bildirgec.org

ingiltere hakkında tüm yazılar

Zombiler artık daha hızlı daha öfkeli : ”28 Days Later (28 Gün Sonra)”

gorcun | 18 May 2009 09:51

28 Days Later
28 Days Later

İngiliz Yönetmen Danny Boyle’ nin 2005 yılında çektiği 28 Days Later (28 Gün Sonra) sinemada alışılmışın aksine Amerika’da değil Avrupa kıtasındaki büyük bir adanın topraklarında bulunan İngiltere’de geçiyor. İngiltere’ de bir laboratuvarı basan hayvan hakları savunucuları, hayvanların kafeslerini açıp serbest bırakınca kan yoluyla bulaşan bir virüs tüm ülkeye bulaşır. Hikaye bu sahnenin ardından 28 gün sonrasında başlar ve filmin kahramanı Jim (Cillian Murphy) bir hastanede uyanır.

Etrafına bakınıp ortalıkta dolaştıkça sessizliğe ve kimsenin olmayışına anlam veremeyen Jim, dışarı çıktığında daha büyük bir şokla karşılaşır. Tüm şehir dağılmış, yıkılmış adeta terkedilmiştir.
Durumun vahimiyetini anlayan kahramınımız yaşayan bir insan bulmak adına bir kiliseye girer. Kilisede karşısına çıkan virüs kapmış insan kendisine saldırır. Bu noktadan sonra Jim’in amacı yaşayan insanların bulunduğu bölgeye kaçıp kendini kurtarmak olur.

28 Days Later
28 Days Later

kanlı mary

nazokiraze | 20 April 2009 15:34

İngiltere Kraliyet tarihinde pek çok başarılı hükümdar vardır( Elizabeth 1, Queen Victoria) ancak İngiltere tarihine kapkara 5 yıl geçirttiği için , çok başarılı olan diğer kral ve kraliçeler kadar şöhrete sahip olan ve adı sayfalara Bloody Mary(kanlı Mary) olarak yazılan acımasız Mary Tudor yazımızın kahramanı.Kendisi İngiltere’nin ilk kadın hükümdarıdır. ( Bloody Mary adlı kokteyl ve şehir efsanesiyle karıştırılmamalıdır.)

Donkey Punch

cheerleader | 18 April 2009 09:02

Donkey Punch
Donkey Punch

2008 İngiliz yapımı film, güzel bir İspanya sabahında başlıyor. 3 kafadar genç kız tatillerini geçirmek üzere geldikleri İspanya’da 3 denizci genç ile tanışıyorlar. Eğlenceli geçen günün ardından, gençlerin çalıştıkları gemiye kızları davet etmeleriyle başlayan gerilim son dakikaya kadar kendini hissettiriyor.

Filmin ilk yarım saati bir gençlik draması izleyeceğinizi sanarken birden kendinizi erotizm yüklü sahnelerin içinde buluyorsunuz. Aslında bunu tahmin etmek çok da zor değil, zira film adını bir seks fantezisinden alıyor. Eğlenirken gayet sıradan ve sevimli görünen insanların iş kendi çıkarlarına gelince nasıl katile dönüşebildiklerini gözler önüne seren film ilerledikçe e yeter artık dediğiniz anda bir kez daha ters köşeye yatıyor ve yönetmen Olly Blackburn‘un düşürmediği tempoyla, gerilim yüklü olaylara kendinizi kaptırıyorsunuz.

Donkey Punch
Donkey Punch

Her ne kadar çerezlik film kategorisinde olsa da, Donkey Punch senaryosu ve oyuncu performanslarıyla sınıfının bir adım önüne geçmeyi başarıyor. Siz siz olun filmi ailenizle izlemeyin ve güneşli başlayan bir günün nasıl biteceğini, asla bilemeyeceğinizi unutmayın…

Kingdom Of Heaven/ Cennetin Krallığı-2005…

| 10 April 2009 16:08

Yönetmen : Ridley Scott
Senaryo : William Monahan
Oyuncular : Orlando Bloom, Jeremy Irons, Eva Green, Michael Sheen, Liam Neeson, Tim Barlow, David Thewlis, Eriq Ebouaney, Philip Glenister, Alexander Siddig, Ghassan Massoud, Edward Norton, Nathalie Cox.
Görüntü Yönetmeni : John Mathieson
Müzik : Harry Gregson-Williams
Yapım : 2005 (ABD, İngiltere, İspanya, Almanya)
Tür : Dram, Romantik, Savaş, Tarih

