bildirgec.org

doğu hakkında tüm yazılar

Yalnız Kötü İnsanlar Korksun…

| 04 December 2008 15:23

Otobüsteyim, İstanbul’dan dönüyorum, bir yandan dışarıyı seyrederken diğer yandan televizyondaki haberleri izliyorum. Tanrım, Türkiye yine çok karışık; terör, doğu, kargaşa derken İstanbul’da tek başına yaşayan 82 yaşında bir amca ekrana çıkıyor. Bu amcamın çocukları onu bir Ukraynalı bakıcıya bırakmış. Amca ön cephe ve ikinci katta oturuyormuş. Bu şerefsiz Ukraynalı bakıcı, amcanın kafasına zigon sehpayı kırarcasına vururken, neyse ki açık pencereden ve gelen seslerden komşuları yetişmiş, çocuklarına haber gitmiş ve hastaneye kaldırmışlar, ak saçlı amcamı… O amcamın gözlerindeki şaşkınlık benim gözlerimle birleşti.
Eh dünya işte bu kadar kötü ve psikopat misafirlerinde var. Bunu anlamak mümkün değil; senin baban (kötü bir insan dahi olsa) o senin atan. Ne olursa olsun bakıcı tutacak kadar paran varsa kardeşim, kendi evinde gözünün önünde (sen bakamıyorsan) baktırsana…
Sevgili babacığım 78 yaşında vefat etti, yaşasaydı şu anda tam tamına 82 yaşında(televizyonda şaşkın gözlerle bakan amca kadar) olacaktı. Neyse, Ankara’ya yetişmek üzereyiz yarım saat kaldı… Haberler devam ediyor fakat ben 2005 yılının haziran ayındayım.

Sınıf Ayrımı

Ertugrul1986 | 12 November 2008 16:02

Sınıf Ayrımı derken neyden bahsedeceğimi az çok bir kesim anlamıştır.İnsanları Din,Dil,Irk,Cinsiyet olarak sınıflandırabiliriz.Ama onları sınıflarına göre yargılayamayız.Eğer bu şekilde bir yargılama yaparsak ortaya şu an ki baş belası Terörizmiin ilk spermlerini atmış oluruz.Ülkemiz şu an öyle bir konuma geldi ki her Kürt vatandaşını ”Terörist” olarak yargılacak vatandaşlara sahip oldu.Bir insan bir konuda sizinle hemfikir ama bu düşüncesini belli etmiyorsa bu kimilerine göre tarafsız değil onu karşı taraftan yapar.İşte gerçek sınıf ayrımı burada çıkar.Peki bu,yani aslında sizin hemfikir olan kişi nasıl karşı tarafa geçer hemen bir örnekle açıklayayım.2003 Eylül ayında İstanbul Gültepe’de Stajyer olarak bir iş yerinde başlamıştım.sanırım 2004 Nisan-Mayıs-Haziran aylarından biriydi.Her zamanki gibi öğle yemeğinde diğer arkadaşlarla yemek yiyorduk.İçeri bir adam girdi hali perişan.Dilenci dedik geçtik ilk başta.Adam dilenci evet ama para dilenmiyor.Adam iş dilenmeye geldi.O an söylediği sözler herkesin kanını dondurdu ” Açım.Ama ben dilenci değilim.Ben sadece iş istiyorum.Adamın birine gittim iş istedim.Bana git sana Apo iş versin dedi.Biz hepimiz kardeş değilmiyiz.Bende bu vatanın evladıyım.Kürt’sem n olmuş ki ?Sizden para değil iş istemeye geldim’ Evet belki çoğu kişi ”Dilencinin biri sizi keklemiş ” diyebilir.Saygı duyarım.Ama önemle söylerim ki ben hangi iş yerinde çalıştıysam yolda karşıma 1000 tane dilenci çıkar.Kuruş vermem.Çünkü gözleri belli eder insanın.Bu ise gerçekten bişey istemekten utanan birisiydi.Hayatımda görmediğim bişey.İşte sevgili arkadaşlar bahsettiğim bu.Eğer biz bu insanı sınıfına göre yargılarsak.Bu kişi aç kalacak yarın bir gün bişey çalacak,birini öldürecek ya da dağa çıkacak.Bizim işimiz dağdakileri arttırmak değil azaltmak.Eğer bu şekilde bir sınıf ayrımı yaparsak ne o dağdakilerden ne de o meclisteki terörist partiden bir farkımız kalmaz.İnsanları dinine diline ırkına göre ayırmayalım.Her ne olursa olsun hepimiz insanız…Unutmayalım ki doğuda şehit verdiğimiz vatan evlatlarının çoğu Kürt….

