bildirgec.org

cromwell hakkında tüm yazılar

öldükten sonra idam edilen bir devlet adamı

nazokiraze | 01 May 2010 12:46

Tarih sayfalarına bakacak olursak sağlığında haksızlığa uğrayan öldükten sonra kıymetlenen (Deniz Gezmiş ve arkadaşları) hatta Jeanne d’Arcgibi yüzyıllar sonra azize ilan edilen, öldükten sonra taç takılan (Ölü Kraliçe) gibi sayısız örneklerle karşılaşabiliriz. Öldükten sonra onurlandırılmayı bir kenara bırakın bir de öldükten sonra hain ilan edilen hatta daha fazlası da yapılan insanlardan birinden bahsedeceğiz.

”On yurttaştan dokuzu benden nefret mi ediyor? ne önemi var; eğer tek silahlı olan içlerinde, onuncusu ise” sözlerinin sahibi Oliver Cromwell‘den bahsediyorum.Cromwell İrlanda ve İngiltere’de en nefret edilen devlet adamlarından biri, öyle ki tarihte unutulmak istendiği bile söylenir.

Kral Sekizinci Henry’nin ferman mührü emini ve sözüne bakarak özel hayatını şekillendirdigi, dini reform konusunda aklını çelen, eşini idam ettirmesinde en büyük rolü oynayan ama sonunda kendi kellesini de kaybeden Thomas Cromwell’ in soyundan gelir Oliver Cromwell . Yaşadığı dönemdeki resmi din olan Protestanlığı seçmemiş onun yerine koyu bir Puritan (pruten)dır.

Tüm Zamanların En Büyük Sanatçısı: Victor Hugo

24black mamba24 | 19 January 2010 11:29

Ünlü Fransız yazar Andre Gide kendisine yıllar önce sorulan “En büyük Fransız şairi kimdir?” sorusunu şöyle yanıtlamıştı:
“Ne yazık ki, Hugo! Victor Hugo!”

Victor Hugo
Victor Hugo

Hugo bugün, Fransız olmanın ötesinde insanlığın evrensel duygularını dile getiren sayılı yazarlar arasında yer alıyor. Yaşarken söylediği şu sözlerle de, bulundu çoğrafyayı ve zamanı aşarak bütün dünyayı kucaklıyor:

“Ben şimdiye kadar mevcut olmayan bir partiyi temsil ediyorum: Uygarlık partisi. Bu parti yirminci yüzyılın partisi olacaktır. İlk önce Avrupa Birleşmiş Milletlerini meydana getirecek, ondan sonra da Dünya Birleşmiş Milletleri’ni.”

Victor Hugo 28 Şubat 1802 günü üçüncü erkek çocuk olarak dünyaya geldiğinde o kadar cılızdı ki, onun değil yazar olmak, yaşayacağına kimse inanmıyordu. Aile ortamı da Hugo için oldukça sağlıksızdı. O daha doğmadan önce anne baba arasındaki ilişki neredeyse bozuktu.
Babası Leopold Hugo, Napoleon‘un ordusunda önce binbaşı, sonra general olmuş, imparatorluğun ordusuyla ülke ülke dolaşıyordu. Küçük Victor zaman zaman, annesi ve kardeşleri ile Paris’ten ayrılarak babasının peşinden gidiyordu. Ama anne ve babanın bitmek bilmeyen kavgaları sanki onlarla birlikte yolculuk ediyor, bu renkli geziler kavgalarla son buluyor ve Paris’e dönüyorlardı.

İletişim araçlarının olmadığı bir çağda, bu geziler Victor için büyük bir sanştı. İleride yazacağı ölümsüz yapıtların oluşumunda bu geziler de etkili olacaktı. Beş yaşında İtalya‘yı gördü. Onu asıl etkileyen, 1811’de gittiği İspanya‘ydı. Madrid‘de Prens Masserano’nun sarayına yerleştiklerinde küçük Victor büyülendi. Gelecekteki yapıtlarından biri olan “Hernani” dramının ilk tohumları düşüncelerine orada yerleşmeye başladı. Burada babası onu soyluların gittiği yatılı bir okula gönderdi. Okulun hademesi, kamburdu. “Notre Dame’ın Kamburu” romanındaki Quasimodo karakterinin oluşumunda bu hademe Victor Hugo için bir ilham kaynağı oldu.