1963 doğumlu Amerikalı yönetmen Quentin Tarantino, 1987 yılında ilk yönetmenlik denemesi “My Best Friend’s Birthday”den sonra 1992 yılında “Reservoir Dogs” ile sinema dünyasına gerçek anlamda “yeni bir tat” getirdi.
“Pulp Fiction”, “Natural Born Killers”, “Death Prof”, “Jackie Brown” gibi sinema dünyasında ‘kült’ olmuş filmlerin arkasındaki başarılı isim Tarantino, kimilerine göre bir “dahi”; kimilerine göre ise “anlamsız filmlerin yönetmeni”.
Çeşitli film festivallerinde toplam 6 ödül kazanan “Reservoir Dogs”, ‘90’lı yılların başında amatördüm’ diyen Tarantino’yu izleyicilerin gözünde haksız çıkarıyor.
Joe Cabot, işlerini oğlu Eddie ile birlikte yürüten ünlü bir mafya babasıdır. İsrail’e gidecek fazla miktarda elmasların bulunduğu mağazayı soymak için oğlu Ed’in de bulunduğu 6 kişilik bir ekip oluşturur. Joe’nun en önemli kuralı, işin büyük bir gizlilik içinde gerçekleşmesidir. Bu yüzden ekipteki herkese gerçek isimlerini kullanmayı
yasaklar ve onlara birer lakap takar;
“Mr. White” (Harvey Keitel), “Mr. Orange” (Tim Roth), “Mr. Pink” (Steve Buscemi), “Mr. Blonde” (Michael Madsen), Quentin Tarantino’nun canlandırdığı “Mr. Brown”. Sadece oğlu Eddie Cabot (Chris Penn) kendi ismini kullanabilecektir.
“Rezervuar Köpekleri” adlı altı takım elbiseli adamın, büyük bir ‘profesyonellikle’ planladıkları soygun işine, polis baskını engel olur. Bu baskınla, ekipte bir ‘köstebek’; yani polis olduğunu anlarlar. Sığındıkları depoda ‘aralarındaki polisin kim olduğunu’ anlamaya çalışırken yaşanan trajikomik olaylar, vazgeçilmez Tarantino diyalogları ve her anı sürprizli geçen aksiyon sahneleriyle bir “suçlu-polis” filmi.