bildirgec.org

impala hakkında tüm yazılar

biz mi uzadık, yollar mı kısaldı?

| 26 April 2007 08:55

merhaba günlük,

uzun zaman oldu, bilmem hatırlar mısın beni? @impala ben, ufak duyguların yazarı hani. hani saçları kısa olan, hani tenhalarda saklanmayı seven… afacan bir çocuk gibi hissedip, büyüklerden biraz da korkan. evet, o @impala işte!

mutluluğun seçim olduğuna inanmayanlardanım uzun yıllardır. en nefret ettiğim mevsimde en mutlu anlarımı yaşamakla meşguldüm burdan uzaklarda. kışları sıcak ve güleç, yazları derbeder ve hüzünlü geçen bir memleketteyim. şehre uzak bir ev buldum kendime; ormanın içinde ve isminde “köy” geçiyor. şehirde bunalıyorum; özellikle insanlarından. hep aynı şeylere takıntılılar benim farkettiğim kadarıyla: para, şehvet, bencillik. olumsuz görmüyorum, sadece en yoğun duyguları yazıyorum insanlara baktığımda gözlerinden fışkıran.

işimdeyim, gücümdeyim

| 03 November 2006 07:26

selam günnük,

yokluğunda neler oldu dersen diye (ki demezsin; bilirim), anlatıyorum başımdan geçip aklıma gelenleri (bkz: geçip gelmek):

