bildirgec.org

kerbela hakkında tüm yazılar

Kerbelada solan gülleri

omeredz | 17 December 2010 11:38

Kerbelada solan güllerin matemi geldi

Göz yaşınızla sulayın gülleri

O gün sevinipde keyiflenrime yezidi

Adın dillere destandır ağa huseyn

Mersiyen bebelerimize nenidir ağa huseyn

Taki onlarda doğunca bilsinler senin musubetini ya huseyn

Evladı peygamber selam olsun sana ve ashabına

Lanet olsun yezide ve yanındaki köpeklere

Huzuru bir an bulamasın evladı mercane

Ağlarım ağam Huseynime ağam Abbasıma

Kesilipti kollarım abbasın musubetin duyanda

Kırılıptı belim EFENDİM HUSEYNİN YANLIZLIĞINA

Ey Kerbela

omeredz | 15 December 2010 12:57

Ey karbela neden vefasızsın ki bu kadar
Gönlümüz imam hüseyni ağlar
Yakup bun yası yürekleri dağlar
Meryem bugün İsa sına ağlar

Ağlanmazımı o civana
Ağladığım için beni kınama ana
Ağlar bugün ümmi ebiha
Ey Kerbela neden vefasız davrandın

Ali ekberin başı mızrak üstünde
Kasımın bedeni pare, pare
Hür gelmiş tövbeyle
Şahadete gitmiş Hüseyin ile

Ve sen şerefin şerefi
Kebeden gelir heyhat sesi
Ve sen tamamlıyor sun suzca
O sesi minne zillet kelimesi ile

rukayen almış başın öpüyor
Yarapi bu nedir görenlere sanki kıyamet kopuyor
Rukayyen ile son kez konuşuyorsun
Bekle kızım sende geleceksin

Zöhre Ana

ekince | 17 February 2010 15:52

Zöhre Ana
ZÖHRE ANA

ZÖHRE ANA:
Süheyla Gülen (Zöhre Ana), 15 Haziran 1957 yılında Yozgat merkeze bağlı Köçekkömü Köyünde dünyaya geldi. Baba adı İsmail, anne adı Yeter.
1974 yılında evlendi. Bu evlilikten Gazi ve Selver isminde iki çocuğu oldu. Herkes gibi normal bir yaşam sürerken 10 Kasım 1982 yılında, saat 05:30 civarında kendisine batın aleminden gelen bir evliya (Yusuf-u Ziya, bilinen adı Gül Baba) tarafından Zöhre Ana ismi bildirildi. Bu tarihten sonra Zöhre Ana olarak tanınan Süheyla Gülen, kendisine ziyarete gelen insanlara bilgi vermesinin yanısıra, şifa da vermeye başladı.

acep; Necef nedir?

kumsacli | 28 March 2009 13:12

Yola çıkmadan önce eldeki bilgiler şunlardı:
– suya ulaşılamayan bölge,
-kutsal özelliğini koruyan bir kent,
-göçebe misin; göçemez misin sorusunu karşılayan bedevilerin yerleşiği.

çöl kültüründe bir yerleşim yeri olan Necef
çöl kültüründe bir yerleşim yeri olan Necef

