bildirgec.org

macera hakkında tüm yazılar

Edward Scissorhands (1990)

queennothing | 15 August 2009 12:14

Tim Burton ve Coraline Thompson‘ın yazıp, Burton’ın yönetmenliğini yaptığı, 1990 yapımı “Edward Scissorhands“, Johnny Depp, Winona Ryder ve Dianne West gibi isimleri biraraya getiriyor.
Peg, kapı kapı dolaşıp, kozmetik markası Avon’un ürünlerini satan, kendi halinde bir kadındır. Satış yapamadığı bir günün sonunda Peg, arabasının camından yepyeni bir yer keşfeder; bir şato. Şatoya doğru giden Peg, cesaret edip içeri girer. Yüksek ve kalın duvarlı, tarihi bir yermiş izleminimi veren bu şato, Peg’i ürkütse de, çatı katına kadar yol alır. Boş şatoda, nihayet biriyle karşılaşır; Edward. Yıllardan beri şatoda tek başına yaşayan Edward, başarılı bir mucitin el yapımı buluşudur. Hamurdan yapılan Edward, normal insan görünümdedir, fakat elleri yerine ‘makas’ vardır. Yaşlı mucit, Edward için tasarladığı elleri, genç adama vermek üzereyken kalp krizinden gitmiş, böylece Edward, kollarının ucundaki makaslarla yaşamaya devam etmiştir.

Genç adamın durumuna üzülen Peg, Edward’ı evine götürür. Edward’ı gören mahalle sakinleri, türlü dedikoduılarla genç adamı ziyaarete gelirler. Peg ve kocası, Edward’a yardımcı olurlar ve ona, kampta olan kızları Kim’in odasını verirler. Normal bir evde, normal bir hayata alışmaya çalışan Edward, makas ellerinin zorlaştırdığı yaaşamına yeni bir meslek ekler; bahçıvanlık. Bitki budama işi zamanla kuaförlüğe dönüşür ve genç adam, mahalleli kadınların saçlarını makasından geçirir.

Splash (1984)

queennothing | 10 August 2009 10:38

Allen Bauer, abisi Freddia ile büyük bir işyeri sahibidir. Nişanlısı tarafından terkedilen Allen, hayatı boyunca hiç aşık olmadığını farketmiştir. Abisi Freddie, ise, Allen’ın aksine, romantizmden uzak bir kadın düşkünüdür. Bir sabah Allen, yalnız başına, sahil kenarında yürüyüşe çıkar. Karşı kıyıya geçmek için küçük bir sandala binen Allen, yüzzme bilmiyordur ve sandalı yürüten kaptana güvenerek yol çıkmıştır. Kürek çeken kaptan, motorun bozulduğunu farkeder ve yardım almak için kıyıya yüzer. Kaptanın gidişiyle Allen, boğulma korkusuyla başbaşadır ve küçük bir kaza sonucu, suya düşer. Gözlerini kıyıda açan genç adam, çıplak bir kızın, çalılıklar arasından kendisine baktığını görür ve uzun sarı saçları olan kıza yaklaşmaya çalışır. Allen’dan kaçarak, denize koşan kız, evine dönen genç adamın aklından bir süre çıkmayacaktır.

Denizde cüzdanını kaybettiğini farkeden Allen, polis memurunun aramasıyla, karakola gider. Şehrin göbeğinde çırılçıplak dolaşaan sarışın bir kız, Allen Bauer’ın cüzdanını bulmuştur. Karakola gelen Allen, cüzzdandan çok, kızla ilgilenir. Sağır ya da dilsiz olmamasına rağmen, konuşmayan ve söylenenleri anlamayan genç kızı alıp, otele yerleşen Allen, hayatının en mutlu 6 gününü geçirecektir.
Allen’ın işe gittiği bir sabaah, televizyonda gördüğü renkli kıyafetlerden hoşlanan genç kız, New York’ta eğlenceli bir alışveriş serüveni yaşar. Akşama doğru otele gelen Allen, genç kızı aramaya çıkar ve onu, bir televizyon mağazasında bulur. İzlediği kanallardan İngilizce öğrenen genç kız, ‘Madison Bulvarı’ndan etkilenerek, ‘Madison’ adını alır.

