bildirgec.org

deli hakkında tüm yazılar

Köyün delisi yılmaz’ ın radyo programı…

| 21 February 2007 18:57

Merhaba, ben köyün delisi yılmaz size halk ordusu korosundan yinede şahlanıyor aman adlı oyunun italyanca versionunu göstereciz. Bundan dolayı çıkmak isteyenler varsa şimdiden koltuklarındaki yeşil düğmeyi bulmaya çalışmasınlar çünkü hepsine sadece kırmızı düğme yerleştirildi. Uzun lafın kısası uzunu olmasada kısaca geçmeye gerek olduğundan olmamış şeyler hakkında olmuş gibi konuşmamızın biri; türk ceza mahkemesinin 24. cezbine gore karı koca ilan edilme durumunun ehemmiyeti pek değerli beyninize sorulur. Yani anlayacağınız üzere hala oturmakta iseniz ve bütün dinleyeceklerinizin beyninizi yormak için planlanmış olduğunu düşünsenizde; bu isteğin ehemmiyeti hala ne diyor bu diye anlamaya çalışmak için bütün yazıyı okumaya çalışırsanız benden gitti size söyleyeyim son sayfada sevgililer ölüyor fil tekerlekli sandalyede bekliyor sevdiği sincapı ayrıca müslüm gürsesle ali baba arasında husumet sona erip ben giderim o gider yanımda tin tin eder adlı besteyi söylerek bastonlar cemiyetinin hışmına uğruyorlar, ceza evine giriyorlar müebbet. Bunlardan oluşuyor olacağı için yazı hepinize güle güle…

ghost rider

halixus | 10 February 2007 10:56

kendisi yoğun trafikte hız yapmasını seven birisi. polislerden kaçmayı da çok seviyor. saatte 300 km hızla iki tırın arasından tek tekerle geçecek kadarda deli birisi. kim olduğunu kimse bilmiyor zira polis bir yakalarsa herhalde uzun süre hapisten çıkamaz. kendisinin http://www.ghostridermovie.net/ adlı bir sitesi var burada tüm maceralarını 4 bölüm altında toplamışlar. bu film yapımcılarınada ilham kaynağı olmuş sinema filmini çekmişler yakında vizyonda.

Kelimeler kelimeler kelimeler…

| 18 January 2007 13:27

Kelimeler kendilerine yer arıyorlar saklanacak sanki kaçmaktalar benden beklide korkuları girmek istemedikleri şekillere girip açılmaması gereken kapıları açmaktan korkmaları biri şöyle demişti kelimeleri doğru seçmeliyiz çünkü onlar bizim yaşamımızı yönlendirmekte kelimeler yok olmaz ağızdan çıkarlar ve giderler bir yerlere biz bilmeyiz nerde yaşadıklarını belki bir öyküde saklanırlar ve bizi etkilerler götürürler bir yerlere kelimeler büyülüdür anlamazsınız sizi büyülediğini garip bir his verirler size sizse bunu yorarsınız başka şeylere ama günlük yaşamdaki kelimeler farklıdır onlar günlük yaşamdaki insanlara benzer siliktirler yolda yürürken yanınızdan geçerler ve bakmazsınız ve sorun şurada başlar yanınızdan her geçen kişiye bakarsanız ve başka bir deyişler duyduğunuz her kelimeyi düşünürseniz sonsuzluk yoluna girmiş olursunuz ve oradan çıkışınız ancak kelimeler dünyasında kaybolmakla başlar buda sizi bu duyular dünyasında garip karşılanmanıza neden olur kısacası siz siz olun seçtiğiniz kelimelere dikkat edin ve her şeyi duymayın ve düşünmeyin…

delifikir

sahip | 18 January 2007 10:15

delifikir.org yepyeni, depdeli fikir.
En deli fikirler, delidolu fikirler, delirten fikirler, delideli fikirler.
Kimsenin aklına gelemeyen fikirler.
Ne zamandır böyle eğlenceli bir proje görmemiştim.
Deli bunlar! deli bir fikrim var diyorsan

