bildirgec.org

çoğunluk hakkında tüm yazılar

Turkish History X: Çoğunluk (2010)

| 01 November 2010 12:39

Çoğunluk, “Yeni Sinemacılar” ekibinden olan Seren Yüce’nin ilk yönetmenliği. Başrollerindeyse Settar Tanrıöğen (ekibin önceki işleri “Takva”da da rol almıştı), Bartu Küçükçağlayan, Esme Madra mevcut. Kısacık bir rolde Erkan Can’ı görmek de mümkün (ki o da ekibin, yani “Yeni Sinemacılar”ın bir üyesi; ekibin önceki işleri Takva, D.A.Kısa Paslaşmalar ve Gemide’de başroldeydi).

Önce ekip hakkında biraz bilgi verelim. Zira Seren Yüce, bu ekipte. Yeni Sinemacılık Serdar Akar, Önder Çakar ve Sevil Demirci tarafından kurulmuş bir film yapım şirketi. Sonraları ekibe Seren Yüce gibi bağımsız sinemaya ilgi duyan yönetmen adayları katıldı. Serdar Akar ekipten ayrılalı epey oldu. Fatih Akın, Erkan Can gibi isimler kağıt üstünde olmasa da desteklerini sürdürüyorlar. Ekip, 90’larda toplandı ve “Yeni Sinemacılık” hareketini oluşturdu. Amaçları tıkanan sinemaya özgün bir şekil vermek ve bakir konuları alıp beyazperdeye yansıtmak. Temel hedefleri Türkiye’nin sosyal, ekonomik, politik, kültürel durumundan bir kesit alıp perdeye aktarmak. Ekip bu hedefle “Laleli’de Bir Azize”, “Gemide”, “Maruf”, “Takva”, “Dar Alanda Kısa Paslaşmalar” ve en son “Çoğunluk” filmlerini kotardı. “Çoğunluk” dışındaki filmler ekibin yazıp bir kişinin çektiği filmlerdi. “Çoğunluk” gene hareketin kurucularından değilse de üyelerinden olan Seren Yüce tarafından yazıldı ve yönetildi.

Çoğunluk, Türkiye’de yaşayan ort sınıf-üst sınıf arasında bir yerlerde olan bir ailenin yaşamına odaklanıyor. Filmin Venedik’te ödül alması (Seren Yüce- Geleceğin Aslanı) ve Altın Portakal’dan 3 büyük ödülü (Erkek Oyuncu, Film, Yönetmen) almasının haklı bir nedeni var: Hareketin amacına uygun olarak pek dokunulmayan (gerçi dizilerde sık sık irdelenen) ayrıntıları alıp sosyolojik gözlemle başarılı bir şekilde yansıtmasında yatıyor.

Öncelikle bir olumsuz eleştiri… Açıkçası ekibin 90’ların (aslında sinemamızın) önemli işleriyle bu filmi karşılaştırdığımızda diğerleri karşısında sönük kalıyor Çoğunluk. Gene de S.Yüce, Y.Sinemacılık hareketinin özünü kavramış ve buna paralel şekilde çekmiş filmi. Görüntü yönetmenliği, sanat yönetmenlikleri idare eder bir biçimde. Bu tür filmlerde görüntü yönetmenliği hep daha kaliteli ve başarılı olur. Bu kez tam öyle olmamış. S.Yüce’yi ise yönetmenlikten çok senaristlikte başarılı buldum. Aslından hepsinden de öte gözlemde ve sosyolojide çok başarılı. Emile Zola’nın kurucusu olduğu naturalizm akımının izlerini görmek mümkün bu filmde.

Seçim paradoksu: Demokrasi neden her zaman adaletsizdir?

denizkar | 29 April 2010 19:47

İdeal bir dünyada seçimlerin iki özelliği olmalı: bağımsız ve adil. Birkaç mantıklı istisna dışında her yetişkin kendi seçtiği bir adaya oy verebilmeli ve verilen oyların her biri aynı değerde olmalıdır.

Bağımsız oy vermeyi sağlamak hukuk alanının konusudur. Fakat oylamayı adil kılmak ise aslında daha çok matematik alanının bir konusudur. Yüz yıllardır bireysel oyların değer oranlarını bozan kaynaklar tespit edilmeye ve önlenmeye çalışılmaktadır. Bu çalışmalar bir çok paradoksu ve sürprizi ortaya çıkarmıştır. Yapılamayan tek şey ise bir cevap bulabilmektir. Büyük ihtimalle böyle cevap yoktur.