Filmin kısaca konusu:
Film, 200 yıllık karmaşık bir süreci kapsayan Haçlı Seferlerin’den ikinci ve üçüncü haçlı seferi döneminde geçiyor.
Kudüs’ten dönmüş Fransız Şövalye Godfrey, (ailesini ve inancını kaybeden acılı bir baba Godfrey) yıllar sonra karşılaştığı genç nalbant Balian’a(Orlondo Bloom) babası olduğunu söyler. Godfrey, oğlu Balian’a dersler vererek, onu şövalye yapar ve kutsal savaşa götürür. Böylece, genç Balian kıtalararası destansı bir yolculuğa çıkmıştır. Dini savaş uzak ve kutsal topraklarda devam etmektedir. Kudüs’te o günlerde 2. ve 3. Haçlı Seferleri arasında kırılgan bir ateşkes ilan edilmiştir. Kudüs Kralı IV Baldwin barışa ve halkına bağlılık yemini etmiştir. Godfrey’in ölmeden önce kılıcını ve yeminini teslim ettiği oğlu, babası gibi Kudüs’ü her tür kötülükten korumak için savaşacaktır. Bu yolculukta, ölümden döndükleri bir deniz kazası geçirirler; buna rağmen güçlükle Kutsal Şehir’e ulaşırlar. Balian kılıç maharetleri sayesinde kendine büyük bir ün yapar.

Kral’ın kızkardeşi güzel Sybilla’nın hayranlığını da kazanır. Ancak, Balian bu arada kendine düşman da kazanmıştır. Özellikle Sybilla’nın kocası, Tapınak Şövalyeleri’nin küstah lideri Lusignan’ın ve kralın danışmanı Tiberias’ın düşmanlığıdır. Bunlara rağmen, kent halkını ölümle sonuçlanan kıyımlardan korumaya çalışacaktır.