Deliye Her Gün Bayram

E_FE | 02 January 2007 09:02

bayram sabahlarının has odaları olur hep

bazen günleri unutursunuz acaba bugün günlerden neydi diye.. takvimden değil de başka şeylerden anlarsınız günün cuma olduğunu ya da pazar olduğunu .. el öpmeler şekerler harçlık bekleyen paragözler ..

her bayram sabahı trtde barış abimiz ile bayramlaşırdık ilk evvel .. bugün bayram erken kalkın çocuklar, devamını tam olarak hatırlamıyorum ..

giyelim en güzel giysilerimizi
üzmeyelim bugün annemizi

diye sanırım

her gün yeni bir şeyler daha anımsıyorum .. ben bayramın birinci gününü değil bir gün öncesini daha çok severdim hep .. arefe günü yani .. arefe günü daha güzel olurdu bana göre .. bana göre asıl bayram arefe günüydü .. çünkü o gün şehir dışından çok sevdiğim insanlar gelirdi uzaklardan .. o gün bayramdı benim için .. yarının bayram olacağından emin olduğunuz bir gün arefe .. şeb-i arus gibi .. gecesi en güzel olan gün, yatağınızın karşısında yeni kıyafetleriniz, geç yatan büyüklerin odasından sızan ışığın vurup cilaladığı, parlattığı yeni ayakkabınızın ışıltısına bakarak hipnoz olup uykuya dalmak .. ev temizliğe hazırlanır, anne mutfağa,baba çarşıya pazara hazırlanırdı .. küçük dünyamda ben yarın çıkacağım sahnenin provasını yapardım ..

DELİ MİYİM DE GÜLÜMSÜYORUM?

Lacrimosa | 31 October 2006 22:48

ışık
ışık

Sokakta giderken, kendi kendime gülümsediğimin farkına vardığım zaman; beni deli zannetseler de zannetmeseler de gülümsüyorum. Delilik dediğin nedir ki? Hepimiz az buçuk deli değil miyiz zaten? Her birimiz kendi tımarhanesinde gönüllü hapis. Düşünüyorum, her zamanki gibi. Hem de suç olduğunu bile bile… Yük katarları geçiyor zihnimin uçsuz bucaksız raylarından. Kendi kendime gülümsemeye devam ederek ilerliyorum. İnsanlar çıkıyor karşıma sağcı, solcu, ortacı, ilerici, gerici… Her yer insan kaynıyor, kalabalık sel olmuş akıyor sokaklardan caddelere. Necati Cumalı’nın şiirini hatırlıyorum: “şu kalabalıkta gördüğün herkesin bir kalbi var senin gibi…”

Tanıdık bir rüzgar esiyor. Doğduğum vatan toprağının kokusu sızlatıyor burnumun direğini giderek bize ait olmaktan uzaklaşırken. Öldüğümde vatanımın bana ait olmaması ihtimali de aynı anda yokluyor zihnimin duvarlarını. Nazım’ı görüyorum o vagonlardan birinde. Vakur bir ağaç gibi; başı yukarıda, çenesi bulutlarda. Deniz mavisi gözlerinde memleket hasreti doruklarda…
Her şeye rağmen gülümsüyorum.

yeni bir şeyler yazmadıkça okunmuyor…

| 15 October 2006 13:33

şimdi burda kısa bir zamandır bulunuyorum ve femme fatal yazım çok eleştirisel olmasına rağmen hiç bir kadın bir laf dalaşına girmedi sonra aklımı kaybettim hükümsüzdür dedim kimse bir yorum yapmadı sonra bir şiir yazdım kimse bir şey demedi ya benimle kimse uğraşmak istemiyor yada pek önemsenmiyor neyse ben bu siteye birileriyle kavga etmek için girdim laf dalaşı işin eğlenceli kısmı o gerçi artık vazcaydım çünkü zati bir kaç insan var burda okuyan yazan onlarıda kendi hallerine bırakalım şimdi editörlere ne desem ne yazdıysam yayınladılar teşekkür ederim ama yazdıklarımın topluma hiç bir faydası yok (zaten yazar değilim) kelimeleri yan yana koyup bir şeyler oluşturuyorum neyse yine sıkıntıdan bir sürü bir şey yazdım ama üşeniyorumda okumaya umarım kimseyi üzmemişimdir üzdüysemde hiç umrumda değil ama şunu unutmadan yazıyorum en ilkel kabilelerde bile delilere saygı gösterirler dimi sayın kendim.. evet…

