bildirgec.org

düşünce hakkında tüm yazılar

SaçmaLamak 2

necronamber | 15 October 2007 09:29

Canım sıkılıyor evet senin sıkılmıyor mu ? Benim mi ? evet senin canın sıkılmıyor mu ? Hayır sen ne yapıyorsun ben ne yapıyorum. SanaL aLemin amına koyayım. Gercekte götünden korkan ipneler burada kendini bir bok sanır. Neden dir ? Aklıma yine o orospu geldi. Bakmayın orospu dediğime o eve onu seviyorum. Neden mi bimiyorum aşk mı belki de evet peki sen seni hiç tatmin eden yok mu beni var evet peki ya seni ?
kAFAm iyi bakıyorum keyfime buna keyif mi deniyor bilmiyorum ama benim için öyle yanlışlar için de doğruları bulma kaygısı bizim ki yanlışlar için de çamura saplanmak gibi tıpkı sen senin beni çamur gibi çektiğin an geldi düşüncelerime senin beni benim seni anlamak için anlamzsız dünya’nın anlamını çıkarmaya çalışan bizler neyi bekliyorduk
Seni mi ? hayır seks m i ? Para …
evet para…
para…
onu seviyormusun yok sa beni mi ?
Arkadaşlık kavramı cigaran var mı?
yeni bitti, sıra kimde …

kadınlıklar ve erkeklikler

delidrama | 08 October 2007 12:49

Hep söylenir “Ben sana cinsel bakmıyorum, duygusal seviyorum” bu da nasıl bir önermeyse Hem cümle kurulumu, hem mantıksal hem de biyolojik olarak ne hatalı bir yaklaşımdır böyle.Ya da “Bu ilişkinin temelinde cinsellik var bir daha görüşmeyelim” Gibi yaklaşımlar tamamıyla civcivlerin yeme şartlanması gibi alışkanlık yapmış bir durum halini almış. Genellikle bu şikayetleri dişi camiasından duyarız. Erkek hep “cinsel gözle” bakan., kadın da buna mağruz kalıp kendini korumak zorundahisseden -hissettirilen- zavallı bir nesneye dönüşmüş. Her ikiside son derece aşağılayıcı bir zavallılık içerinde. Erkek kendine hakim olamayışıyla düştüğüacınası hali yüzünden Kadınsa erkeğin kaba kuvveti altında ezilen bedeni ve gururuyla. Yani şimdi hepimiz birer zavallı gibi dolaşıyoruz bizbize caddelerde. Sevgi ve cinsellik birbirinden ayrılamaz bir bütün aslında. İkisi de aynı şey Yani sadece “cinsel bakmak” ya da “duygusal sevmek” diye bir şey varsa “beni iyice bir yıkayın ama sakın ıslatmayın” diye de birşey vardır.Cinselliğe hep korkarak ya da iğrenerek baktık -baktırıldık-. Yalnış öğrendik biz bu cinselliği, sorunlar hep buradan başlıyor galiba.Cinsellik en başta kadın erkek farklılığı anlamına geliyor. Cins olarak kadın ve erkek arasında fark var demektir bu. Bu bu farklılıktan doğan bir sonuç olarakta karşı cinse ilgi duyarız Bir erkek, erkek olduğu için kadına yönelir. Aynen kadının erkeğe yöneldiği gibi. Eğer “cinsel” farklılığımız olmasaydı karşı cinse ilgi duymazdık, aşık olmazdık ki. Yani aşık olmamız tamamıyla cinsel bir durumdur. Aşık olduğumuz zaman cinsel bir süreç başlıyor. Onun için “her ilişkinin temelinde cinsellik vardır” değil “her ilişkinin kendisi cinsel bir olgudur” söylemi daha doğru sanki? Yani sen ne kadar “duygusal” seversen sev, ortaya cinsel bir durum çıkmasına sebep olursun. Erkeği kadına, kadını erkeğe bağlayan şey budur. Küçükken annem, televizyonda küçükte olsa bir kadın ayrıntısı, bir öpüşme sahnesi çıktığı zaman “pisliklere” diyerek kanalı değiştirirdi. Bende, eğer kanal değişmeseydi çok korkunç şeyler göreceğimi sanırdım. Neredeyse lise yıllarına kadar devam etti bu durum. Neyseki sosyal bir birey olmaya başlayınca kurtuldum bundan. Özellikle kız çocuklarına, cinsellik ve erkek, korkunç bir olgu olarak gösterilir. Bu, kuşaktan kuşağa aktarılır sonra birbirlerine ırz düşmanı gözüyle bakan, insan grupları çıkar ortaya. Gelişim psikolojisi eğitimi almış biri olarak derimki; Belli bir yaştan sonra ve ölçülü olmak kaydıyla kız ya da erkek çocukların kadın erkek farklılığını ayırt etmesi gerekir. Kadın ile erkek arasında geçebilecek farklı insan ilişkisini kavraması gerekir. Bunun sıkıntısını çekmiş bir nesil olarak bizler, gelecek kuşaklara daha iyi bir yaşama alanı sağlayabiliriz. Belki bizim çocuklarımız çözümsüzlük yumağına dönmüş ilişkiler yaşamak zorunda kalmazlar…