1. bayramda 9 günlüğüne memlekete gittim. halep’ten dayım ve yengem gelmiş “sınırdan vatandaş değişimi” programıyla. türkçe bilmediklerinden ben arapça öğrenmek zorunda kaldım 🙂 şimdi, 13. savaşçıdaki adam tadında arapça derdimi anlatabiliyorum.
2. askerlik şubelerinin ve tabipliğinin de devlet daireleri gibi çalıştığını farkettim üzülerek (bkz: tecil işlemi için gereken muayenenin 4 saat sürmesi; üstelik muayene yapılmadan onay verilmesi).
3. arkadaşın balık yemek için bizi dağa çıkmaya ikna etmesi (şaka değil valla bak) ve biz balık yerken başlayan yağmur sonucu dağın başında çamura saplanan araba başında 5 saat mahsur kaldık. yardıma gelen tamirci de çamura saplandı. 🙂 sonra gelen jip kurtardı da 02.30 suları evimize gidebildik.
4. geri vitesi “kelepçeli” olan abimin arabasını sürdüm biraz şehir içinde. vites kolu üstündeki kelepçeyi yukarı çekip birinci vitese taktığınızda geri vitese takılmış oluyor yani. ama şöyle bir sorun vardı ki, bu kelepçenin yayı takılmış. yani şöyle oluyor; kırmızıda duruyorum. sonrasında 1. vitese takıyorum (ya da öyle sanıyorum), sonra gaza bastığımda arkadaki arabanın tamponunu öpüyorum geri geri. 🙂 evet evet, kırmızıdan geri viteste kalkan ilk türk insanıyım ben sanırım. arabayı park ettikten sonra 45 dk ayak titremenizin geçmesini bekliyorsunuz; o ayrı konu.
5. pikniğe gittim nerdeyse yıllar sonra. tavuk pişirdim mangalda, dana etinin en güzel yerinin sırtından geldiğini öğrendim. çatal götürmeyi unuttuğumuzdan onlarsız da yemek yenebileceğini farkederek, açlığın nelere kâdir olduğunu anladım. biât ettim, inandım.
6. ikinci el bir opel corsa almayı düşünüyorum şu sıralar. arkasına “opel corsa – böyle cor” yazdıracağım. 🙂
7. yeni bir fantezim var işimle ilgili: yaptığım bir sitenin sloganı olarak “indernet bizim işimiz!”i kullanacağım. 🙂 arabesk cep telefonu melodisi sitesi olabilir misal. site adı da : yukleeeahh.kon olabilir.
8. üst maddede “utanmasam” yazınca aklıma (sanırım) ümit besen’in “utanmasam karşında ağlarım şimdiiiii” şarkısı geldi. bizim ailede arabesk dinlenmez. sezen aksu, ahmet kaya, zeki müren, ümit besen, adnan şenses, bülent ersoy da dinlenmiyor. aslında epeydir kimse müzik dinlemiyor. ama şimdi şöyle bir gariplik var ki, ben üstteki sanatçıların neredeyse tüm şarkılarını ezbere biliyorum. neden-nasıl bildiğimi de bilmiyorum. ama biri “nikah” dediğinde benim içimden anlamsız bir şekilde “nikah masasınaaaaa oturdun işte, unutmak çok zormuş böyle sevinceeah” diye şarkı söylemek geliyor. söylemiyorum, o ayrıııı. acaba şu “internet bizim işimiz” fantezisinin temelinde bu mu yatıyor diyoruz, ve bir sonraki haberimizle devam ediyoruz sayın sevgili okuyucular. evet.
9. “pınar altuğ beni de aldatsın!” kampanyası düzenlemek istiyorum şu sıralar. şahsımı demek istemiyorum, yo hayır, yanlış anlaşılmasın. bir arkadaşımın lafıydı bu: “abi, pınar altuğ beni de aldatsa ya ne güzel ohh!” o yüzden bir internet sitesi yapıp herkes özelliklerini yazsın istiyorum. sonra oylama başlasın. her haftanın birinicisini, pınar gelip ikinciyle aldatsın mesela di mi?
10. ev arkadaşım ay sonu askere gideceğinden evi taşımam icab ediyor yine. “sakınan göze çöp batar” misali, taşınmaktan ne kadar çok tiksinirsem o kadar sık ev taşımak zorunda kalıyorum. ev sahibine söyledim çıkacağımı. o da bas bareton komşumuz olan emlakçıya yetiştirmiş. bugün beni aradı godfather ses tonuyla. “şimdii, evi ziyarete gelecek olan adamları nasıl gezdiricez? anahtarı verseniz olmaz mı? hangi günler evdesiniz? bıdı bıdı vıcır vıcır püsür?” diyor özetle. ben de ev arkadaşıma topu atarak, “ben bi ona sorim bakim ne dicek” dedim. (bkz: “ben bilmem, beyin bilir.“)
11. “unutulanlar, unutanları asla unutmazlar” gibi laflarda tekrarlanan “unutma” yerine niye “aldatma” filan diyemiyoruz ki? (bkz: “aldatılanlar aldatanları asla aldatmazlar.“, “öldürülenler öldürenleri asla öldürmezler.“…)
12. patron bir gün iş verdiğinde, “bana iş verme, iş yapmasını öğret” demek istiyorum. (bkz: bir çin atasözü olan “bana balık verme; balık tutmasını öğret“)
13. geçen gece 01.20 sularında, sabah para gerek olacağı için para çekmek istedim. yoğun yağmur altında hiç de merkezi olmayan bir yerde bankamatik sırası bekledim garip bir şekilde. kamera şakası kurbanı olabilir miyim?
14. “impala, bişey sorcam” diyenlere hemen “beşşş” diyorum bu ara. genelde tutmuyor tabi. şahan’ın ilkokul öğrencisi küçük jose (“hoze” okunur :P) tiplemesinden kalmış sanırım. (bkz: “kaça gidiyorsun sen küçüğüm?” “sekkizzzz”)

haftasonum ve ….

ion | 15 August 2006 13:28

Sevgili günlük ,

Bugün günlerden pazartesi ve ben öğlen arasında sana bir şeyler yazmaya karar verdim .Akşam geç yattığımda ve geç saatlere kadar sevdikimle dısarda dolastığımızdan yorgunum. Kıyamaaan bana 🙂

Haftasonum son ayların en güzel haftasonu olarak gündemin ilk sıralarında yer aldığını söyleyebilirim .Biz pek beraber vakit geçiremiyoruz .o gece yasıyor ve calisiyor.Ben uyurken o çalışıyor ben çalışırken de o uyuyor .Şimdi de uyuyor 🙂 Yanlıs anlasılamasın , gece kod yazıyor sabahlara kadar .. En azından ben öyle biliyorum 🙂

mukim’mişim

| 25 July 2006 10:38

merhaba günnük,

evde uzanıp duruyorum epeydir. sabah 8’de yatıp öğleden sonra 2’de kalkıyorum. aslında “kaldırılıyorum” demek daha mantıklı, çünkü bizim üst kattakiler sanırım beton içinde altın arıyorlar kaldırım delme makineleriyle.