vatan yahut bukovski

aylakadamveben | 26 August 2008 20:10

iyi olmuş valla.gerçi işlevsiz.ne için kullanıcan.o zaman neye diyosun..iyi olmuş..ayaklar arasına takılmış,yerden 10-15 cm yükseklikteki çıtaya.işte o işlevli.ayaklarını koyabileceğin bi yükseklik oluşmuş..büyük bi ekseriyetle olumlu anlama geliyo.arabası olma durumu için mesela.mutluluk için de kullanılıyo sanki;ayakları yerden kesilmek..bunun için..vapur için yani..sanmıyorum..kepi bi yana savurup,içine iki kat çorap giydiğim botlarlı ayaklarımı kaldırıp oturduğum sandalyenin önüne getirdiğim ikinci sandalyeye uzatıyorum.önce bi sigara yakalım.ne sigarası içtiğimi merak ediyosun.vigor.burda tanıştım bende.ucuz burda;bütün askerler bunu içiyo.hatta belki komutanlarda.ben diyorum ki eylemdir sebep.cebinden paketi çıkart,bazen çorabından;elin hareketi.içinden bi dal çek,ağzına yerleştir;dudakların hareketi.bi başka cepte tutuşturucuyu bul.tutuştur ve eşzamanlı olarak içine tütünün içinden geçirerek hava çek;ciğerlerin hareketi.tutuşturma dışında,tekrarlanan hareketler.en son üstüne bas,ez;ayağın hareketi.işte bi dolu eylem..mevzide yasak tabii.şu an yerine getirmeye çalışıyomuş gibi göründüğüm görevin orjinali için bi resmi gözünün önüne getirmeni istiyorum.dolmabahçenin hiç açılmayan abidevi kapısının önündeki iki asker.hareketsiz..burda da yasak.ama bırakmamış olsam gizlenerek falan içerdim heralde.alt katta,kıçta bi ölü nokta var.orda içilir mesela.hiç beklemiyosun desem yeri.o kadar sık aralıklarla ki.başka var mı bilmiyorum.bu kadar sık aralıklarla hareket eden.toplu taşıma aracı.istanbul’un.gazeteyi çıkartsam mı.boş ver.o ikisine sun şu manzarayı:al gözüm seyreyle..farkettin heralde.iki farklı mekan ve o iki mekanı barındıran iki ayrı zaman.mekanlardan biri ülkenin doğusunda,biri batısında.iki zaman arasında da bi dört rakamı var.artık dört gün mü desem,dört ay mı desem,dört mevsim mi desem,dört sene mi desem..göze güzel gelecek bi manzaradan bahsedilemez.mevzinin enine geniş,boyuna dar penceresinden karşıki tepenin çorak toprağı görülüyor sadece.burada bulunma amacına yardım eden bi görüntü bu.ormanların yakıldığı aynı amaç için.tabii tasvip edilemez.gözetleme.benim yapmadığımdır.kitabımı alıyorum elime.bol küfür,bol kadın,bol alkol..ve bir porno dergiyi aratmayacak derecede ayrıntılı anlatılmış sex sahneleri..evet..evet.doğru tahmin ettin.bay chinaskinin maceralarından bahsediyorum.okumak için artı motivasyon sağlayan öyle güçlü nedenler var ki burda.düşünceleri,zorunlu olduğu için bulunduğun bu yerden(siirtpervaripalamutlu) uzaklaştırabilmek,sonra yasak olan bi eylemi gerçekleştiriyo olmanın damarlarında alevlendirdiği asi ateş..nöbetten dönerken görüyorum elinde,başka yerde okuyamazsın zaten.senin dolapta buldum,diyo;çok güzeldi,hemen bitirdim.ömrü-hayatında almamıştır eline kitap,burdaki diğer yüzde doksan beş gibi.chinaski’nin erotik kadınlarının etkisini de gözardı etmemeli.çok güzel de diildirler..bunlar için aynı şey söylenemez.kıçta iki kıçı güzel.şu giydikleri..ne diyolar ona..tunik mi..elbise işte.ama belsiz olıcak.çok yakışıyo kızlara.bunun ki oldukça kısa.bak şu köşede oturanlar da aynısından giymişler.otururken sorun yok da ayaktayken rüzgar esti mi.tutuyolar uçuşmasın diye.rüzgarın erkek olduğunu kimse tartışmasın benimle.sen diyceksin ki,başımdan şapkamı alıp uçurması…erkek şakası işte..benim üstümdeki kamuflajın parkasının boyu yazın kızların giydiği o belsiz elbiselerin bazılarının boyundan daha uzun.tam yeni bi sigara yakmıştım.işte o zaman oldu.chinaski beni alıp götürmüştü.sürüklenmiştim.bi tim asker.on kişi civarı işte.komutanı karşımda buldum.elimde kitap.arkalardan bi er-sızma başarıyla tamamlanmıştır,diye dalga geçiyo durumumla.intikale çıkan askerler kestirme olsun diye mevzinin önündeki dikenli tellerin arasından girmişlerdi.kitap okumayı vatanı korumaya tercih etmiştim.sonrasını anlatmıycam.ama aklına gelen şey olmadı.vapur yanaşırken aklıma geliyo müzik dinliyebileceğim..hafif bi akrobasi yeteneği şart.yoksa pekala mümkün atlarken düşmek denize.kulaklıkları kulağıma yerleştirmeye çalışırken uzaktan r harfini farkediyorum.sevinçle koşturmaya başlıyorum.yargılayan düşünce devreye giriyo.sen alışkanlıklarından ve bi anlamda kişiliğinden ödün vermemek adına ağır bi cezayı göze alarak nöbette kitap oku,sonra gel bi otobüsü yakalamak için kişiliği mişiliği bi kenara bırakıp,bi şorolo gibi koştur..

