“…ve ortadan ikiye bölünsün şehir!” diye bağırdı Poseidon. Neden böyle bir emir verdiğini, şehirden ne istediğini anlamak güç. Ancak gerçek olan bir şey varsa; o da “ortadan ikiye ayırmak” eyleminin, efsanevi şahsiyetler arasında pek popüler olduğu. Poseidon “şehir” dediğine göre, Deniz Tanrısı buraya geldiğinde İstanbul zaten vardı. Aslında “İstanbul”, şehrin en eski isimlerinden biridir. Eis tin poli. Yunanca’da “şehre doğru” anlamına gelir. Yani Yunanlılar buraya isim verdiklerinde, zaten var olan bir şehirden esinlenmişlerdir. Şehir bölündüğü günden bu yana da, Haliç‘in iki yakasını bir araya getirme görevini üstlenen en eski köprülerden biridir Galata Köprüsü.
Fotoğraf: Henri Cartier Bresson – 1964
İstanbul’un göbek bağı olarak hayal ettiğim Galata; Beyoğlu‘na bağlı bir semttir ve Haliç ile Boğaz’ın kesiştiği noktada yer alır. İstanbul için bilinen ilk yazılı kaynak, M.Ö. V. yüzyıla ait, Herodot Tarihi‘dir. Haliç civarında yer alan bir yerleşim yerinden ise ilk olarak, Strabon bahsetmiştir; Sykai. Sykai, Hellen dilinde “incirler” anlamına gelmektedir. Bundan sonraki Antik Çağ’a ait kaynaklarda, pek çok farklı isim telaffuz edilmiştir. Bazı kaynaklarda, incir ağaçlarının çokluğu nedeniyle Sykodes (Hellen dilinde “incirlik” anlamına gelir) olarak bahsedilen semt için, surlarla çevrili küçük bir kasaba olduğu söylenir. Ancak Antik çağda pek çok tarihsel olay mitoloji ile güçlendirildiğinden ve arada çok fazla kayıp zaman dilimi bulunduğundan, dönemin tarihini netleştirmek güçtür.
“Galata” kelimesi, ilk olarak II. Tiberios döneminde karşımıza çıkmaktadır. Sykai’de Haliç’in girişine bir hisar yaptırılır ve bu hisara, Kastellion ton Galatau adı verilir.