Bunlar için yola koyulmaya değer miydi? Cevap tabii ki, “Evet”. Afrika’da Büyük Sahra, Güney Afrika’da Kalahari , Avustralya’da Gobbon ve Gibson, Asya’da Gobi, Güney Amerika’da Patagonya ve Ortadoğu’da Necef yapay çevreyi dramatik güneş ışınlarına maruz bırakan traşı doğuştan yapılan yerlerdi. Saydığımız en ruhani yer olan Necef göz kırpıyordu. Adını, güzel bir kıza verilen isimden alıyor ya da bir taştan ya da kutsallığına inandıkları uğur’dan… İster güneydoğu Anadolu, ister Doğu Anadolu bir araya gelsin buralardaki kuraklığı bile yeşile benzetiyorsunuz Necef dilinde. Kum zerreciklerinde kanlı savaşlara zemin olmuş ve arap ülkelerinin beşiğinde uyutulan çöl sihir ile şapkadan çıkarılıvermiş gibi görünüyor gözlerinize.
Necef’e her burun deliklerimi açşımda göğsüme dolan pörsümüş havası ile nefes alıp vermek çok zorlaşıyor, yine de çöl kültürü bambaşka bir şey. Burada adrese gerek yok, başınızı kaldırdığınızda el işareti ile göstermeniz kafi oluyor. Bir uçtan bir uca deve gezisi ile ilerlemek keyifli geliyor çünkü kumlardan korunmak isterken botların başparmaklarınızı hava boşluklarına kapatmak delice bir işkenceye yerini bırakıyor.
Yüzyıllarca kendi halinde kendi nöbetini tutan çöl, kendi yanık yüzlü insanlarından başka kimse adını dile getirmezken Şii ve Alevi inanışının belkemiğini oluşturan Kerbela olayı ile parlak parlak ışıldamaya başlar. Kerbela sancağına bağlı bulunan Necef, bu olay sonrası kutsallığı Şiiler tarafından tarihe imzalanır. Sonra Museviler büyük bir yayılma alanı oluşturarak bu kurumuş yeri sulak bir alana döndürmeye çalışırlar. Tarım alanları yaratılmasıyla Romalıların zulmünden kaçan Nabatililer bu topraklara sığınarak bir arap kavmine dönüşürler. Necef’in yerleşikleri her ne kadar Araplar olsa da miras olarak geride kalanlar Bizans döneminden kalma Hristiyanların izlerini taşıyan bazilikalar olmuştur.
Yürüyüş sırasında gürültülü seslerin içine daldım. Bir boykot, bir miting, bir sesleniş ya da bir çağrı idi bu yerli halkın dilinde. Ellerinde kocaman tabelalar ve üzerinde yazılı olan ise“Katliam ABD” … Bu kalabalıktan ayrılmak zorunda kaldım. Çünkü birbiri ardına dizili minik köylerin ziyareti idi rotamda olan. Görsel bir şölendi ayaklarımın altına serilen ben ise sadece izlemek ve iç geçirmekle yetiniyordum. Bağnaz inanışlar hakimdi bu çöle. Ama biraz yakından bakınca fikrimin en ince kaktüsleri diken veriyordu.
Boyu iki metreye yakın, zayıf, yüzü örtülü bir adam bana doğru geldiğini gördüm. Beni selamlayıp heybesinden somun ekmek ve birazcık deve sütünden yapılmış peynir elime tutuşturdu. Tadı hala dilimde, ekşimsi ama lezizdi. Dediğine göre Necef de herkes yoksulluğun verdiği açlıkla neslin sonunu görüyor, sözleriyle altüst oluverdim. Korkunç ve acılı bir serzenişti damarlarıma şırınga edilen. En uzak yer, en güzel yer değildi o an benim için.. Elbette ki bu inanış bu sözle sonlanamaz, hepsi birbirine benzer bir düşünce ve canlandırılmasından kaçınılması gereken bir gezi olarak zannedilmesin, sadece adının duyulması ve fark edilmesinden yanadır bu sözüm ona serüven…

HAYVAN ETİ Mİ, BİTKİ ETİ Mİ?

keremx | 11 October 2008 12:01

HAYVAN ETİ Mİ, BİTKİ ETİ Mİ?

Tayland’ın Puket Adası’nda her yıl Vejetaryen Festivali düzenleniyor. Bu festivalin iki amacı varmış. Birincisi: Havyan eti yemenin vahşiliğine dikkat çekmek… İkincisi: Günahlardan arınmak…

Bu insanlar hiçbir hayvan eti yemiyorlar. Tüm gıdaları bitkisel… Önce bunu tartışalım.

Dünyada var olan her şeyin bir yaratılış amacı vardır. Yaratıcı insanları kul olarak yarattığı gibi hayvanları da insanların hizmetine sunmuştur. Bir hayvanın binek olarak kullanılması ile gıda olarak kullanılması arasında etik olarak hiçbir fark yoktur. Hayvan eti yemeyebilirsiniz. Buna saygı duyarım. Ancak et yememek bir insanlık gereği ve bir erdem olarak savunulursa buna anlam veremem. Bu mantık üzerine konuşursak: hayvanın taşıdığı candır da bitkide ki can değil midir? Hayvan eti yenince vahşi olacaksın ama bitki eti yenince medeni olacaksın! Doğru mu bu?