bildirgec.org

doğa hakkında tüm yazılar

Sirk Eğlencesi..

pillibebekkuyuda | 08 June 2009 09:21

Sirkteki develere bakarken, develerin etrafında çevrili bulunan elektrik tellerine tutunmuş, zangır zangır titriyordu.
Sonra o zavallı hayvancıkların neden geride durduklarını ve uzattığı otu yemek istemediklerini anladı.
Tellere, elektrikli olduğuna dair herhangi bir yazı yapıştırmadıkları için, deve kadar aklı olmayan insanlara kızdı..Güçlükle kendini toparlayarak ”Bir de şu küçük atlara bakalım” dedi, yanındaki misafirlere..İnsanlar, neden sirke giderlerdi, onlarca tutsak hayvanın, eğitmenler tarafından gereğinden fazla aç bırakılarak ya da dayak yiyerek, öğretilmiş sınırlı hareketleri yapmaları, başarı mıydı..Onları seyrederken aldıkları zevk, neye eşdeğerdi, bunu düşündü, ayağıyla bastığı hakedilmiş at pisliğini temizlerken..Atları koşarken hayal etmişti hep, yeleleri rüzgarda dalgalanırken..Hatta, bazen saçlarını açar, rüzgara bırakır, kendini at gibi, özgür hissetmek isterdi..Hemen o büyük, siyah paçalı ata ilişti gözü, yeleleri birleştirilerek rasta yapılmıştı, at bile atlıktan çıkmış, rahmetli Bob Marley grubundan gitariste dönüştürülmüştü..Fillerin bulunduğu arabaya geldi, uzun hortumunu çıkaran fil, öyle alışılmış, öyle direk bir hareketle bulunduğu yerin penceresini kapattı ki, sizi görmek istemiyorum, der gibilerden, hatta filin bu hareketinden sonra, yeterince göremediği için, ona insanmış gibi, bağırmak istedi..O, kedi ya da köpek severlere de kızardı, önlerine koydukları yiyecekle, avlanma zevklerini bile ellerinden alıvermiş, onları evde büyüyen tembel yaratıklara dönüştürmüşlerdi..Hatta köpeği masaya gelmeden, yemek yemeyen aileler vardı.. Hayvanları evcilleştirmek isterken, onlara katılan kişilik, sadece insanların bencillikleri, olabilir miydi..Doğanın özünü seviyordu, kendine özgü insanları sevdiği gibi, bırakın hayvan doğayla başbaşa yaşasın, diye düşündü..Asıl sirk hayatın içindeydi, izlemek için para ödemeye gerek yoktu.. Hüzünlü bir şekilde el sallayarak ayrıldı oradan, suçlu yine kediydi..

the ABYSS

emsvizyon | 22 May 2009 16:30

yönetmenliğini james cameron‘ın yaptığı the abyss 1989 yılında gösterime girdiğinde büyük beğeni toplamış ilginç hikayeli ve en iyi efekt dalında oscar ödüllü bir filmdir.

başrollerini ed harris ve mary elizabeth mastrantonio‘nun paylaştığı filmin konusu kısaca şöyle: deneysel bir petrol arama aracına sahip olan ekip, bu sefer amerika ordusu tarafından kiralanırlar. bu seferki görevleri deniz tabanında araştırmalar yapıp petrol arayıp çıkarmak değildir. kaybolan bir nükleer denizaltı için kurtarma görevine atanmışlardır.

Knowing

emsvizyon | 07 May 2009 19:19

başrollerini Nicolas Cage ve Rose Byrne‘ın paylaştıkları filmin yönetmeni,Alex Proyas. dünya’nın yok oluşu ve varoluşa dair enteresan bir yaklaşım sunan knowing‘in konusu kısaca şöyle; 50 yıl önce bir kız çocuğu bir kağıda o günden dünyanın sonuna kadar olacak bir çok önemli olayı tarih ölüm sayısı ve koordinatlarına göre kodlayarak yazacaktır.bu kağıt 50 yıl sonra olayın kahramanının eline geçtiğinde kovalamaca, engellemeye çalışmak vb bir çok aksiyon başlar.
şahsen filmi beğenmedim değil ama öyle derin bir felsefe bir şaşkınlık yaratacak durumla da karşılaşmadım hani. hatta filmin ilk yarım saatinde sonunun nereye bağlanacağını çözmüştüm desem yeridir, ancak insan yine de bir ümit ile sonunu merak ederek izliyor.
nicolas cage faciası olmaktan korktuğum, ikinci bir nextvakası olabileceğini düşündüğüm film bu endişelerime nazaran bence hiçte fena değil.
sonunda ise hayda diyorsunuz, ama bu “haydaa” filmin sonundan çok filmin sonunda kullanılan temadan oluyor diyebilirim.

ha ayrıca sanki küresel ısınmaya da kendilerince bir yorum katmışlar ( esasında mualif bir yaklaşım sanki ).son olarak derim ki vakit geçirmek için güzel bir seyirlik. fragmanlar

Çimende Seyahat Böyle Olsa Gerek…

Tech24 | 15 April 2009 13:12

şehirde yaptığınız uzun yürüyüşlerde çıplak ayakla çimenlerde yürümeyi özlüyor musunuz? doğadan uzaklaştığınızı mı düşünüyorsunuz? o zaman bu çimen tekerlek tam sizin için.. çayır veya tepelik hissi vermeyebilir ama bu sadece başlangıç.

