bildirgec.org

evrim hakkında tüm yazılar

Darwin’in bombusları

linnux | 17 September 2006 14:02

Bağ bahçeyle, sebze meyve yetiştirmeyle ilgileniyorsanız,
veya biyolojiyle aranız iyiyse,
tozlaşmanın önemini de bilirsiniz.

Ve tabbi ki tozlaşmada sineklerin ve arıların önemini de.

Bu yardımcı canlıların içinde en önemlilerinden birisi de
şüphesiz bombus arılarıdır.
Bombus arıları,
özellikle de seralarda yapılan sebze-meyve üretiminde,
üstün özellikleri dolayısıyla ayrı bir önem arzediyorlar.

Hatta bu arılar gerek yurtiçinde, gerekse uluslarası piyasada,
oldukça yüksek fiyatlarla alıcı bulabiliyor.

taş devri insanı beslenmesi

asymptot | 25 July 2006 00:22

Taş devri insanları avcı-toplayıcı (hunter-gatherer) idi. Zamanla tarım keşfedildi ve bazı gıdalar üretilebildiği için diğerlerinden daha çok tüketilmeye başlandı. Böylece çeşitlilik azaldı ve insan beslenmesinin dengesi bozulmaya başladı. Zaman geçtikçe sanayi devrimi ile bu bozukluk iyice arttı. Günümüzde ise fast food ile tam bir travmaya dönüştü.

Tarım ve beslenmedeki diğer değişiklikler insanlığın tüm tarihini göz önüne aldığımızda çok kısa sürede olup biten olaylar. İnsan bedeni ise bu bakımdan evrimini o kadar çabuk yapamadı. Bir çok uzmana göre.

kuvaternerde bir an

yuka | 20 December 2002 00:16

Ellerim, ellerimi daha önce hiç böyle görmemiştim. Damarlarım patlamak üzereydi sanki, mosmor olmuştu. Gitmeliydim, gitmemek için her türlü bahaneyi uydurdum kendime, cesaretsizleğe gelmeden bir engeldi önümde ki, cesaretsiz olabilmekten korkmaktı belki, ya da değildi. Yaz dedim o an yazmadım.

Gidecektim affedin beni diyerek, gitmek için en ugun an “O” andı. Ama tutuklandı. Çok küçüğüm ihmal edilecek kadar binleri birleştirsek yine ihmal edilecek kadar küçüğüm. Milyonlarca ben olsam yine ihmal ediliriz. “Neglect” anlamında ihmal, duygusallık yok, mekaniklik işlemiş terminolojimize, daha işlenen binlerce şey gibi. Çok sıkıldım insani duygulardan, insanlıktan. Biz de bir hayvanız, anlamı yok günlük yaşamın, kuralların.

Gitmek için en iyi o andı demiştim. Nefes alışımın değiştirdiğini hissettim, içimde kurduğum bahanelerin. Çıkmalıydım dört duvar arasından. İnsandım sadece insanlığımla var olabilirdim. Bir senaya ihtiyacım olmaz, biraz yemek, yeterli uyumak ve diğerleri. İçimdeki değerler, yıkılmalı hepsi, yenileri gelecektir. Sonra yenileri de yıkılmalı, yıkılınlardan kalanlardır, doğal seleksiyonu aşabilenler, yaşatılması gerekenler, evrimleşmedir. Evrimleşmeliyim, ama nereye geldiğimi göremeden gideceğim. İnsanlığın yüklediği değerler ne kadar ağırlaşmış, kimi görsen üstünde sadece değer var.

Bir hayvan gibi yaşamak için gitmeliydim o an.

Bahanemi anlatayım; kalmak için bulduğum en iyisi olanı: gitmek değildi istediğim gidebilme özgürlüğünü hiseetmekti, gittiğim anda gitmiş olabileceğimi görmekti. İnsani özgürlüğümdü istediğim özgürlük. Ne anlamı vardı sınavın ne anlamı vardı keyifle içilen bir kahvenin, ne büyük zavallılıktı mutluluk. Mutluluktan çok mutlu olduğun sanmak. Büyük oyunları bunlar bize gelmez, paranın yanında sunulan mutluluk bahanesi, kahvenin yanında ki su gibi, kim içer acı kahveyi, yumuşatacak suyu olmadıkça, yanında ki çikolatanın bıraktığı tat, kahvenin ardından gelmedikçe.