Hürriyet’in Arka Yüzü

Bilgin Turk | 11 April 2008 11:45

Gün geçmiyor ki ülkemizde skandal yaşanmasın

Gün geçmiyor ki emperyalistlerin ülkemizdeki işbirlikçileri,

Ülkemizi bölmek ve parçalamak için girişimlerine ortaklık etmesinler…

Bu sefer ülkemizin en saygın ve tirajı yüksek gazetelerimizden Hürriyet,

Spor ekinde Türk basketbol takımlarının Avrupa’daki mücadelesini anlatan haberde yayınladığı harita da,

Ülkemizin Doğu ve Güneydoğu bölgelerimiz çıkarılmış bir şekilde yayınlanması

Emperyalistlerin ülkemizi bölme emellerine ortaklık mı ediyor sorusunu aklımıza getirdi?

tecavüz etmek istiyorum…

eratnow | 31 March 2008 13:13

tecavüz hakedelir mi? işte size hakeden bir konu!
bu yozlaşmanın hakkını gasp etmenin zamanı geldi…

bir kızınız ve ya kız kardeşiniz var ve hiç tanımadığı bir şehire üniversite okumak için ya da iş nedeniyle gidiyor.
korkar mısınız?
kızıma güveniyorum da ah bu hain dünya!
tuzağa düşürülen genç kızların haberlerini ne çok duyar olduk. aşkın sevginin neler için kullanıldığına hayretle bakan gözler, maalesef gün geçtikçe azalıyor.
avrupaya özenti,medya, dogu-batı arasında sıkışan bir toplum yada, bilemiyoruz nedir ne değildir.
yakın zamanda duymuş olduğum bir tecavüz olayı yazdıyor bana bunları. elini öpüp saygı duyduğunuz bir amcanızın bir mal gözüyle baktığı körpecik bir kıza üzülüyoruz bazen ya da beyefendi bir genci bastan cıkartan şeytani ruhlu bir kızla karşılaşıyorsunuz eğitimin küflenmiş sıralarında. mideniz bulanıyor hissiyatımı paylaşıyorsanız. bu ne biçim dünya diye haykırmak geliyor içinizden. bunlar yetmezmiş gibi hastalık diye türettikleri aynı cinslerin karşılıklı ilgileri çatlatacak oluyor beynimizi. yeter..! bu kadar basit bir toplum olmamalıyız. satılmış yazarların, satan tv programlarının, eğitimden habersiz eğitimcilerin, ahlaksızlığı benimsetmeye çalışanların karşısına dikilip ne yapıyorsun haddini bil demenin vakti gelmedi mi artık!

