bildirgec.org

kadın hakkında tüm yazılar

Saçmalayan bir kız

darjeeling | 30 January 2007 00:02

Bir oyuncak, bir çikolata, bir bardak kahve, bir mektup, mektup içinde yine çikolatalar.. Yarım saat içinde birine tüm bunları verebilirsiniz. Dolmuşa atlayıp, son bir kez bile ona dönüp bakmadan, çekip gidebilirsiniz onun ruhsuz hareketleri sonucu. Eve gidince alacağınız sıcacık duş vardır aklınızda, hani onun istese de alamayacağı..Bir çay demlemeyi düşünürsünüz,yanında çekirdek çitletmek..Psikopat parçalardan birini açıp, aynı zamanda aynı ruhsuz oranda televizyona bakmak, hani onun evinde şuan elektrikler kesik olduğu için istese de yapamayacağı… Onun yapamayacağı ama sizin yapabileceğiniz her pis durumu kurarsınız kafanızda. Yarın iş olmasına rağmen gerekirse sabaha kadar bilgisayarda vakit geçirmek gibi. Ya da yorganın altında ısınmaya ihtiyaç duymadan sobanın dibinde kedi gibi kıvrılmak ve uyuyakalmak.İlk defa sadistçe davranmak istersiniz çok sevdiğiniz adama, ve ne yazık ki bunlar sadece düşüncede kalır çünkü adam belki de bunlarsız bile mutludur. Sizin ona verdiğiniz mektubu açmış, tenezzül edip okumuş, bir kenara atmış, çikolataları mideye indiriyor olabilir. Ve siz saçma sapan hayallerinizle ‘sadistim ben’ çığlıklarını boşuna atıyorsunuzdur belkide yatağına yatmış, çoktan uykuya dalmış ve sizin umursadıklarınızdan habersiz erkeğinize karşı..

Gözlerini kör mü etsem?

darjeeling | 29 January 2007 12:28

Bazen düşünüyorum bu kadar çaba neden diye.Yani boş yere gibi geliyor çoğu zaman herşey.Ne mi?
Boyum kısa.Çoğu erkek uzun boylu bayanları beğeniyor.Ya da en azından çok dikkat çekiyorlar diyelim.Ortalama bir boya sahip olmak için topuklu giyiyorum.Sevdiği biri olan kadın tüm bu çabaları erkeği tarafından beğenilmek için yapar.Çünkü erkek böyle kadınlara bakıyordur.Bakmak fazla bir kelime ise gözü kayıyordur diyelim.Ben de onun istediği gibi olursam onlara değil bana bakar diye düşündüm.Bu sefer ne oldu?Bu pantolon çok dar,bu ayakkabılar seni havalı göstermiş laflarını duydum.’E sen başkalarına bakma bana bak diye giydim’ ben bunları diyecek fırsatı bile bulamadım.Sonra da şunu düşündüm a benim aptal kafam,giydin ettin sanki sen yokken yine bakmayacak mı? Bakacak..Erkek ya!! Yani tüm çaba,harcanan paralar falan boşuna.. Öte yandan ee madem bakacak o zaman giyinme,etme,süslenme diyorum.E bu seferde bakımsız, paspal olduğun için başkalarına bakacak.Yani her durumda bahanesi var.İlk durum engelleyemediği erkeklik içgüdüsü,ikinci durum benim kadınım bakımsız bahanesi..
Ne yapacağımı şaşırdım.Haksızsam haksızsın deyin.

Hiç kimse seni benim kadar sevemez!

darjeeling | 29 January 2007 10:08

Yanılıyorsun çocuk!Hiçkimse seni benim kadar sevemez, hiç kimse sana bu kadar değer de vermiyor!Hiç bir arkadaşın senin en kötü(!) olayında yanında benim kadar olmadı,bulunmadı.Ve sen bunu anlamamakta inat ediyorsun.Arkadaşlarının dediklerini fazla önemsiyor, erkeklik egolarına yenik düşüyor,beni kırıyor,onlara değer üzerine değer katıyorsun.Yanlış yapıyorsun.Benden başka kimsenin senin için uykusuz kalmayacağını anlamıyorsun.Senin etrafında pervane olan bir ben varım ve sen bunu görmek istemiyorsun çünkü görürsen benim davrandığım gibi davranma zorunluluğu içinde hissedeceksin kendini ve bu seni gerecek,boğacak.

