bildirgec.org

hasan ali toptaş hakkında tüm yazılar

“Dünya’nın yeni bir resmini çiziyorsa bence o hikaye iyi bir hikayedir”

kahramancayirli | 31 August 2010 11:50

Önce nitelikli edebiyat dergilerinde ismini gördüğüm, ardından yayımlanan Hülya Saat isimli öykü kitabıyla gelecekte kendinden daha çok söz ettireceğini düşündüğüm bir genç yazar, Senem Dere. Sağ olsun, ricamı kırmadı, biz de bu sayede kendisini daha yakından tanıma fırsatı bulduk…

-İyi bir hikaye nasıl olmalı sizce?
-Zamanı, öncelik sonralık ilişkisini, mekanı parçalayan, eğip büken; böylece okuyucuda da devam edebilen, bulanık bir su gibi sürekli değişken görüntüleri içeren hikayeleri seviyorum. Ama buradaki bulanıklıktan bir anlaşılmaz olma çabası, bir tür sayıklama anlaşılmasın. Bana göre hikayedeki bakış ve bu bakışla oluşturulan atmosfer, hep aynı varsaydıklarımıza, gördüklerimize yeniden dönüp bakmamızı sağlıyor ve neticede Dünya’nın yeni bir resmini çiziyorsa bence o hikaye iyi bir hikayedir.

TÜRK ROMANCILIĞINDA POSTMODERNİZM

kahvekokusu | 23 March 2010 15:01

: paintingsbybrims.com
: paintingsbybrims.com

Son zamanlarda yaşamımızdaki tüm kargaşayı yüklediğimiz Postmodern sözcüğü, hayatın hemen her alanında karşımıza çıkmakta. Bir çeşit anlamsızlık, kaos, reddetme biçimi olarak giyim kuşamımızdan, konuşmamıza kadar yansıyan bu sözcük sokakta takım elbise altına giyilen spor ayakkabı ya da türban-kot pantolon eşliğinde farklı tarz yaratma peşinde olan insanların tercihi iken, konuşma dilinde ise internet dili diye tabir edilen yanıyla kendini gösteriyor. Yarım kesik cümleler, Chat tarzı mesajlaşmalar, konuşma dilinin aynı şekilde yazıya yansıtılması Postmodern kabul edilen jargonun bir parçası.

Bu yazının amacı; tüm bunların dışında son dönem Türk romanında oldukça geniş bir etkiye sahip olan, okurun çoğu zaman şaşırdığı ya da anlamlandıramadığı postmodern roman tarzını sizlere tanıtmak ve daha keyifli, tatminkâr okumalar elde etmenizi sağlamak.

POSTMODERN SÖZCÜĞÜNÜN TANIMI VE KÖKENİ:

sebahattincucu.com
sebahattincucu.com

Esasında postmodernizim sözcüğü edebiyattan mimariye, siyasetten felsefeye kadar geniş bir alanı kaplamakla beraber en çok edebi metinlerde kafa karıştırıcı bir unsur olarak karşımıza çıkmaktadır. Postmodern sözcüğünün romanda; modernden sonra, eklektizm, öncü, absürt, tözsüzlük, gruplaşma/bireyselleşme gibi kavramları karşıladığı söylenebilir.

20.yy ile birlikte kullanılmaya başlayan sözcük ilk olarak mimaride ve ardından edebiyatta yerini bulur. Teknolojiyle birlikte değişen toplum yapısının ortaya çıkardığı bir sürece bağlı olarak önce dünya edebiyatında ardından Türk edebiyatında kullanılmaya başlanmıştır.