gemiler doğular batılar

kahramancayirli | 29 March 2008 09:57

bazen koca bir kitap, sayfalarca makale kaleme alırsınız ama bir fotoğrafın, birkaç sözcüğün gücüne ulaşamazsınız..
radikal gazetesinin yorum sayfasını çok beğenirim. dünyanın bizi nasıl gördüğüne dair öyle güzel gözlemler, öyle güzel yazılar yayımlıyorlar ki..
lafı uzatmayayım, şu yazıyı mutlaka okuyun istiyorum. şu sözün olduğu kısmı lütfen dikkatli okuyun, öyle hoşuma gitti ki: “türkiye doğu’ya doğru ilerleyen bir gemidir. güvertedekilerse batı’ya gittiklerini sanıyor. aslında doğu’ya giden bir geminin üzerinde batı’ya doğru koşuyorlar”

başka güzel yazılarda görüşmek üzere..

abd’nin suç dosyası – 1 –

biSGen | 19 October 2007 07:30

ROSA PARKS OLAYI
42 yaşında siyahî bir kadın olan ve Alabama eyaletinin Montgomery kentinde yaşayan Rosa Parks, 1 Aralık 1955 günü, iş çıkışında Clevaland Caddesi otobüsüne binerek, ” renkliler ” ( zenciler) bölümüne oturdu. (Zencilere ayrılmış bu bölümün kapasitesi, kaydırılabilir bir işaretle belirlendiği için sabit değildi. Otobüs şoförü bu işareti zencilerin bölümünü daraltacak ve hatta tümüyle ortadan kaldıracak şekilde arkaya kaydırabilirdi). Bir süre sonra bir beyaza yer açmak isteyen şoför, Parks’ın da aralarında bulunduğu dört zencinin oturdukları hizaya geldi ve işareti bir sıra arkaya kaydırarak yerlerinden kalkmalarını istedi. Üçü buna uydu ama Parks yerinden kıpırdamadı. Şoförün, “Hemen kalk, yoksa polis çağırıp seni tutuklatırım” uyarısını umursamadı.
Sonuçta Parks tutuklandı, yargılandı ve toplum düzenini bozmaktan hüküm giydi. İşinden atıldı. İş bulamadı. Öldürüleceği, evinin yakılacağı tehditleriyle karşılaştı.. ve sonunda kenti terketmek zorunda kaldı. Ne var ki, aynı kentte yaşayan ve daha sonraları Medeni Haklar Hareketi liderliğini yapacak (ve tabii, 1968’de vurulup ortadan kaldırılacak olan) Martin Luther King’in önderliğinde zencilerin bir yıl sürecek otobüs boykotu başlayıp tüm ülkede yankılandı. 1956 yılında ABD Yüksek Mahkemesi’nin otobüslerde ayırımcılığa son veren kararı ulaştığında, ırkçı beyazlar iyice azdılar. Keskin nişancılarla otobüslere, seri bombalamalarla siyahların ev ve kiliselerine saldırdılar.Parks’ı ırkçılık mücadelesinde simgeleştiren ve önemli bir kilometre taşı olarak kabul edilen olay işte budur. Sonraki yıllarda siyahların kan ve gözyaşı dolu mücadeleleri yıllarca sürdü. Bazı güney eyaletlerinde siyah gençlerin beyazlarla aynı lise veya üniversiteye devam edebilmelerini sağlamak üzere, bizzat Başkan’ın emriyle ABD ordusunun müdahale etmesini gerektiren düzeyde olaylar yaşandı.
ABD IRKÇILIK DENEYİMİNDEN KESİTLE
ABD toplumunda siyahların pis ve aşağılık yaratıklar oldukları görüşü geniş bir taraftar kitlesi bulmuştur. “Buraya köpekler ve zenciler giremez” uyarılarıyla bazı yerlere sokulmamaları, otobüs/sinema/ okul gibi yerlere alınmamaları sıradan uygulamalardı. 1939 yılına ait yandaki resimde, Oklahoma’lı bir ABD yurttaşı tramvay terminalinde siyahlar için ayrılmış soğutucudan su içerken görülüyor.
Linç Şölen(!)leri