Güncel Hayatta Kuantum

ordu | 22 September 2007 08:35

Dr. Kuantum lakaplı Dr. Fred Alan Wolf 19-20(bugün) eylül tarihlerinde ”Kuantum Düşünce Tekniği’ konusunda seminer vermek için istanbulda 01 02 . Seminer ücreti oldukça yüksek 800 YTL. Kuantum düşünce tekniği sanıldığı gibi karmaşık bir fizik teoremi değil güncel hayatta mutlu başarılı olmak için insanın kendine bakmasını anlatan bir şey.
Kuantum Başarı adlı kitabı okuyup kendi hayatını yorumlayan biridikkatimi çekti.
Ve karar verdim iyi iş çıkaran herkes(bildirgec ekibide dahil) farkında olsada olmasada kuantumu iyi biliyorlar. Peki kuantum konusunda yeterli bilince sahipmiyiz. Bu bilince yeterli derecede sahip olursak neleri yapabileceğimizi tahmin edebiliyormuyuz?
Paylaşmak istedim 🙂

kendi kendine yazışmalar

taninmayan-68170 | 27 August 2007 23:07

kendi kendine yazışma hastalığı !

son zamanlarda paranormal konular hakkında bildirgeçte çok fazla konu geçti
biraz olayın psikoji yönüne değilmesini istediğim için aklıma gelen bir konu hakkında
bir şeyler yazayım dedim

bundan bir süre önce adını hatırlamadığım ve adres defterine eklemediğim bir siteyi
sizlere anlatmak istiyorum . aslında böyle bir siteyi yapsa yapsa delinin biri yapar denilecek cinste bir blog site ama yazıları okudukça olayı ve
o insani daha iyi kavrayınca aslında belkide hepimizde aslında gizliden gizliye bir sorun olduğunu düşünmeniz an meselesi

Yanlamasına Oda

ecrivain | 07 August 2007 09:56

Eğer bu adamların nasıl olup da örümcek adam gibi duvarda durabildiklerini anlamadıysanız, hemen söyleyelim: örümcek adam değiller tabii ama biraz ‘kaçık’ 🙂 oldukları kesin.

Bu arkadaşlar düşüncelerini özgür bırakmış ve fotoğrafta görüldüğü gibi yanlamasına bir oda tasarlamışlar. Zamandan ve biraz da masraftan kaçmayıp yukarıda görüldüğü gibi bir oda yaratmışlar. Bu odada eşyalar duvarlara asılı olarak duruyor ve dolayısıyla ‘normal’ algımızı bir hayli zorluyor.

Kamusal alanda zikir çılgınlığı

INTERNET CAFEE | 26 July 2007 09:21

düşünce özgürlüğü mü düşünmeme özgürlüğümü
düşünce özgürlüğü mü düşünmeme özgürlüğümü