Çıplak sır

kopanisti | 27 January 2007 09:32

Arabama atlayıp İrlanda’ya gideceğim. Bulduğum ilk tarlanın önünde park edip kendimi dışarı atacağım. Üzerimdeki her şeyi çıkartıp çimenler üzerinde koşacağım!

Ünlüler çıplak sırlarını açıklamaya başladılar.Çıplaklığın hayatlarında gizli bir alışkanlık olduğunu itiraf eden yıldızlar arasında Jennifer Aniston, Mariah Carey, Pamela Anderson ve Charlize Theron var.

kadınlar..erkekler…

fargo | 24 January 2007 20:53

Ekranlardaki şu son TEB reklamını izlemişssinizdir.Hani 2 bayan mutfakta sohbet ederken biri diğerine sevgilisinden dem vuruyor.Reklamı izlerken ağlamaklı kadının terk edildiğini ama hala eski “elektiriği” özlediğini anlıyoruz.
Sohbetin ortağı diğer bayanın aklına ise tam bu sırada ödenmemiş elektrik faturası geliyor.
İşte kadınlarla erkekler arasındaki bariz farklardan biri de bu sırada ortaya çıkıyor.Dert yanan bayan boşa konuştuğunu düşünerek hıçkıra hıçkıra ağlamaya başlıyor tam düzelicekken.
Bu durumda bir erkek ne mi yapar? Üzgünüm ama katıla katıla güler.

BİR ADAM VARMIŞ CANI SIKILAN! TURKCELL BU ŞARKIYI NEREDEN BULDU?

Radyocu | 24 January 2007 18:11

BİR KADIN VARMIŞ BESTE YAPARMIŞ, BESTE YAPARMIŞ!
BİR KADIN VARMIŞ BESTE YAPARMIŞ, BESTE YAPARMIŞ!

Pek çok büyük sanatçı fikir adamı-kadını, yazar ve benzeri büyük insan çok geç anlaşılıyor: Bunun ilginç bir örneğine bir televizyon programını seyrederken rastladım. Bir şarkı, bestelendiği zaman tanınmayıp 32 yıl sonra meşhur olur mu? Olur. Yazının devamını okuyun.

1974 yılında Eurovision Şarkı Yarışması’na katılmak için ‘Canı Sıkılan Adam’ı hazırlayan Afşar, o dönemde şarkısıyla finale bile kalamadı ama eseri tam 32 yıl sonra patladı.

