tek kanalli bi televizyon vardı eskiden; cumartesiden cumartesi ye vardı, pazar günleri öğlen sularında başlayan pazar konseri “hey gidi hikmet şimşek“. kadife döşemeli koltuklarımız, dört tarafı ceviz mobilyalarla kaplı salonumuz.. sürekli dedikodularını yapsak da haberdar olduğumuz, merhaba yı esirgemediğimiz komşularımız.
bisikletle gezmek, gazoz kapağı oynamak ve çeşitli haylazlıklarla meşgul olmak gibi faaliyetler arasından arta kalan zamanda düşünüp dururdum, o alaca kadifeli koltukların üzerinde; “ben niye varım?”, “gerçekten soluk alıp veriyorum, tüm bunlar gerçek!” diye. bazen çığlık atasım gelir, tüm bu düşünceleri unutmaya çalışır, bayağı haline kaptırırdım kendimi dünyanın. bazen de sonuna kadar direnmek isteyip hüngür hüngür ağlamayla sonlandırırdım bu amaçsız eylemimi.