Yüksel’in Sırrı-7

ozanTi | 12 July 2009 10:14

Yine iyi bir anne olamamıştım çocuklarım için. Kızım resmen kaçırılıyordu ve ben kızımı kurtarmak için attığım her adımda yere yuvarlanıyordum. En sonunda kalkıp yürüyebildim ama kızımın çığlıkları kesilmişti. Duyulmuyordu sesi artık. Nagihanımın çığlığı benim kulaklarımda hâlâ yankılanıyordu:

“Anneee, kurtar beni!”
“Anneee, kurtar beni!”

Son kez yerden kalktığım sırada elektrikler de gelmişti. Hemen Pusat’ın yanına gittim. Ne olduğunu anlayamamıştı, çok da korkmuştu. Daha 8 yaşındaydı ve ablası onun yanındayken kaçırılmıştı. Korkuyla sordu:

Yüksel’in Sırrı-6

ozanTi | 10 July 2009 16:05

Yüksel’le Fatih yemeklerini yerken Özge’nin annesinin evinde elektrikler kesilmişti. Buradan sonrasını Özge anlatıyor:

Çocuklar gün boyu ne olduğunu sorup durdular. Her seferinde atlatmıştım ama sinirlerim iyice bozulmuştu. Sonuçta neyden ya da kimden kaçtığımız bile belli değildi. Bilmediğim bir şeye karşı çocuklarımı nasıl koruyacaktım? Çocuklarıma ne olacağını bilmiyordum ve fazlasıyla korkmuştum. Kendime hâkim olamadım ve ağlamaya başladım. Çocuklarıma karşı güçlüymüş gibi görünemeyecektim. Yine sordular:

“Anne neden ağlıyorsun? Neden anneannem gildeyiz?”

Yüksel’in Sırrı-5

ozanTi | 08 July 2009 17:48

Fatih Yüksel’i biraz zorlamaya başladı, yürümesi için. Zorlamak değil daha doğrusu sürüklemekti bu. Sürükleye sürükleye eve götürmeye çalışıyordu. Baktı olacak gibi değil, bir hamlede sırtlandı arkadaşını. Eve geldiklerinde Yüksel hâlâ şoktaydı. Fatih arkadaşını yere bıraktı, anahtarı bulmak için ceplerini aramaya başladı. Buldu anahtarı. Kapıyı açtı, arkadaşını içeri aldı.

Fatih arkadaşını koltuğa yatırıp su getirdi, bu onu biraz yatıştırırdı belki. Suyu içirdiği sırada yol boyunca olduğu gibi yine sayıklıyordu arkadaşı. Ne dediğini anlamaya çalıştı ama belli belirsiz mırıltılar çıkarıyordu Yüksel. Sözlerinin arasından bir tek Nagihan ismi doğru düzgün çıkıyordu. Nagihan ismini duyunca Fatih telefona sarıldı. Özge’yi aradı. Telefon iki kez çaldı.Sonra açıldı. Özge açmıştı telefonu:

Yüksel’in Sırrı-4

admin | 06 July 2009 17:37

Yüksel paltolu adamı gördüğüne nedense şaşırmamıştı. Bu sefer daha temkinli davrandı, adama görünmeden yaklaşmaya çalıştı. İyice yaklaştığındaysa koşmaya başladı, paltolu onu görmüş ama kaçmaya çalışmamıştı bu kez. Adam kaçmaya yeltenmeyince o da koşmayı bıraktı.

Adamın yanına gittiğindeyse adam sadece bakıyordu. Yüksel:

“Kimsin ve benden ne istiyorsun?”
“Kim olduğumun önemi yok ama adım Süleyman. Tanıştığımıza memnun oldum, Yüksel Bey!”
“Benden ne istiyorsun?”
“O işe kalkışma yeter!”
“Ne işinden bahsediyorsun?”
“Sen daha iyi bilirsin. Eğer sözümüzü dinlemezsen kızın Nagihan için iyi şeyler olmayacak.”
“Ne işi diyorum sana!”
“Ben seni uyardım.Demedi deme Yüksel Bey!”
“Hey!Bekle!”

