddetle hükmetmenin tatlı hayallerini kurar. Aklınızı,insanlığınızı ayaklar altına alıyormuşsunuz, ne önemi var?

Günlükten-1-

| 01 December 2008 18:18

Her gün, her saat insan hayatından hep bir şeyler bitiyor, eksiliyor ve bazen de anılara gömülüp gidiyoruz. Fakat yaşadıklarımızın çoğunu hatırlayamıyoruz bile…
Masmavi bir denizin kıyısında seyre daldım, bembeyaz uçuşan martıları. İçimi dökmek istiyorum onlara ama nafile, bana bakmıyorlar bile. Sadece dalıyorum seyre…
Iasos, deniz kıyısında henüz çok keşfedilmemiş bir doğa… Burada yaşamak güzel olurmuydu acaba, Bodrum yarımadasının bu körpe güzelliğine her ayak bastığımda burada kalmak istiyorum, belki de sığınmak… Velhasılıkelam cesaretim yok, enerjim yok ve bazı etkenler var…

Biz Denedik Tam Anlayamadık. Kordon’da Bira içmeye Gidiyoruz.

INTERNET CAFEE | 27 August 2007 11:06

Sirena
Sirena

Hafif’ten tanıdığım arkadaşlarımdan biri, biranın çocuklara zararlı olduğunu anlatan bir yazı yazınca, Kopanisti insanı ve ben, Hafif’in iki sokak çocuğu olarak, ahkamlarda uzun uzun biranın faydalarından bahsetmiştik. Ancak ikimizde, fikrimizden emin olamayıp, gidip denemeye karar verdik. Gittik ve denedik. Biranın böbreklere iyi geldiğinin inanılmaz bir bilinmeyen olduğunu gördük. Ancak geçen gün yine sevdiğimiz bir arkadaş, biranın faydalarından tekrar bahsedince, bu yeni öğrendiğim faydalarını da, gidip yerinde tespit etmek ihtiyacı duydum.

Hacı Sirani
Hacı Sirani

Şimdi efenim, Kordon’da, Sirena diye on numara forma giyip santrafor oynayabilecek bir mekan yapmış babalar.

Bikini Giyen Hatun
Bikini Giyen Hatun

Üstelik de bikini manzaralı. Ben, 3 Eylül pazartesi günü gidip, biranın faydalarını test etmeyi düşünüyorum Sirena’da. Sanki siz geldiniz de, almadılar. Kamuya açık bir mekan kardeşim. İsteyen gelir, isteyen gelmez.

En iyi savaşçı, hiç savaşmayandır. SunTzu, Savaş Sanatı
En iyi savaşçı, hiç savaşmayandır. SunTzu, Savaş Sanatı

Yalnız, şu internet cafee’ye acaip gıcığım, gidip de orda kafasını gözünü patlatayım diyenler varsa, öncelikle karate ve judoda siyah kuşak sahibi olduğumu ve en iyi savunma saldırıdır kaidesini düstur edindiğimi bildirir, abicim ben şiddete karşıyım, gelin sizi bir öpeyim kanalını açar dinlemeye başlarım.