Postmodern romanın kökleri Postmodern durumun ya da düşüncenin ortaya çıkmasından ya da bu şekilde adlandırılmasından çok daha eskiye dayanır. Hatta klasik roman içinde dahi Postmodern öğeler taşıyan eserler yazıldığı bilinmektedir. Jale Parla, Cervantes’in meşhur eseri Don Kişot’un roman türünün öncüsü olduğu kadar içerdiği parodi, ironi, üst-kurmaca gibi özellikler bakımından Postmodern romanın temelinde bir eser olarak kabul edilmesi gerektiğini savunur.

bir albüm bir kitap bir film…

kahramancayirli | 29 May 2009 16:36

yasemin mori mi?
yasemin mori mi?
yalın mı?
yalın mı?

Yalın’ın yeni şarkılarını dinlediniz mi? Çalıştığı aranjörleri değiştirmesi nefis yansımış yeni şarkılarına. Sözleri bir parça daha yaratıcı, şarkı söyleyişi iki parmak daha yükselmiş sanki. Belki bunda da yeni aranjörlerin payı vardır, belki tamamen kendi yeteneğidir, bilemeyiz..
Bit Pazarı şarkısının girişini de bu yılki Eurovision şarkısının müziğine benzetenler oldu. Neyse ki ciddi müzisyenlerimiz sadece ritmin bir miktar benzediğini söyledi, konu kapandı.Tesadüfen Yasemin Mori’nin birkaç şarkısına rastladım derken, albümündeki tüm şarkılar sardı. Keşke başka bir şarkısını kliplendirseymiş, belki de çok daha fazla insana ulaşabilirdi. Tabii büyük kitleler tarafından dinlenmek istiyorsa kendisi..Oda Hizmetçisinin Günlüğü’nü büyük bir keyifle tamamladım. Sürüklendim okurken, meraklandım. Ayrıntı Yayınları’nın Yer altı Edebiyatı serisinden yeni bir roman ve Metis Yayınları’ndan bu yıl çıkan bir şiir kitabı alıp okumayı planlıyorum. Bakalım artık.

dokuz'un afişi..
dokuz’un afişi..

Dün akşam Ümit Ünal’ın Dokuz filmini izledim. Nasıl sürprizli bir senaryo (kimse senaryo konusunda Ünal’a laf edemez), nasıl güzel oyunculuklar (özellikle Cezmi Baskın ve Serra Yılmaz), nasıl akıcı ve genç bir kurgu (dijital kamera farkı diyelim), ortaya mükemmel (abartmıyorum gerçekten mükemmel) bir Türk filmi çıkmış. Dokuz’u hangi yıldızlı sözcüklerle öveceğimi bilemiyorum ve de övgüm her boyutta geçerli. Senaryosu, oyunculuklar, Ünal’ın yönetimi. Müjde Arlı Teyzem filmini hatırlarsınız, Ünal’ın imzası, o filmin senaryosunun altında, hatırlatalım..Ünal, Dokuz’un peşinden iki film daha çekti: Ara ve Gölgesizler. Gölgesizler, Hasan Ali Toptaş’ın aynı adlı romanından. Hemen peşinden onları da izlemeli. Ki yönetmenin üslubunu iyice kavrayabilelim..

murathan mungan büyümenin türkçe tarihi

kahramancayirli | 23 January 2008 16:22

insanı ne büyütür? edebiyat, biraz sinema, iyi müzik az biraz da…tabii bir de bu büyüme listesine “acı”yı eklemek gerek…

murathan mungan’ın seçkisi “büyümenin türkçe tarihi”nden bahsetmenin tam sırası..

Refik Halit Karay, Ömer Seyfettin, Sait Faik, Sabahattin Ali, İlhan Tarus, Orhan Kemal, Cihat Burak, Vüs’at O. Bener, Oğuz Atay, Osman Şahin’in öyküleri hakkında Füsun Akatlı, Selim İleri, Fatih Özgüven, Cemil Kavukçu, Ayfer Tunç, Hasan Ali Toptaş, Sırma Köksal, Sema Kaygusuz, Faruk Duman, Necati Güngör, Jaklin Çelik ve Nurdan Gürbilek yazmışlar.