Bilmezler güzelim bilmezler
Nasıl aşınır bu yollar
Nasıl biter bu sevda
Koklamazlar bir çiçeği bir yosunu koklar gibi
Devam ederken hayatlarına
Bilmezler güzelim
Nasıl döner bu taşın döngüsü
bilmezler
Bilmezler güzelim bilmezler
Nasıl aşınır bu yollar
Nasıl biter bu sevda
Koklamazlar bir çiçeği bir yosunu koklar gibi
Devam ederken hayatlarına
Bilmezler güzelim
Nasıl döner bu taşın döngüsü
bilmezler
Duvarlarım
Haykırışlarım olduğunda
Al beni götür buralardan
Damarlarında ben olduğumda
Kaçalım kuytu derin
Bir karanlıkta
Karanlıklarımda
SenOlacaksan eğer
Eğerleri yakayım
Yakayım bu geceyi
Ve seni olduğu gibi
(derya’ya)
Yalnızsın buralarda
Yalnızsın
İnan her diyarda
Her diyarda umutsuzluk seni kovalarken
Sen aslında hiç yaşamamış
Ve
Yaşam sana küs
Bir gece yarısı ürkütücülüğü var
Ve sen
Altı yaşında küçük bir çocuk
Aşkıkapı aralarında aramamak gerek
Düşler
Gecelerde saklanıyor
Kaçtıkça
kendimi buluyorum
bir yolun sonunda
deniz batmış gözlerinde
ağlamak bu gece
dışarıda
kimsesiz soğuklar
meçhul istemlerin mateminde
sarılmadan güneşe
ve
o kadar
umarsız
o kadar
aralığında kapının
geliveren bir sitem
şimdi
aşk
Yasaklar
Düş görmüyor
Yüreğimse
Yasak
bilmiyor
Akustik ses boyutu
Güneşin beyninde ıslanırken
Bilimsel emeğin hakkı
Kötek olamaz
Aşk açtır
Tecavüz eden yüzler
Adaçayı içmek gibi bir şey
Değil ki bu
Sansasyonel hayatlar
Et
Ettiğin
Öldür
Ruhunu
Başında beklentim yok muydu? Önemsemezsem eğer o insanı o zaman beklentim olmuyor. Sonra nitekim önemsemeye başladım o zaman içimde ister istemez beklenti olmadan olmayacağı doğdu.Dün senden beklediğim yanıtı aldım. Ki beni oyalamadığın için sağol. Dediğin gibi bunun aksini de söyleyebilmek senin için çok zor değil. O an içimde bir şey kalmadı. Neden? Sevgimin sana yönlenmesinin anlamı olmadığını, hep sezmiş olduğum gibi farkettim.
Senden çok şey bekliyor olabilirim, buna hiçbir şey demiyorum. Herkesin sevgiye verebilecekleri elbette farklı. Fakat açık olan bir şey var sen de farkediyorsundur; benim kafamda bu kadar soruyla bir ilişki olamaz zaten.
Sanırım kısa zaman içinde de değişen bir şey olmaz.
yukarıda ki resimde görmüş olduğunuz kişi : 20. yüzyılın en büyük düşünürlerinden birisi olan Jean Baudrillard.
Simülasyon kuramını oluşturan ünlü Fransız düşünür Jean Baudrillard, 1929 yılında Reims’de dünyaya geldi. Baudrillard, meslek yaşamında ilk önce Almanca öğretmenliği yaptı ve 1966 yılında Nanterre Üniversitesi’nde Henri Lefebvre ile çalışmaya başladı. Bertolt Brecht’ten şiirler, Peter Weiss’den tiyatro oyunları ve Wilhelm E. Mühiman’ın “Üçüncü Dünya’nın Devrimci Cennetleri”ni çeviren yazar; ders ve konferanslar vermek üzere başta ABD ve Japonya olmak üzere dünyanın pek çok ülkesine gitti. Nanterre Üniversitesi’nde sosyoloji dersleri veren Baudrillard, “profesörlük” unvanını ancak 1990 yılında alabildi. Yirmi yıldan uzun bir süre başasistan olarak kaldı!
Günümüz düşün dünyasının en “çarpıcı” isimlerinden olan Baudrillard; esas olarak, simülasyon, yığınların zihniyeti, “öteki”, baştan çıkarma gibi konuları kitaplarında ele aldı. Üretimin, rasyonel bir etkinlik olmadığını ileri sürmüş; tüketicinin, reklam vb. yollarla aldatılmasını göz boyayıcı bir oyun ve hem üretimi hem de tüketicinin isteğini tehdit eden bir öğe olarak yorumlamıştır.
“Simülasyon” kuramının yaratıcısı bu eşsiz insanın hayat hikayesini -yukarıda- okuyabilirsiniz.
Yazarın oluşturmuş olduğu simülasyon kuramını algılamak istiyorsanız aşağıda sıraladığım yazarın türkçeye kazandırılmış eşsiz metinlerine göz atmanızda fayda var diye düşünüyorum.
edit: bu bildiride elimden geldigince kendisini tanitmaya calistigim ve hayatimda buyuk bir yer edinen kitaplarin yazari filozof – sosyolog Jean Baudrillard 6 mart 2007 tarihinde hayata gozlerini yummus bulunuyor…acim buyuk…
Yazar Elif Şafak’a “Baba ve Piç” kitabında ki Türk düşmanı Ermeni karaktere söylettiği laflardan dolayı dava açıldı.
İşin komik ve acıklı tarafı kitap Ermenistan’da ki ve diasporada ki Türk düşmanı kesimin kendilerini tanımlama aracı olarak Türk düşmanlığını kullandığını, bundan vaz geçerlerse onaları birleştiren herşeyi kaybedeceklerini söylüyor. Kısaca kitapta ki Türk düşmanı karakter bile aslında olan bitenin artık bir önemi kalmadığını söylüyor.
Yani artık kitap yazarken yazarlar herhangi bir karaktere suç oluşturacak birşey söyletemeyecek. Mesela anlamsız olduğunu gösterseniz bile hiçbir karakter Türk düşmanı olmamalı.