bildirgec.org

şimdiye kadar uzaya birçok sinyal (hatta şarkı bile) gönderildi. peki uzaydan gelen sinyaller?
işte bu noktada, “günün birinde herhangi bir uzaylıyla karşılaşıldığında onu anlayamamak iletişimi imkansız kılabilir” korkusu ile ingiliz bir bilim adamı uzaylıların kullandığı dili anlayabilmek için bir program geliştirmiş.

Alien life form

uzaydan gelen mesajları tanımaya yardım edebilen ve hatta çevirebilen bu bilgisayar programı Leeds Metropolitian üniversitesi‘nden dr. John Elliott tarafından geliştirilmiş.

dünya dışı varlıklara inanmıyor olabilir, ya da içten içe inansanız da çevrenizden tepki görmemek için bunu inkar ediyor olabilirsiniz. 13 yaşında erich von Daniken‘in Tanrıların Arabaları isimli kitabını okuduğumda uzaylıların varlığı benim için kesin ve tartışılmaz bir olguydu. O yaşlarda birçoğunun uydurma olduğunu sonradan anlayacağım yığınla uzaylı ve ufo kitabı okumuştum. Bugün ise uzaylıların varlığına ne tam olarak inanabiliyorum, ne de tümüyle reddedebiliyorum. Bir taraftan bu koca evrende yalnız olduğumuz fikri biraz saçma gelirken, diğer taraftan eğer galaksiler arası yolculuk yapabilecek kadar gelişmiş canlı türleri olsaydı içlerinden birilerinin şimdiye kadar çıkıp bize “durun be abicim napıyosunuz siz ya” demesi gerekirdi diye düşünüyorum. Yurtdışında yaşadığım süre içinde bir gece yarısı evimin ormana bakan balkonunda otururken gördüğüm ne uçak, ne uydu, nede balon olarak tanımlanamayacak kadar süratli hareket eden o şeyden sonra bile hala bu konuda neye inanacağım konusunda net bir yargıya sahip değilim. şimdi durduk yerde nerden bu muhabbeti açtığıma gelince. Stan Romanek adlı bir ABD’linin çektiği uzaylı görüntüleri geçtiğimiz hafta boyunca ABD kamuoyunu ve medyasını meşgul etti. Meşhur Larry King show‘a bile konu oldu. Mutual Ufo Network adlı dünya dışı yaşamları araştıran kuruluşa göre pencereden içeriye bakan E.T‘yi gösteren bu görüntüler gerçek.

yenibirfikir.net – Yeni Kurguladığım Bilim

yenibirfikir.net ‘ten yeni bir senaryo. Her ne kadar tamamen bir senaryo olarak bitememiş olsa da güzel ve yeni bir fikir.
Dünya’nın tekedilişini, zaman makinesini ve zamanda yolculuğu anlatan güzel bir fikir olmuş.
Okumak ve/veya tamamlanmasına yardım etmek isterseniz: buradan

Dünya dışı yaşam araştırmalarında kullanılabilecek yeni bir yöntem geliştirildi. Bu yöntemle muhtemelen gezegenlerin bir okyanusa sahip olup olmadıkları, olası okyanusların yansıttığı ışığın ölçülmesi ile mümkün olacak. Yöntemle aynı zamanda suyun karaya oranı ve kıtalar algılanabilecek.

Kaynak : Universe Today, Astronomers Could Detect Oceans on Extrasolar Planets

Dünya dışı akıllı yaşam arama projesi olan SETI (Search for Extraterrestrial Intelligence), projenin büyüklüğü arttıkça zor günler yaşıyor.
Seti enstitüsü bu yıl içinde eklenen yeni ve gelişmiş tarayıcılara sahip antenler sayesinde önceye kıyasla 14 kat daha fazla data elde etmeye başladı. Gelen verileri işlemek için ise Seti@home isminde gönüllü kullanıcılardan oluşan dev bir ağ kullanılıyor. Ufak bir programcık sayesinde bilgisayarınızın atıl gücü, bu verileri işleyip, sonuçları geri yollamakta kullanılıyor.
Seti projesi tüm maddi kaynaklarını gönüllülerden topladığı bağışlardan elde ediyor. Bu ay içinde içerisine benimde dahil olduğum Seti@home kullanıcılarına gelen e-mail’de, Seti’nin yeni eklenen donanımlar yüzünden yıllık masraflarının 476.000 dolar arttığını ve ödenek problemi yüzünden tam gün çalışan sayısının da 3’e indiği yazıyordu.
Eğer sizde bu projeye destek olmak isterseniz Seti@home programını indirebilir ve daha da iyisi onlara biraz maddi destek sağlamak isteyebilirsiniz.

http://www.tumgazeteler.com/?a=2291899

http://www.hurriyet.com.tr/dunya/6602011.asp?gid=200

Mısır’ın efsanevi firavunlarından Tutankamon’un kolyesindeki taşların Dünya dışından kaynaklanan bir patlamayla yeryüzünde oluşmuş bir cam olduğu düşünülüyor.Mısır’ın başkenti Kahire’deki Mısır Medeniyetleri Müzesi’nde 1996 yılında araştırma yapan İtalyan arkeolog Vincenzo de Michele, Tutankamon’un sarı-yeşil renkli bir kolyesini incelemeye aldı. De Michele, değerli bir taş olduğu var sayılan bu kolyenin aslında camdan olduğunu ve Mısır uygarlığından dahi çok daha önce yapıldığını ortaya çıkardı. Bu tespit Mısır arkeologları arasında şaşkınlık yarattı. Mısırlı jeolog Ali Bereket de söz konusu camın, doğada Sahra Çölü’nün gözden ırak bir bölgesinde kumun içine karışmış şekilde bulunduğunu ortaya çıkardı. Tutankamon’un kolyesini süsleyen bu taşın nereden geldiği, kimler tarafından şekillendirildiği ise bir soru işareti olarak kaldı.