Bir adım ileri gittiğini görmek, bir adım geriye düşmek değil mi?

Aman insanlık ihmal etmesin beni çabasıyla öyle inandırmışız ki kendimizin bir bok olduğuna, insalık oyunları, saygısızca, ukalalıkla, beyni kullanabildiğini sanmanın verdiği patavatsızlıkla, geçiyor. Kim kendini ne zannediyor.

İhmal edilebilecek kadar yoksun, ihmal edilebilecek kadar varsın. Anlamsızsın. Bir geçişsin, bir parçasın, hepimiz birleşip sadece bir parça olacağız, yuvarlanmaya çalışacağız.

Pazarda vazolar görüp bununla mutlu olmayacağız mesela, gidemediğimiz her yön için üzmemiz gerekirken.

Ölüm korkusu, ben senin için sen onun için herkes biri için çok değerli, herkes kendi balonu içinde, şu clemantine balonlarından, herkes ulaşılmaz kendi içinde. Bir avuntu değil mi bu? Herkesin özel olması bir avuntu? Küçücük dünyanın prensi olmuşsun ama kendini bile tanımıyorsun. Boş boş konuşuyorsun. İnanacak ulaşılmaz bir güç bulmuşsun, ulaşamadığın için korkmuşsun, korktuğun için tapmışsın, taptığın için bitmişsin. Canın sıkılıyor bugün, neden canın sıkılıyor? Doyuramıyorsun kendini, zannediyorsun ki doyar, insani değerlerinle, inandırmaya çalışmışsın, kimi zaman insanmışsın, kanmışsın kendine, ama ne kadar kaçabilirsin kendinden, ne kadar kaçabilirsin doğandan, varlığından, varoluşundan.

Herkesi dinledim herkese hak verdim bunca zaman, şimdi düşünüyorum da herkesin kendini inandırdığı bahaneleriymiş savundukları, hak verdiklerim. Kızmıyorum, alınmıyorum, kırgın umutsuz değilim ama ilgilenmiyorum, ne kadar küçük olduklarını biliyorum, görüyorum. Kendimi değersiz buldum hep, haklıymışım. Yanıldığım yer ise, herkesin değerli olduğunu sanmam olmuş. Var olmak için kendilerine verdikleri değerlerin, kafalarındaki beyinin şımarıklıymış. Kendi için var olamamanın, insalığını kabul edememenin, sistemin bu olduğunu zannedip elenmekten korkmanın zavallılıkları bunlar. İnsanın oluşturduğu sistem nedir ki? Avukatlıktan farklı mı? Kendin koy kendin oyna. Ne kadar sıkıcı… yap boz yap boz. Sonra neden yaptığını neden bozduğunu unut öyle devam et.

Taklit, gözlemde önemli ama sadece taklitle geçmiyor yaşam, yaratıcılık birşeyler eklemek gerekiyor. En büyükler, en çok koyup en azı olduğunu bilenler.

Teknolojik Evrim

freefreshfish | 06 March 2002 10:19

Bilgi : Yapılan bilimsel araştırmalar ilaçların veya kullanılan
cihazların insanlar üzerinde ki gerçek yan etkilerinin 20 yıl sonra çıktığını
ortaya koydu. Mesela 20 önce keşfedilen walkman’in şuan %70’e varan duyu kayıplarına
sebep verdiği ortaya çıktı.

Sene 2020.

Dünyanın çeşitli yerlerinde 3 milyonu aşkın insan aynı anda felç
oluyor. Bu insanların son sözleri, “Genel koruma hatası”. Ertesi gün
bilimadamları ve doktorlardan oluşan bir kurul araştırma sırasında
“sistem kaynakları çakışması” nedeniyle beyin kanaması geçiriyor.
Aynı yapıya sahip insanlar “clone”, çok konuşanlar ise
“flood” yüzünden aniden atmosferden fırlıyolar.

19225 numaralı blog

peximet | 01 November 1999 11:12

The Transhumanist evrime sonuna kadar inanıyorlar. insan ötesi olmak istiyorlar. biraz philip k. dick olayı…bunun için mood druglardan nanotechnologye kadar herşey mubah. Bunlar ne? derseniz işte FAQ sayfası…

bakın sanatları bile var: transhumanist art