bildirgec.org

hostel hakkında tüm yazılar

hostel part II

jubujup | 17 June 2007 10:56

İlk filmi çok ses ve kan getiren Hostel‘ın ikinci filmi de yurtdışında vizyona girdi. Amerika’da ilk hafta 8 milyon dolarlık hasılat yapan filmin ülkemize ne zaman geleceği merak konusu olurken isteyenler fragmanını buradan izleyebilir. Filmde bu sefer yurtdışında şirin maceralar yaşan 3 kız. Ayrıca filmde Quentin Tarantino‘nun da parmağı olduğunu unutmayalım.

İsimsiz bir şehirde bir gün

hales | 17 May 2007 14:58

20 yaşındasın,tek başınasın.Delicesine ozgur bir o kadar da özgürlüğünü
kullanmaya korkaksın.
Bilmedigin bir şehirde onların yarım yamalak konuştugun dilleriyle sokak
sokak salınıyorsun.O ülkenin en büyük şehri değil belki ama yine de hatırı
sayılır şehirlerinden biri bu. Bu büyülü yerde geçirdiğin ilk gün olmasından
gerek çekirgenlik sınırlıyor biraz seni.Kendine bir durak belirlemişsin
ordan başlıyorsun yola,yürüyorsun yürüyorsun sonra kaybolma endişesiyle
gerisin geri dönüp başlangıç noktanı buluyorsun,arkasında derin bir “oh”!
Gezinirken küçük bir restoran keşfedip yola yerleştirilmiş masalarından
birine kuruluyorsun. yemeklerini fazla bilmesen de biliyorsun ki peynirleri
çok güzel,e o zaman verin bana bir peynirli krep diyorsun. Arada o dili az
buz da olsa konuşabilmenin gururu hissediliyor sanki sesinde. Ukalasın o
anda ama ne önemi var,kendine ukalasın o anda.Yanına oturan başka bir
turistten rica edip bir de fotoğraf çektiriyorsun anı niyetine,değme
keyfine!
Yemekten sonra bakınırken etrafa eskiciler buluyorsun .o ülkenin geçmişini
sanki ne ararsan bulacağını sandıgın o eskicilerde arıyor tanımaya
calışıyorsun. Plaklar,kitaplar video kasetler,ıvır zıvırlar içinde
kayboluyorsun
Yolda bir dilenci görüyorsun kara çarşaflar içinde bir bakıyorsun ki durum
burda da aynı,kadın bir kathedral önünü mesken edinmiş. içeri girip tahta
sıralarda oturuyor,kafile halinde girip ortalıgı anlık karmaşalara boğan
turistlere bakıyorsun. sen kendine yeterliyken o anda birdenbire patlşan
flaşlar rahatsız ediyor seni. eksik kalmayayım diyip kenarlara konan tahta
kutucuklara bir bozukluk da sen atıp mum yakıyorsun dileğini dileyip.
Sonrasında İstiklal’de her gün onlarcasına rastladığın bitirim tiplerden bir
ikisini görmek rahatsız ediyor seni. refleks olarak elin çantana
gidiyor,üstünden esyalarını yokluyorsun oysa onlar yanında yürüyp geciyor
zaman ilerliyor,o günün alacakaranlıgında çıkmıssın yola,gün içinde
araba,uçak,otobüs,funiculaire derken bir sürü ulaşım aracı kullanmıssın. bu
yogunluk şaşırtıyor seni.Hepsi bugun mü oldu? hava kararmadan pansiyona
dönüp biraz da o çevreyi gezinmeye başlıyorsun.Yoldaki tabelalar yardımcı
oluyor sana bir de taaa Istanbullardan tasıdıgın haritan. Derken belki de
hayatında görüp görebileceğin en büyük kathedrale rastlıyorsun. İçini dışını
gezip detayları beynine kazırken içinde bir ayine denk geliyorsun. Kenardan
sessizce izliyorsun onları,ilahiler söylenip kalabalık dağılırken iyi ki
üşenmeyip buralara kadar yürümüşüm bugün diyorsun kendini kutlar bir edayla.
Bir bakkaldan akşam için birşeyler alıp doooğru pansiyona,muhteşem manzaralı
terasta gözüne kestirdiğin iki kişilik bir masaya oturuyorsun.Önünde
haritan,gezi günlüğün ve de oldukça kalın bir kitap var doğumgünü hediyesi
gelen. Ailen ,arkadaşların kmlerce uzakta. Sense farklı farklı milletlerden
gelen insanla bir geceliğine o terası,ılık meltemi,o atmosferi
paylaşıyorsun.Kİmi biraz önce yıkadığı malzemelerle salata yapıyor
masasında,kimi senin gibi kitabını okuyor,kimi sessizce manzarayı
izliyor,bazıları 2-3 kişi gelmiş koyu bir sohbetteler…Senin ertesi gün
asıl olarak kalacağın yere gitmek için bineceğin trenin biletleri
cebinde,önünde daha saatler var.
Yaşadığın huzurdan şaşkın ama bir o kadar da mutlusun.Gerçekliğini
sorguluyorsun bu güzelliğin. Elin ara ara haritaya gidiyor bugün gördüğün
yerleri işaretlemek için,sonra da hiçbir şeyi unutmamak için defterine
notlar alıyorsun kısa kısa. Fonda Celine Dion var,ses öyle bir ayarlı ki ne
çok kısık ne de çok açık. Geceye girilirken içeri kısımda ufak çaplı bir
parti başlıyor,müzik de değişiyor tabii,daha da hareketleniyor. Sen
katılmıyorsun partiye,bugünlük yorgunlugun sana yetmiş durumda. Kitabına
gömülüyorsun. Saat 23.00 civarı oldugunda gözkapakların artık iyice
ağırlaşıyor,odana çekilme vakti artık. odanda 3 tane Kanadalı kadın
var,hepsi de orta yaşın üstünde.hele biri -anne- 70lerinde. trenle
geziyorlarmıs avrupayı,kısaca sohbet ediyorsun. o kadar tatlılar ki yanında
götürdüğün nazar boncuklu bileziklerden hediye ediyorsun herbirine.çok
beğenip hemen takıyorlar,o sırada senin de küçük bir kanada bayragın olmus
oluyor.
Ertesi gün kahvaltıya indiğinde mutlu bakan gözlerinin sırrını belki kimse
çözemiyor,beraber kahvaltı ettiğin o tatlı kanadalı arkadaşların bile…