bir bardak Akdeniz

kumsacli | 27 March 2009 10:07

Zamanın İnanılmaz serüveninde gözden kaçırdığımız med-cezirler dünyadan öyle büyük parçacıklar koparırlar ki göğe yükselirkene milyonlarca yıldız arasına karışırlar. Yıldızlar bu kopuşun ardından döktükleri gözyaşları bir deniz oluşturur. Günümüze kadar akıp gelen bu miras; denizlerin incisi, balıkların gözdesi, mavinin gerçek sahibi Akdeniz’dir.
Mavi payından paydasına düşen kıyılarında Akdeniz, hayallerde canlandırılanlar kadar renkli. Serin ve dalgasız alacakaranlık suları, göz kamaştıran sıcağı, yalın ayak serilen pıtırlı kumları ve daha sıralayamadığımız şölende ne saklı?
“Adem ile Havva” temasını belirleyip çalmaya başladığımızda kulağımıza fısıldanan sesler Akdeniz’le gelir -varoldukları kıyılar olarak da bilinir -Tarih senarosunda Akdeniz uzun yıllar boyunca ulaşılmaz, gizemli, kapalı bir dünya olarak kaldı insanlığa. İlk çağdan beri ticari amaçlar, kültürel temaslar, siyasal çalkantılar Avrupa, Asya, Afrika kıtalarının çanağında Akdeniz de oluşmaya başladı. Akdeniz mavisinden mahrum kalmamak adına birçok ulus-devlet bu bölgenin ele geçirilmesi ve buraya hakim olabilmek büyük istilalar yaşanmıştır. Fenikelilerden Truvalılara, Kartacalılardan Romalılara bu kıyılar yaşanmışlıklara seyir etmiştir. Akdeniz’ Akdeniz olarak yaşayan iki güçlü deniz devleti vardı. Bunlardan biri Fenikeliler; diğeri ise Girit’teki Minos devleti idi. Doğu-Batı yönünde ilerleyen akımlar Akdeniz havzasını güçlü bir sömürgeleştirme merkezine çevirdi. Akdeniz ile uğrak yerlerin deniz yolculuğu Yunan adalarında çanak-çömlek, şarap, zeytinyağı; Mısır ve İtalya’dan tahıl; Anadolu’dan kereste, demir ile baş gösterdi. İlk Akdeniz çıkarması Romalılar tarafından yapılmıştır. Akdeniz havzasında yerini alarak bölgenin kültürünü ve dilini benimsemiştir her egemenliğin altına aldığı uygarlıklar gibi. Ayrıca Roma tarihinde, “Akdeniz bir roma gölüdür” olarak geçmektedir. Türk tarihlerinde ise, Selçukluların Akdeniz yakınlarına büyük bir devlet kurma girişiminde bulunması ve göçebeliklerini bu verimli topraklara kaydırdırmasıyla, “Akdeniz bir Türk gölüdür” sözü vardır. Coğrafi keşiflerle birlikte çözüm aradıkları ticaret yolları alternatiflere zafer bayrağı açarken eski önemini kısa süre ile kaybetti. Fakat yinede İspanya ile Fransa, Fransa ile Büyük Britanya (İngiltere), Haçlı seferleri ile Hristiyanlar ve Müslümanlar aynı sahneyi paylaştılar Akdeniz’in parlak güneşinde çatışmaları fişekleyerek. Osmanlı döneminde Süveyş kanalının açılmasıyla itibarını güçlendiren Akdeniz, dünyanın en işlek ve ehemmiyetli bir deniz yolu oldu. Haçlı seferleri ile namına nam katarak Avrupa devletlerinden Fransa ve İngiltere’nin gözdesi olup çıktı. Mesafeler azalınca Hindistan’ın ticari insiyatifinden daha çok yararlanmak için birbirlerini saf dışı etmeye başladılar. Bu sırada araya Rusya faktörü eklendi. Bu duruma ortak etmek istemediklerinden Rusya’yı sur gibi engellemek istediler. İtalya’nın ne eksik kalır yanı mı var? İtalya da Oniki ada ve Trablusgarp’ı alarak bu ilerleyişte bende varım diyenlerden olmuştur. Tüm bu gelişmelere paralel Sanayi Devrimi ile ticaretin canlanmasını hız kazanır ve Birinci Dünya Savaşına kadar süregelen bu anlayış İkinci Dünya Savaşı ile ABD’nin söz hakkı doğmaya başlar. Ama sömürgecilikten kurtulma girişimleri, Sanayi devrimi ile ortaya atılan realist fikirler sonrası doğan Kapitalizm ve Uluslararası yaşanan iktisadi bunalımlar ile Akdeniz’in güncelliği alt sıralara düşer.
Bir göç ağı gibi, ticaret ve etkileşim bu denizi Batı ve Doğu arasında bir bağ haline getirmiştir. Daha da önemlisi başka hiçbir deniz Akdeniz kadar çalkantılı, serüven dolu, yazılı tarihin binlerce yıl öncesine dayanan bir geçmişe sahip değildir Kıtalar, insanlar, fabrikalar, şehirler tarafından kuşatılmış bile olsa, nefes kesici güzellikleri sayesinde ehlileştirilmemiş bir çekiciliğe sahibi olarak modern dünyamız içinde hep bir gizem barındıracaktır.

Lady Astor…

nazokiraze | 21 March 2009 14:09

(Ben zengin adamın hiçbir şeyinden hoşlanmam… Sadece parasını severim)
(Erkeklere üstünlük peşinde değiliz, zaten her zaman üstündük. Bizim tek istediğimiz eşitlik). Bu esprili özdeyişlerin sahibi Avam Kamarasında seçilen ilk kadın olan Nancy Langhorne Astor’a (1879-1964) ait.

1919 den 1945 yılına kadar İngiliz parlementosunda görev yapmış bir Amerikalı, ancak ilk evliliginden sonra iş aramak için İngiltere’ye geldikten sonra burada Waldorf Astor ‘la evlendi ve İngiliz vatandaşı oldu hemde çok zengin bir vatandaş.Onsekiz yaşından küçüklere konan içki yasağı Lady Astor tarafından konulmuştur.Parlementoya seçilmesinden sonra feministliği ve açıksözlülüğü ile bir döneme damgasını vuran Astor, kadınların özgürlüğüyle ilgili pek çok çalışmaya imza attı.