aslında çimen tekerlek insanlar için oldukça büyük bir hamster tekerleği gibi bir şey.. iç yüzey tamamen çimen kaplanmış. yapmanız gereken tek şey istediğiniz yöne doğru bir adım atmak. her zaman çimende yürüyor olacaksınız. pratik değil ama eğlenceli..

bir ekonomist tetikçinin itirafları

emrouisen | 23 March 2009 16:53

paraizm
paraizm

Anarşi-yaşam biçimi ile sonsuz enerji kaynakları olarak kullanabileceğimiz dünyamız deniz, hava ve güneşin enerjisinden faydalanarak elektrik, su ve ulaşım gibi temel ihtiyaçların satılamayacağı bir dünyaya çok rahat dönüşebilirdir. Doğayı da talan etmeyecek şekilde kendi ihtiyaçlarımızı verecek, hiçbişeyin satılamayacağı bir hayatı da kendimize yaratabiliriz. Ama ne yazık ki hayvanların insanlaşıp insanların hayvanlaştığı garip bir dünyaya dosdoğru giderken birilerinin bizleri yaşamak için sürekli köle gibi çalıştırmaya mecbur etmeye ne hakkı olabilir sizce? bu hakkı da eminim kendi akıllarında canlandırdıkları düşünceleri puta sarmış ilahi adalet ve üreticisi tanrı ile anlaşmalıdırlar. Bizim istediğimiz problemleri değil, problemlerin sebeplerini ortadan kaldırmaktır. parasal sistemin olmadığı bir sistemdir bu. çünkü parasal sistemin içinde çıkar vardır. Bencillikle birlikte çıkar düzenini yaşatan, özünde rekabetçiliği barındıran kar üzerine kurulu toplum olmasıdır. Oyunlara bahislere girme isteği bundandır. Rekabetçi piyasadaki şirketler mantar gibi her yerde yükselmiştir. bunlar sanki bir robot gibi sürekli kar oranlarını ölçümlerler. Kar oranlarını arttıran şey kıtlıktır. “Kıtlık” ürünleri daha değerli yapar ve bundan anlaşılıyor ki bu yaşadığımız bu hayatta bolluk, kar amaçlı sistemde hiçbir zaman var olmayacaktır. Çünkü bu sistemin doğasına terstir. Genelde bugün suç çeşitleri parasal sistemin bir sonucudur ya direk alakalıdır ya da ekonomik bunalımın yarattığı ruh halindendir. Bu bağlamda, birgün bu kanunların da sonu gelecektir. çünkü İnsanlar kanunları, oluşan sorunları çözmek için değil, bunları nasıl çözeceklerini bilmedikleri için yapmışlardır. Herşey özünde paranın kullanılamayacağı bir düzenin var oluşuyla şekillenebilir. elimizdeki para bir ödünçtür aslında. bir borçtur hiç kimsenin kimseye borcu olmasa piyasa da bir kuruş para dönmemiş olurdu. Eğer hayalini kurduğumuz dünyanın var olmasını istiyorsak paranın olmamasını gerektirecek şekilde yaşamalıyız. Güneş panelleri, kendi ürünlerimizi yetiştirebilecek bir bahçe, hibrit otolar vs. hiçbir şeyin asla satılamayacağı bir dünyanın kapılarını işte anarşi ile bir gün aralamış olabileceğiz.. Buradan kitap üzerinde diğer ülkelere oynanmaya devam edilen para oyunlarıyla nasıl da her yerin birer birer özelleştirildiği ve hiç bir zaman ödenemeyecek borçlar altına koyulup bu sayede ülkelerin kaynalarının sömürüldüğünü öğreneceğiz okuyacaksınız. En önemlisi bankalara ödenmesi gereken borç miktarı her zaman dolanımdaki paradan fazla olduğundan enflasyon bu sistemde her zaman olmak zorunda kalacak Faizler nedeniyle oluşan bütçe açığını kapatmak için sürekli para basılacaktır. Buda iflasların matematiksel olarak sistemde hep var olması ve kısa çöpü çeken fakir insanların toplumda hep olacakları anlamına gelmektedir. Yaşadığımız dünyada görebildiğimiz herşey sadece satışın bir ürünü iken belki de ilerde sadece hediye olacaktır kimbilir. Buradan zeitgeist belgeseline ulaşabilirsiniz.

EN GÜZEL RESİMLER

oguzsicimli | 22 March 2009 13:02

Arkadaşlar geçenlerde internette dolaşırken güzel resmiler gördüm ve bir çoğu harika.Aralarda montaj olanlarda var belki ama gerçek olanları çoğunlukta sizde görmek isterseniz bir kaç tane örnek olarak aldım.Ama linkleride resimlerin hemen altında.Mutlaka bakmanızı tavsiye ederim.

LİNKLER:
www.salgit.com
www.guzelresimler.net
www.mumsema.net
www.resimresimler.com
www.turuncusohbet.com
www.baktabul.com
www.fulresim.com
www.milliyet.com.tr
www.hitresim.com
www.resimland.net