bildirgec.org

eskici hakkında tüm yazılar

BİR BABANIN GÜNLÜĞÜ

admin | 07 December 2009 09:35

7-Aralık-1999

Bugün biraz daha kaçınılmaz sona doğru yaklaştığımı hissettim. Ellerimdeki ve ayaklarımdaki şişlikler bu sabah biraz daha artmış. Vizitten çıkarken genç doktorların yaşlı profun ardında anne ördeği takip eden yavru ördekler gibi nizamlı ve tabii yürüyüşlerine endişeli de olsa gülümsemiştim. Odanın dışından içeriye yansıyan tiz sesin yankısı kulağımda patlayıncaya dek:

Bu kadar üreyle yaşaması mucize!

Ne mucizesi be yaşıyoruz işte!

Tetkiklerimin daha iyi yapılması için daha büyük bir hastaneye sevk edileceğimi öğrendim az önce. Kaç etti bu? üç galiba?
Rengimin limoni sarıya ve göz alltlarımın morumsu haresine rağmen bizimkiler ağız birliği etmişcesine iyi görünüyorsun diyorlar. Ben gidiciyim artık belki eve bile dönemeden ölürüm bu hastane köşesinde diyorum.Ağzından yel alsın o nasıl söz diyorlar.
Kâbeyi ziyarete gelir gibi köyden, başka şehirlerden akın akın geliyor akrabalar, arkadaşlar. Herkeste ölmeden son kez görelim gayreti. Ha bir de helalleşme kaygısı.Bilmezler mi ki bu, bir hastanın damarına şu serumdan daha çok ölüm endişesi zerk eder.

Tık (Eskici)

aRRoGaNTe HoMbRe | 22 August 2009 14:04

– Düşündüm de artık yeni bir yazı yazmanın zamanı geldi.
– Ben artık yazamadığını düşünmeye başlamıştım.
– Denedim ara ara ama olmadı, evet. Yazıp yazıp sildim.
– Peki bu?
– Bilmiyorum. Karar vermek için erken. Belki bunu da silerim.
– Bence bu düşüncede isen devam etme yazmaya. Bu yazının gidişatını da olumsuz etkileyecektir. İstesen de istemesen de.
– Haklısın, kendime bir şans vermeliyim.
– Kesinlikle. Peki konusu ne olacak?
– Konu mu? Benim yazılarımda genelde konu olmaz bilirsin.
– Evet, o da doğru. Bence yeni bir masal yazmalısın.
– Olabilir.
– Ama şiire çok bulaşmamanı öneririm.
– Bence haksızlık ediyorsun. Tamam süper değillerdi ama kötü de denemez.
– Tamam tamam. Ama yazacaksan yine geyik bir şiir yaz. Ya da duuur, yeni bir yemek tarifine ne dersin?
– I-ıh. Onu neden yazdığımı biliyorsun.
– He he, biliyorum tabi.
– Bi çıkış noktası bulup, üzerine birkaç diyalog mu yazsam?
– Bilmem ki. Belki de yeni bir şey denemelisin.
– Ne gibi.
– Bu olur.
– Bu mu?
– Evet, neden olmasın. Başında da niyet o değil miydi? Farklı bence.
– Farklı evet. Ama iyi mi?
– İyi len.
– Sonra rezil olmayalım. ‘Bak bir şey bulamamış eskici, yazııııık lan’ demesinler.
– Demezler. Ayrıca deseler n’olur. Diyenin emmüğe koyim.
– Artık demez zaten kimse, n’aptın be!
– Ben yapmadım. Sen yaptın. Hemen hemen her yazında var olm bu senin. Terbiyesiz utanmaz bir insansın.
– Alakası yok. Yazmak özgürlüktür.
– Ulen hiç yakışmıyor böyle laflar sana. Onu başkaları desin. Sen yine argo, deli saçması yazılarına devam et.
– Ediyorum o zaman. Bu bence son bölümde bahsettiğin tanımı yakalayan bir yazı oldu. Veriyorum yayına lan.
– Vermezsen ben senin ta….
– Hop hop ! Tamam yeter. Uslu ol.
– Peki nasıl bitirmeyi planlıyorsun?
– İşte onu bilmiyorum. Var mı önerin?
– Tık diye kes gitsin.
– Nasıl?
– Basbayağı tık diye.
– Tık.

KİM OLURSAN OL!…

siirimsi | 03 December 2007 09:26

Eskitilmiş yaşamlar üzerine

(Yıpranmış bir sürü elbise gibi, bir zamanlar kullanıp da kıyamayıp bir kenara attığımız eşyalara benzeyen, biriktirdiğimiz bir çok şey var yaşamda… Ağırlığını üzerimizde taşıdığımız bir çok yük oluyor çoğu zaman eskittiğimiz yaşamımız… Yaşamın her anı, dakikası, eski bir film karesinden çıkmış gibi siyaha ve beyaza döndürmekten başka bir renge sığdırılamayan küçük şeritler halinde gözümüzün önünden gitmeyen anılar, yaşanılmışlıklar, yaşanılmamış, yaşanılası günler olarak geçip gidiyor önümüzden… Eskiyen sadece anılar değil, sanırım düşleri de eskittik, zamana yenildi düşlerimiz… Bir çok sabahın akşamına saklandı gitti hep yarına, yarına deyip ertelelenerek, eskittik yarınlarımızı da şimdiden…