barışarock 2006

redi | 22 September 2006 18:12

26-27 ağustos tarihlerinde mehmeh akif ersoy piknik alanında gerçekleştirilen barışarock 2006 festivalinin görüntülerinden oluşan güzel bir video-klip..

google video’da yayınlanan halı burada.

rapidshare’den download edilebilecek versiyonu’da burada.

Batıl İnançlar

dolap | 14 September 2006 17:21

Bugün bütün gün sağ gözüm seğirdi, rüyamda da 2 adet cılız ve hasta deve görmüştüm zaten. Hayırdır inşallah neler oluyor hafazanallah diyerek duruma internet camiasından yorum almak istedim.
İşte Çorum Kültür ve Turizm Müdürlüğünün “İnanışlar” sayfasındaki göz seğirmesi yorumu:
Sağ göz seğirmesi ağlayacağına,sol göz seğirmesi güleceğine işarettir.
Bu da Isparta valiliğinin sitesinden alınan “Halk İnançları ve Uygulamaları” bölümümdeki yorum:
Sağ göz seğirirse iyi, sol göz seğirirse kötü haber geleceğine işarettir.

“ZEKA” ve “KIVRAK ZEKA” (1)

Talat Turgay | 14 September 2006 08:24

Bizde çok yaygın olan bir inanış vardır. Kurnazlık daima zeka ile karıştırılır. Oysa ikisi çok farklıdır. Bu bakımdan da her ikisinin gelişim yönleri de farklıdır. Kurnazlık “Üç Kağıtcılık” ile yarenlik ederken kıvrak zeka “Pratik Çözüm” ile kol kola gezerek flört eder. “Kurnazlık”ın gen’lerle, dna’larla falan alakası yoktur. Tamamen görsel ve sonradan edinilen bir yetenektir. Biz şimdi ekolümüze uygun olmayan “Kurnazlık”ı bir kenara bırakıp “Zeka” ile ilgilenelim.

Zeka”nın bir de “Kıvrak” versiyonu vardır. Yani zeki olmak başka bir şey, kıvrak zekaya sahip olmak başka bir şeydir. Bu konu, Avrupa ülkelerinde yetişme tarzından dolayı çok şaşırtıcı örnekler yaratmıştır. Zeka, Avrupa’da bulunamayan bir nimet değil. Milyonlarca Avrupalıda mevcut. Ancak ne hikmetse “Kıvrak Zeka” için pek o kadar yüksek rakam veremiyoruz. Hatta “Zeka” bile Avrupa’nın batısına doğru gittikçe azalıyor, güneyine doğru indikçe artıyor ve güney Avrupada en doruğa ulaşıyor. Ama yine de Türkiye’deki “Kıvrak Zeka” ile yarışması olanaksız. Daha da iddialı konuşursak yan kulvarda bile koşamaz, ancak tribünden seyredebilir.

Sözünü ettiğimiz kıtada zeki insanlar biraz mekanik düşünüyor gibi geliyor bana… Bizi şaşırtmakta güçlük bile çekiyorlar ve yaratıcılıkları da o derece sınırlı oluyor. Neden Avrupalılar zeka gerektiren işlerde başarılı oluyor da kıvrak zeka gerektiren basit işlerde çuvallıyorlar? Elbette bütün bunların bir açıklaması var ama önce şu “Kıvrak Zeka” dediğimiz her neysenin nasıl bir şey olduğuna bakalım.