Yüksel’in Sırrı-3

admin | 05 July 2009 12:08

İçeri girdiklerinde Yüksel karısına ve çocuklarına gerginliğini belli etmemeye çalıştıysa da karısı anlamıştı bir şeyler olduğunu. Sessizce yemeklerini yediler. Yemek boyunca havadan sudan konuştular. Yemek bittiğinde çocuklar odalarına çekildiler ve Yüksel’in karısı Özge dayanamadı:
“Neler oluyor Yüksel? Ters giden bir şeyler var.”
Fatih ve Yüksel olayı kısaca Özge’ye anlattılar.

Özge paniklemişti, annelik içgüdüsüyle hemen çocukların odasına gitti. Çocuklar sessizce ders çalışıyorlardı. Rahatlamış bir şekilde kocasının yanına döndü. Fatih ise bu arada her ihtimale karşı gece burada kalmayı teklif etmişti. Özge geri geldiğinde Fatih’in bu gece onlarla kalacağını söylediler. Özge biraz daha rahatlamıştı. Yarın Özge çocukları da alıp annesinin yanına gidecekti, yapacakları fazla bir şey yoktu ama biraz olsun tedbir almış olacaklardı.

Yüksel’in Sırrı-2

admin | 03 July 2009 17:52

Yüksel bir yandan sigaraya küfrederken öte yandan adamı durdurmak için etraftan yardım istiyordu.
Tam bir mucizeydi bu… En yakın arkadaşı dostu Fatih geliyordu karşıdan.
“Fatih şu adamı yakala!”
Fatih ne olduğunu anlamamıştı ama belli ki arkadaşının başı beladaydı. Adamı yakalamak için üstüne atladı.Adam gerçekten kaçmayı iyi biliyordu ama hiç beklemediği bu hareket onu Fatih’le beraber yere sermişti. Fatih adamı zaptetmeye çalışırken Yüksel hızla onlara yaklaşıyordu. Adam pes edecek gibi görünmüyordu. Yüksel daha yetişemeden Fatih’in elinden kurtuldu ve tekrar kaçmaya başladı.

Yüksel’in Sırrı-1

admin | 03 July 2009 11:52

Yüksel yolda yavaş adımlarla, sakin bir gün geçirmişti ve eve gidiyor olmanın mutluluğuyla dalgın dalgın yürüyordu. Evine yaklaştığının bile farkında değildi. Ama bu dalgınlığı bozan bir şey oldu. Yanında yürüyen adamı fark etti. Adamı fark etti etmesine de adam pek tekin birine benzemiyordu. Adam uzun siyah paltolu, siyah fötr şapkalı, siyah güneş gözlüklü,uzun boylu,iri cüsseli biriydi.Tam filmlerdeki seri katillerin tipinde bir adamdı.

İyice panik olmuştu ve adamdan kurtulmak için evinin olduğu sokaktan değil de bir alt sokaktan yürümeye karar verdi ve adımlarını sıklaştırdı. Yüksel hızlandı paltolu adam hızlandı. Yüksel yavaşladı paltolu adam yavaşladı. Bu böyle olmayacaktı. Adamın onunla bir alıp veremediği olmalıydı. Yoksa hiç tanımadığı biri neden böyle saçma bir şey yapsın ki? Galiba durup adamla konuşmak galiba en iyisi olacaktı. Zaten adamı atlatamayacağı belliydi. Adamla konuşmak için durdu adam da durdu. Ve bir an birbirlerine baktılar. Yüksel konuşmaya çekindi önce ama hemen toparladı ve sordu:

Üçkağıtçılar (Matchstick Men)

elchancho | 24 June 2009 18:51

Filmde Nicolas Cage (Roy) ve Sam Rockwell(Frank) başrolleri paylaşan oyuncular. Filmin Yönetmenligini ise Ridley Scott yapmakta. Filmin konusu;Dolandırıcılık konusunda usta biri olan Roy ve Onun yanında staj yapan Frank küçük çaplı dolandırıcılık işleriyle para kazanan insanlardır. Karısından uzun yıllar önce boşanmış olan Roy’un özel hayatı iyi deildir. Roy’un karşısına hiç beklemdigi bir anda yasadıgını bile bilmedigi 14 yaşında bir kız cocugu oldugunu soyledigi biri çıkar. İlk başlarda bu duruma alışmakta zorluk çeken Roy sonraki günlerde duruma alışır ama usta dolandırıcının daha sonraki günlerde başına geleceklerden haberi yoktur.