ABD’nin yakın tarihinde, aklı başında her kişiyi insanlığından utandıracak örnekleriyle yaygın bir linç geleneği vardır. Bu soysuz adamları yakından tanımak adına bazı belgelere bakmaya katlanmak gerekir.
909’da,Illinois kentinde, Will James’ın linç olayı… Olay yerine bir bakar mısınız ? Geniş katılım sağlayacak bir yer seçilip özenle ışıklandırılmış. Bir insanlık suçunu adeta sirk gösterisine dönüştürmüşler.
kaynak
burada Teksas’ın merkezindeki bir mahkeme binasının bahçesinden 3 Ağustos 1920 tarihli bir görüntü yer alıyor. Cinayet sanığı olduğu iddia edilen 16 yaşındaki bir siyahi çocuk linç edilmiş. Ağaçtan sallanan cesedin altında görüntüye sığmak için birbiri üstüne yığılmış olanlara bir bakar mısınız ? Sanki bir marifet yapmışlar gibi takındıkları mağrur ve mutlu ifadeye lütfen dikkat ediniz. Mensubu oldukları toplumun soysuzluğu ve utanmazlığı aşıp ruhsal bir hastalığa varan durumu şuradan da belli ki, bu sıradan bir fotoğraf değil. Bu bir posta kartı… Bir hoşluk olsun diye, bir bayram hatırası gibi insanların birbirine gönderdiği bir posta kartı…
Bu görüntü de Teksas eyaletinin Waco kasabasından ve 1916 tarihli. Kurban, beyaz bir kadının tecavüz ve cinayet sanığı olduğu iddia edilen 17 yaşındaki zihinsel özürlü Jesse Washington. İlkönce cinsel organı ve bacakları kesilmiş, daha sonra da belediye başkanı ile şerifin de dahil olduğu bir güruhun tezahüratı arasında diri diri yakılmış. Bir görgü tanığının anlatımı şöyle ; ” Washington, kürek ve tuğlalarla dövüldü. Hadım edilip kulakları kesildi. Bir direğe geçirilmiş zincire bağlı olarak ateşin üzerine sarkıtıldı. Feryatlar içerisindeki çocuk can havliyle kızgın zincire tırmanmak isteyince de , zincire sarılan parmaklarını kestiler”… ve bu belge de sıradan bir fotoğraf değil. Bir posta kartı… Kartın arkasında da şunlar yazılı :” Bu bizim dün akşamki barbekü partimiz. Resimde solda görülen benim. Oğlunuz Joe”.
ABD’de yalnızca siyahlara karşı ve de güney eyaletlerinde ırkçılık uygulanmış değildir. Her yöre kendine özgü ırkçılık çeşitlemesi geliştirmeyi başarmıştır.
Batı (Pasifik) Kıyısı ırkçılığı
Batı eyaletlerinde ırkçılık özellikle İrlandalıları, Asyalıları ve Meksikalıları hedef almıştır. Değişik göçmen yasalarıyla Asyalıların ve özellikle Çin kökenlilerin Birleşik Devletler’e girmesi, Çinlileri de kapsamak üzere beyaz ırktan olmayanların beyazlara karşı tanıklığı yasaklanmıştı. ( Etnik olarak Çin kökenli olanların ülkeye girişi 1882’den 1943’e kadar engellenmiştir). Çinliler ancak ağır ve (demiryolu inşaatında dinamitçilik gibi) riskli işlerde istihdam ediliyordu. İrlandalılara ve Çinlilere yönelik olarak sistematik kitlesel şiddet hareketleri görülmekteydi. II. Dünya Savaşı süresince, casusluk yapabilecekleri bahanesiyle Japon kökenli ABD vatandaşları özel kamplarda enterne edilmişlerdir. Daha küçük ölçekte de olsa, benzer uygulamanın Doğu kıyısı eyaletlerinde Alman ve İtalyan kökenlilere yapıldığı görülmüştür. 1943’te Los Angeles’te yaşananlar da ibret vericidir. Buradaki bir üsten izinli çıkan denizciler, Meksikalıların yoğun olduğu yöredeki bir yerleşimde, kıyafetlerini beğenmedikleri Meksika kökenlilere karşı günlerce süren vahşi bir insan avı
gerçekleştirmişlerdir.