Halk Otobüsü

lorienn | 18 January 2007 16:54

Kasım ayı başlarıydı. Sabah karanlıkta kalkıp işe gitmek ne zordu. Hem de günlerden Pazartesi. Üst baş hazırlık kahvaltı derken saate baktım “eyvah ilk otobüsü kaçıracağım” diye iç geçirdim. Üzerimde siyah balıkçı kazağım onun üstünde geçen doğum günümde çok sevgili arkadaşımın armağanı lila renk dik yaka önden fermuarlı hırkam var. Hemen sırtıma son kat olmak üzere montumu giyindim. Başımda yeni yeni taktığım beremle dışarıya telaşla attım kendimi. “Bıırrr… hava esastan soğumuş iyi ki kalın giyinmişim” dedim kendi kendime. Evet otobüs durakta. Fazla yolcu yok gibi. Ama birazdan içerisi tıklım tıklım olacak. Nefes alamayacağız. İnsanlar havasız gitmeyi tercih ediyorlar yeter ki üşümesinler. Söylenmeye başladım. Bu sefer aklımdayken daha ilk durakta üst camlardan birini bir karış kadar açayım sonra oturduğum yerde ayaktakilere inat boğuluyormuş pozu olmasın diye düşünerek otobüse bindim. Sol orta sırada cam kenarına oturmadan önce planladığım gibi küçük pencerelerden birini çok az araladım. Daha oturmamla arkadan biri üzerimden uzanarak açtığım camı kapatıverdi. Arkamı hafifçe döndüm camı kapatan hanıma hafif bir tebessümle “birazdan çok havasız olacak o yüzden açtım” dediğimde o da bana “çok soğuk üşüdüm “ deyiverdi. “O zaman bir anlaşma yapalım kalabalık olunca biraz açmama izin verin lütfen” diyerek önüme döndüm. Döndüm ama o anda beynimden vurulmuşa döndüm. O hanımla topu topu 3-4 saniye lafladık hadi beş deyin. “Algılarım ne kadar yavaş… yanlış mı gördüm?” diye şaşkınlık içinde kaldım. Yanılmıyorsam kadının üstünde sadece incecik yakası yuvarlak açık pembe bir penye bluz vardı. Tekrar dönüp bakmak istedim. Tereddüt ettim ve karar verip bir çırpıda dönüp radar sistemimi faal hale getirerek kendisine fısıltılı bir tonda… “şeeeyyy… pardon az önce cam için özür, ama siz niye böyle incecik çıktınız evden bu ayazda. Ani bir şey mi oldu? Gideceğiniz yer yakın mı” gibi bir şeyler sorup sebebini öğrenmeye çalıştım samimiyetle… o arada otobüs duraklardan yolcusunu toplamıştı bile. “evet, ani çıktım. Gideceğim yer yakın. Az önce komşum arabasıyla çıkmıştı beni durağa bırak dedim beni bıraktılar” gibi bir şeyler geveledi. Önüme döndüm. 29-30 yaşlarında bir kadındı. Yeni yeni çizgiler belirmeye başlamış yüzüne düşen bir tutam saçında birkaç tel beyaz vardı. Belki daha gençti ama ifadesi çooookkk acılar çektim ben çok! Der gibiydi. Mahçuptu. Gergindi. Bana “sanane diyebilirdi ama demeyecek kadar birilerine ihtiyacı var gibiydi. Gururluydu. Bir sorun vardı mutlaka. Dilenen biri değildi. Benim cüretkar sorularıma yanıt verecek kadar da alçak gönüllüydü. Gözlerime bakmadan cevap vermişti. Ben ne sorduysam hepsini onaylayacak şekilde davranmıştı. Hızlı düşünmeye başladım. Üzerime giydiğim kazağım ve hırkam temizdi. Kazağımı veremezdim ama hırkamı pekala verebilirdim. Mesele nasıl teklif edeceğimdeydi. Yine arkamı döndüm. Şirin ama kararlı ve sakin bir tavırla “evden çıkarken havanın bu kadar soğuk olabileceğini düşünemediniz sanırım. Bakın ne diyeceğim. Sakın beni yanlış anlamayın. İçimde temiz bir hırkam var. Size uyar. Kimsenin dikkatini çekmeden size vereceğim. Kabul ederseniz çok mutlu olacağım. Hırka sizde kalabilir. Siz böyle incecikken inanın ben rahat edemeyeceğim.” Diye fısıldadım tekrar. İtiraz etti ama gururundan. “Olmaz alamam. Hem birazdan ineceğim. Gideceğim yer yakın” dedi. Yine önüme döndüm. Yalan atıyordu. Anlamıştım. Benim ineceğim durak neredeyse son durağa yakındı. O benden önce inecekti belki ama nerede? Arkamı