Şebnem İşigüzel’i edebiyat dünyamıza kazandıran, 1993 Yunus Nadi Öykü Ödüllü “Hanene Ay Doğacak”,
İletişim Yayınları’nca on üç yıl sonra yeniden yayımlandı. Kitaptaki dokuz öykünün her biri sağlam, her biri ehil
bir kalemin ürünü olduğunu belli ediyor. Gereksiz hiçbir sözcük hatta hiçbir ek dahi yok, öykülerde her kelime
yerli yerinde, olması gerektiği gibi kullanılmış.
İşigüzel, bu ilk öykü kitabının ardından rotasını daha çok roman ve deneme türüne çevirdi. Oysa öykülerindeki
ustalığı yazdığı roman ve denemelerinde bulmak güç. Yazıldıkları günkü heyecanlarından hiçbir değer kaybetmemiş
hikÜüâyelerini okuyunca “keşke hep öykü yazsaydı” diye düşünüyor insan.
“Hanene Ay Doğacak”taki öykülerin çoğundaki döngüsel anlatım, olay örgüsünü öykü sonunda öyküye başladığı
noktaya geri getiriyor. Odağında ensest bir ilişki olan “Bir Öğleden Sonra” adlı öyküde bu durum oldukça bariz.
ÜüÖykü yazmak ve okumak, diğer edebi türlere kıyasla daha zahmetli, daha fazla emek gerektiren bir iştir. Öyküde
sınırlı olan edebi alana yerleştireceğiniz her sözcük üzerinde (diğer türlere kıyasla) daha çok durursunuz. Özellikle
öykü yazarken hem ölçülü, hem ekonomik, hem de etkili olmalısınız. Zira öykü okurları daha vefasızdırlar, okumaya
başladıkları öyküden kolaylıkla vazgeçip başka bir öyküye atlayabilirler.
Öyküyü severseniz, akar gider; berrak bir nehir gibidir, sudur neticede. Hele ki İşigüzel’in öyküleri. Ölüsevicilik,
ensest, erkek eşcinselliği gibi tabu konularda kalemini öylesine yetkin kullanmış ki yazar, öyküleri akıp gidiyor okurken.
Kıvamlı üslubu, sağlam karakterleri, yer yer sert cümleleri “Hanene Ay Doğacak”ı daha bir okunur kılıyor.
Öykü: Nazlı küçük kız
Perdenin diğer tarafına bakarsak, öykü okumanın da kolay iş olmadığını, ciddiyet istediğini; her biri titizlikle işlenmiş
sözcüklerin, okurun huzuruna çıkmak için birbirleriyle yarıştığını görürüz. Öykülerindeki sade, etkili cümleleri İşigüzel’i
çağdaşlarının arasında farklı bir yere getiriyor. Yaşlı bir eşcinsele hüzünlenirken ya da bir annenin oğluna olan aşkını, morg
görevlilerinin kadavralarla ilişkilerini şaşırarak okurken, İşigüzel’in samimi yazma biçimi asla rahatsız etmiyor.
Yazma edimiyle ilgilenen gençler bir dönem şiire yığılmışlardı oysa şimdi öykü türünde bir yoğunlaşma mevzu bahis. Nitelikli
öykü dergileri yayımlanıyor, görece az da olsa öykü kitapları basılıyor ama okuyan var mı? Amatör veya profesyonel öykü
dergilerine yayımlanması için öykü gönderenlerin sayısı, öykü dergilerinin tirajlarından daha yüksek! Velhasıl öykü yazıyoruz ama
öykü okumuyoruz. Şebnem İşigüzel’in “Hanene Ay Doğacak”taki öyküleri, bu topraklar dahilinde yazılmış en sağlam öykülerden,
bu yüzden öyküye gönül veren-vermeyen her okurun bu kitaba kütüphanesinde yer açması şart.
Öykü, dikkatinizi, edebi birikiminizi görece daha fazla isteyen bir türdür. Romanın, denemenin üzerine kuma gelmek istemez
hiçbir zaman, edebiyat evinin nazlı küçük kızıdır. “Sevgili Bayan Arvadak”tan “Suya Yazılan Mektuplar”a; kanımca dokuz öykünün
en iyisi olan ve kitaba ismini veren “Hanene Ay Doğacak”tan “Şehir Beni Terk Etti”ye kadar İşigüzel’in her öyküsünün, öykülerindeki
her sözcüğün kıymeti bilinmeli, titizlikle okunmalı.
Şebnem İşigüzel / Hanene Ay Doğacak / İletişim Yayınları / 2006 / 101 sayfa