İmaj: Peter Nuhly / Getty Images
İmaj: Peter Nuhly / Getty Images

Dünya genelinde uygulanan bir çok demokratik sistem matematiksel adaleti ve güvenilir ve sağlam bir hükümet oluşturmak gibi politik hedeflere ulaşmaya çalışır. ABD, Kanada, Hindistan ve İngiltere’de kullanılan “adaylar arasında çoğunluk oyu alma” yöntemini ele alalım. Prensibi çok basittir: her seçim bölümü en çok oyu alan adayı seçer.

Sistem güvenilirlik olarak düzgün gözükse de matematiksel adalet anlamında bir fiyaskodur. Kazanan adaya verilen oyların dışındaki bütün oylar göz ardı edilmektedir. Kanada, Hindistan ve İngiltere’deki gibi birbirine çok yakın birçok adayın olduğu durumlarda adaylar kazanmak için asla %50 gibi bir oran elde etmek zorunda değillerdir ve bu durumda oyların büyük çoğunluğu göz ardı edilmektedir.

Bir ülke veya şehri seçimler için çok küçük parçalara bölmekte farklı tip yanılgılar oluşturan başka bir kuşkulu konudur. Bir politik parti her bölgede rakiplerinden sadece biraz daha fazla oy alarak genelde seçimleri kazanabilir. 2005 İngiliz seçimlerinde İşçi Partisi toplam oyların sadece %35’ini alarak parlamentodaki koltukların %55’ine sahip olmuştur. Eğer bir parti seçim bölgelerinin çoğunda rakibinden sadece biraz daha fazla oy almış, ama diğer bölgelerde çok geride kalmışsa toplamda daha az oy alarak bile seçimleri kazanabilir. Bu durum 2000 yılında George W.Bush’un Al Gore’u yendiği seçimlerde gerçekleşmiştir.

Geniş Zamanda Türk Filmleri

queennothing | 26 November 2008 16:02

2008 yılında Türk filmleri büyük bir artış gösterdi. Haftada 3 Türk filminin vizyona girdiğine bile şahit olduk. Adım adım ilerleyen Türk Sineması, ileriki yıllarda da hızını kesmeyecek gibi görünüyor.

İşte gelecekte vizyonda göreceğimiz bazı Türk filmleri;

Biraz Tuz, Biraz Biber: Kemal Sunal’ın rol alması bekleniyordu fakat Sunal’ın 2000 yılında hayatını kaybetmesi üzerine film, uzun bir süre rafta kaldı. Eylül ayı’nda çekimlerine başlanan filmin başrol oyuncular Fikret Kuşkan ve Rasim Öztekin. Senaryosu Fulya Özinancın’a ait olan filmin yönetmenliğini ise Aydın Bağardı üstleniyor.

“Hırtlara” aldırma Tayyip bey!

koza 68 | 12 April 2007 15:37

Bir ülke düşünün , Başbakanına sen cumhurbaşkanı olamazsın , otur oturduğun yerde desin…
Adamın, anayasal bir engeli yok, parlamentoda çoğunluğa sahip, eller kalktı mı kesin seçilecek!
Ama hırtlar demokrasisi itiraz ediyor; “ Arkadaş hakkında açılmış yolsuzluk davaları var, zamanında Cumhuriyete ve onun değerlerine sayıp, sövmüşsün…Aklından bile geçirme! “
Adamın ,dokunulmazlığı var, dokunamıyorsunuz !…
Geçmişteki söylemleri için “ Anam avradım olsun ben değiştim,laik demokrasiye,Atatürk ilke ve inkilaplarına bağlıyım “ diyor… Daha ne desin !…

Hırtlar demokrasisi itiraz ediyor,” Arkadaş,takiyye yapma!, dokunulmazlığın ardına sığınma, senin niyetin belli; Köşke çıkıp,devleti ele geçirip,sonrada “Ayetullah” efendini memlekete çağıracaksın…Kansız devrim ha! Yemezler,en azından biz Atatürk’çüler yemeyiz!” diyorlar…