döndüm “taktım ben size” dedim. “Bakın ben sizin illaki üşüdüğünüzü düşünüyorum. Böyle bir takıntım var. Hırkayı kabul edin ve benim gibi rahatsız birine faydalı olun” dediğimde yüzündeki ifade biraz değişti. Taktiğim işe yaramıştı. Nerede ineceksiniz?” diye sordum. Neredeyse 7-8 durak sonrası bir durağı söyledi. Orası sapa bir yer. Yakınlarda oturma mahalli falan yok. “bana tereddütle “eee.. peki hırkanızı geri vermek şartıyla alırım” dedi. Ben hemen “tamam… tamam otobüse bindiğimiz duraktaki bakkala götürüp bırakırsınız sonra. Ama sizde kalmasının bence hiç sakıncası yok dedim. Ve önüme döndüm. Yanımda oturan kadın mıydı erkek miydi hatırlamıyorum tek hatırladığım o kişiyi de rahatsız etmemeye ve diğer insanların ilgisini çekmemeye çalışarak montumu ve sonra hırkamı çıkardım. Dönüp verdim. Önüme döndüm. Oldu mu diye bakacağım ama kadın o kadar gururlu ki çekiniyorum. Ciddi ve bana iyilik yapıyordu sanki. Tekrar ona döndüm. Gülerek “bakın, iyi oldu değil mi ?” dedim onu rahatlatmaya çalışarak. Sadece acı acı, hı hı… dedi gözlerime bakmadan… Acaba kocasıyla kavga mı etmişti? Yüzünde görünürde darp veya hırpaladığına dair bir iz yoktu. Ya da adam cinnet geçirdi de bu kadın can havliyle mi sokağa böyle attı kendini…. ya da çapkınlık yapıyordu da mesela yasak bir ilişki beraber olduğu evli adamın karısı mı gelmişti üzerlerine. Yoksa… yoksa ruhsal anlamda hastaydı da evden mi kaçmıştı…. neden bu kadar senaryo? Çünkü o gün hava da o da normal değildi. Bülent abimiz vardı mahallede yazın mont kışın gömlek giyer gezerdi dışarıda. Aykırı biriydi. Ama bu kadın… hayır hayır.. başka bir şey…O anda üstünde pantolon mu etek mi var diye merak ettim. Benden önce inecekti nasıl olsa. İyilik yaptım ya her şeyine vakıf olacağım. Hemen nüfusuma geçireceğim neredeyse. Kadın hırkayı aldıktan sonra çok rahatladım. Hırkamı armağan eden arkadaşım da benim yerimde olsaydı aynı şeyi yapardı diye düşünüp içimi iyice rahatlattım ona karşı suçluluk duygumdan sıyrılıverdim. Dediği durağa yaklaştığımızda göz ucuyla ona baktım. Selam verip teşekkür yağdıracak biri değildi ki bunu da beklemedim zaten. Benim ona baktığım kadar bile dönüp de çaktırmadan bir bakış atmadı bile… altında ayak bileklerine kadar uzun biz kadınların bürümcük dediğimiz şile bezine benzer kahverengi bir etek, ayağında arkasına basılmış erkek ayakkabısı vardı. Bakmadı özellikle… bakmadı…. indi.. yine bakmadı… onu biraz daha incelemek istedim ama sol taraftan olmadı… Son gördüğüm kare hala aklımda. hırkanın yakasını iyice yukarı çekti ve kollarını birbirine doladı…
Hala bakkala soruyorum bana bırakılan bir hırka var mı diye… tembihledim onu… bir kadın benim için bir hırka bırakırsa kim olduğunu öğrenmeden bırakma diye… o da sırıttı ya öyle çok insan var. Getiririm deyip alıp gidiyor diye… anlamadın bakkal amca anlamadın…

Zimetli zukur..

| 18 January 2007 13:33

Zulumattan neşreden bir zokak
Zivekar ve zimetli zukur
Zihnimde bir zihayat
Zevalpezir zerreşikaf…

Shadowy-Anladım

| 18 January 2007 11:32

İkinci veya üçüncü el ilişkilerden öğrendiğim tek şey
KADIN’DA İLK OLACAKSIN YOKSA ASLA SON OLAMAZSIN…
Her daim başka bir erkeğin gölgesinde yeşermeye çalışan bir gölge çiçeği olmaya mahkumsun.Tüm ilk heyecanlarını ve hezeyanlarını bitirmiş bir kadından daha büyük bir işkence yoktur bu hayatta bir erkek için…Sonrasında mutsuzluğuna kadınların verdiği isim aldatan olur…Oysa ki egosal baskı altında ki ataerkil sömürge masumiyetin kanatsız meleğidir…Uçamadığı sürece suçlanmaya devam edecektir…Her zaman bir ilk aranacaktır.