Ustam redogrenin dedikleri her zaman olduğu gibi kusursuz bir mantık ortaya koymuş. ancak bir parça Kuran’ı Kerim’e bakarsak daha farklı bir sorunu ortaya koyabileceğimizi görürüz. kitap ilk inmeye başladığında Müslümanlar baskı altında olduğu ve şiddet gördüğü için ilk inen surelerde oldukça sert bir dil göze çarpar ve ihtiyaç duyulan hukuki dayanak noktalarını ortaya koyar. evinizde huzur bulmak için gece yatmadan bakara yada ali imran suresini okumaya kalkarsanız gece uykunuzun kaçma ihtimali yüksek. dönemin sosyal ve politik ortamından bahsetmek arzusundayım, bu dönemde iman etmeyen kafirlere ve diğer dinlerin mensuplarına karşı oldukça sert direnişler ortaya konulması emredilir. ancak ne zaman ki Hz. Muhammet ve cemaati, savaşlar dönemini atlatmış ve mekkeye geri dönmüş, ilk dönemdeki baskılar ve şiddet olayları azalmıştır, o zaman kurandaki surelerde kolayca fark edilebilecek bir yumuşama ve hoşgörü, her ne demekse bulabilme imkanımız olur. değişen şartlar ve insanların kavrayabilme, sindirme hızı göz önünde bulundurularak, kuranı kerimin bir hap gibi bir anda verilmesindense bu kadar uzun bir sürede indirilmesinin nedeni bu olabilir kanımca. sonuç olarak daha rahat bir ibadet özgürlüğü bulan Müslümanlara artık farklı din mensuplarına ve kafir dediğimiz ret edenlere karşı saldırgan tutum da kitabın değişen öğütlerine uygun olarak azalmıştır. hatta güçlenen İslam imparatorluğunda çok daha yumuşamıştır. ancak inanç özgürlüğü ile ilgili bu tartışmada asıl sorun bence Müslüman olmayanlara değil kendini Müslüman kabul edenlere karşı uygulanacak olan baskıların yarattığı korkudur. çünkü kitapta Müslümanların uygulaması gereken şartlar açıkça belirtilmiştir ve içtihat kapısının kapanması ile tartışma imkanları oldukça azalmıştır. gerek eğitimsiz toplulukların dinimizdeki öğelerin derin anlamlarını kavrayamamasından, gerek de bir parçası olarak içinde bulunduğu toplumu etkileyen değişkenlerin niteliğinden dolayı benim üzerinde dikkatle en çok düşündüğüm nokta budur. bir Müslüman olduğunuzu ifade edip sonra da modern ve uluslararası hukuk açısından suç unsuru olmadığı halde dinimiz açısından yasaklanan eylemleri yaparken yakalanırsanız alacağınız cezalar oldukça can yakıcıdır. bu uygulamalar insanın günahlarının bedelini ölümden sonra ödeyeceği gibi dinimizin temel koşullarından birini unutup, cehennemin tam kadro çalışan 657 sayılı yasaya tabi konunun uzman zebanileri unutarak bu işi bu İstanbul belediyesinin ampullü taşeron firmalarına yaptırmak arzusu ile yanıp tutuşurlar. işte bu farazi Türk İslam devletinde hocazadede cuma namazından çıkıp, akşamına sirenada bir bira cilalamaya kalkarsanız, kelimenin tek anlamı ile siki tuttunuz demektir. allahın gönderdiği kitaptaki her şeyi gündelik hayatınızın tırışkadan koşuşturmacalarına uygulamaya kalkıp dinsel özgürlük nağmeleri altında bizi aklınız sıra kandırıp hukuku delik deşik etme niyetiniz varsa, kusura bakmayın kanımın son damlasına kadar elimden geleni ardıma koymayacağımı bilmeniz gerekir. neoturk biraderim aklı sıra dalga geçtiğinde dikkat ettiğim üzere bu hergeleler, ulan kendimi ne kadar tutmaya çalışsam bile inan6666 kanıma işledi tutamıyorum, iman dolu bir serhadde sahip olmaktan çok ensesine ampul dövmesi yaptırarak bir kasırga estirmek arzusu içindedir. Bu torikler allahın günü hafifte verdikleri mimler, kestikleri nasıl koydum tadındaki ahkamlar ile porn star yerine cemaati Müslüman yazıp sırtlarına geçirdikleri siyah tişörtleri ile ortamlarda başı türbanlı nazenin bakışlı kızları çapkın bakışlarla süzeceklerine kendileri gerçekten dine imana verseler, aczimendi dergahında zikire katılsalar, ceme girseler, yürüyerek hacca gitseler tahmin ediyorum biraz daha kuvvetli bir maneviyata sahip olacaklardır. İsa aleyhisselamın dediği gibi önce en günahsızınız atsın ulan taşı. İman insanın kalbinden dışarı mı çıkarmış. Tövbe estafurullah. Gölgede, kıyıda köşede, ezilerek, dayak yiyerek yaşayacaksın kuvvetlenecek. Bak sahabe huzur mu buldu dünyada. Dağılın karışmam. Nerden nereye geldik. Siz bu konuda ne düşünürsünüz bilemem. Ahkam kesecektim. Serbestten çakayım da gelsin dolarlar.