evden çıkasım gelmiyor uzun zamandır. dün ismimin anlamına baktım türk dil kurumundan:
Bir yere yerleşip ikamet eden, mukim.
kesinlikle göçebe değilim ben, evet. insanların isimlerinin, hayatlarını etkilediğini iddia eden bir yazı okumuştum bir yerlerde. dünden sonra daha bir inanmaya başladım efem 🙂

flash animasyon

| 07 June 2006 11:37

macromedia flash’ta, yaklaşık 18-20 sn sürecek ve genelde basit karakter hareketleri içerecek bir animasyon yaptırmak istiyorum (ücretli olarak tabii).

bu sebeple soruyorum:

  1. sizlerden biri bunu yapabilir mi? yapabilirse, yapmak ister mi? yapmak isterse de, benimle iletişime geçebilir mi?
  2. bu işi yapabilen (istanbul’da olursa sevinirim) bir şirket bileniniz var mı? özellikle referanslarını bildikleriniz olursa daha makbule geçer..

bulamıyorum arkadaşlar. son bir çare olarak burası aklıma geldi. eğer bu işin yeri burası değilse şimdiden kusura bakmayın.

En güzel cuma

ion | 02 June 2006 18:18

Bir haftayı daha bitiriyorken sevgili günlük ;

Bilgirgeçten medyanet , adnet projesi ile ilgili yazılan yorumları arkadaslara göndererek düzelmesini sağladım 🙂 Artık firefox’ta bannerlar sağa kaymıyor 🙂

Firefox kullanmayı seven bir developer olarak .Javascriptlerinin IE ile uyuşmaması beni üzmüyor değil . Ama türkiye ve dünya dahil IE tahtından edeceğe benziyor. O yüzden yeni yapılan hersayfanın farklı browserlar da mutlaka test edilmesi gerekiyor.

Yazılım sektöründe her hafta çok yoğun bir hafta olarak geçiyor. Ama sınavlarımda olduğu içn ekstra yoğun bir hafta olarak geçiyor.Beynim suan da full disk hatası veriyor. Ve aşırı unutkanlık ve balık hafızası sorunum var. Onumuzdeki hafta itibari ile düzeleceğimi umut ediyor. Zira bu hafıza ile bu sektör beni zorlar be 🙂

yirmi adımda zaman

| 21 May 2006 17:33

merhaba günnükcan,

sen bu yazıyı okurken ben kahvaltımı yapmış, çayımı yudumluyor olacağım. evet evet, bu saatte kahvaltı!

kısa özete geçiyorum:
1. 24 saatin 20’sini evde geçirip o kadar yemek yedikten sonra evde kod yazmaktan, patates yumrusu gibi bir şey olup çıktım efendim. önümde benden habersiz yapıştırılmış gibi duran göbeğim beni rahatsız etmelerde… kendisiyle pek yakında ilgilenmek gereği doğdu. hele şu çalışmalarım bir sonuç versin bakayım…

2. beşiktaş’ta güzel bir lokanta olan ali baba restaruant’a gitmiş idik. ekmeğin üzerinde kalan unlardan dolayı, tutmuş olduğum tuzluğun elimden fırlayıp yere düşmesini engelleyememiş bulundum. oranın garsonlarına garip bir eğitim veriyorlar sanırsam. niye dersen, ne yaparsan yap; ilginç bir şekilde gülümseyip rahat etmeni sağlamaya çalışıyorlar. bunu anlatmamın nedeni şu ki; garsonlar “hiç önemli değil aaabi” dedikten 3 saniye sonra yan masadan aldığı tuzluğu masama koymak istedi. ve o da düşürdü tuzluğu! içimden dedim ki, “valla hakkaten önemli değilmiş sanırım”!