bildirgec.org

çamlıca hakkında tüm yazılar

ilahi manzara, ilahi aşkların toprağı..

admin | 02 December 2009 09:44

Arife günüydü. kuzguncuk mezarığına gitmişken, eski zaman güzeli çamlıcaya da uğrayayım dedim.
buralarda pek hatıralarım yok ama genede o muhteşem güzellikte kendi kendimle kalmanın zevkini yaşamak istedim..
ilahi bir manzara ve manalı manalı bakan bir boğaziçi; geçmişte, buralarda sevişip koklaşan, birbirlerine vefa ve sadakat yeminleri eden aşıklara bu dekorun verdiği hazzı başka ne verebilir ki? yaşmaklı, feraceli, yeldirmeli kadın selinin akın ettiği çamlıca.. erkeklerinin felekten nasiplerini alabildiği serin, berrak, şifalı aşkların aşk toprağı , ölmeyen hasret masallarının ve şarkılarının mekanı.. Bizler için geç kalınmış bir lezzetti, tadımlık… bu lezzet tepesinden mahrum olmak bütün hayat nazlarından yoksun kalmak gibi birşey olmalı..
Buradan ayrılmak, kendinizi beton yığını şehir girdabının içine yeniden yollamak, ölmeden ölmek gibi bir kasavet ve umutsuzluk veriyor insana..

Çamlıca Portakallı’dan nostaljikk hediyeler

ahmethakan | 05 October 2009 09:49

Nostalji teması ile yılların markası olduğunu anlatmaya çalışan Çamlıca Gazoz Facebook‘ta yeni bir kampanyaya imza atmış. Kampanya sonunda 10 kişiye “Selvi boylum al yazmalım”, “Eşkiya”, Muhsin bey” gibi filmlerin DVD’lerini veren kampanya hem Çamlıca Gazoz için düşük maliyetli hem de marka imajını güçlendiren bir çalışma olmuş

GAZOZO KAPAĞIMI AÇAR MISINIZ? AKITMADAN :)

NLPMaster | 14 October 2007 18:06

Ülker’den yer fıstıklı Rodeo‘ları Mustafalaryiyebiliyordu…Sağolsunlar Kanun Hükmünde Kararnam (!) çıkardılar, Ayşeler, Fatmalarda tadabilir dediler…
Biz de Üker’den Çamlıca Gazozlarını Artık Müjde ile açabileceğinizi bildirelim istedik! Ama BEDRİler içindi…
Sonradan izin çıktı diğerleri de açabilecek… Akıtmadan …

Gazoz Şişesi

| 17 July 2007 15:49

Evet, koşar adımlarla daha sabahın ilk saatlerinde, güneş daha yeni yeni etrafı aydınlatıyorken, ortaya çıkan insanlardır. Kimisi kıyafetini bile doğru düzgün giymemiş, mahmur bakışlarla ilerlerken, kimisi ise; gece elbisesiyle yatar girmiş gibi, kırış kırış bir kıyafetle otobüs durağına doğru ilerlemektedir. Ben ise, mahmur gözlerle sıcacık yatağımdan küfür ede ede uyanmış, kırda bayırda melüm bakışlarla dolaşan koyun misali yoluma devam etmekteyimdir.
Otobüs durağına az bir mesafe kalmıştı ki, kafama bir su damlası şap diye damlayıverdi. Bu havada yağmur yağmasına anlam veremiyordum. Kafamı yukarı kaldırdığıma p.çin biri, sabah sabah işi gücü yokmuşçasına balkona çıkmış, kafama tükürüyordu. Buna fazla aldırış etmedim. Keza küçük bir çocukla oyalanacak kadar vaktim yoktu. Acilen hortumbank’a gidip, görevimin başına geçmeliydim. Biraz daha ilerledim. Kodumunun yolları da çok pisti. Gelen geçen etrafa çöp atmış, yerlerde çamlıca gazoz şişeleri öylecene duruyordu. Biraz daha ilerledim. Yine önüme çamlıca gazoz şişesi çıktı ve yine öylecene duruyordu. Bari kenara doğru iteyim de insanlar rahatsız olmasın diye düşüdüm. Yavaş yavaş şişeye yaklaştım ve vurdum. Çamlıca gazoz şişesinden “dınnn” diye bir ses çıktı. Ürpermiştim, o kadar uyuyan, yatak keyfi yapan insanlar vardı. Ben ise pervarsızca şişeye vurmuştum. Pişman oldum, şişenin yanına giderek özür diledim. ülker firmasına saygım vardı zira. Eti ile benim için ikisi de birdi. Kardeş gibiydiler benim gözümde. “Lan totoş, bak bakayım buraya” nidalarıyla adamın birisi bana doğru bakıyordu. 3 boyutlu karikatür olan amca, bana neden şişeye ayı gibi vurduğumu sordu. Özür diledim, maksatımın insanlığa hizmet olduğunu anlattım. Bana “Yukarı gel bir dakika” dedi. Şüphelendim ama korkularımla yüzleşmek zorundaydım. Bilhassa apartman fobisinden kurtulmalıydım.
Apartman kapısına geldiğimde kapı açılmamıştı. Amcanın bulunduğu katın ziline uzun uzun bastım. Açmadı kapıyı. Yine uzun uzun bastım. Nihayet şefkatli kollarını açmıştı bana apartman. Girdim içeri. Etrafı şöylece bir süzdüm. Her yerde “İçim Ayran” “Ülker Çamlıca, Ayılana Gazoz, Bayılana Limon” gibisinden sloganlar yazıyordu. Ne olduğunu anlayamamıştım. Merdivenlerden çıkmaya başladım. Sonra asansör olduğunu ve enayilik yaptığımı düşünüp hemen geri indim. İkinci kattan binmek bana uğursuzluk getiriyordu zira. Birinci kata indim ve asasörün gelmesini bekledim. Asansör gelmişti. Ben ise çok heyecanlıydım. Ne zaman bir asansöre binsem heyecanlanırdım. Yavaşça asansöre bindim ve 20. kata bastım. Uzun bir yolculuk bekliyordu beni. Canımın sıkılmasından hiç haz etmez, skindirik bir hale bürünürdüm. Neyse, 20. kata nihayet varabilmiştim. Asansörden çıktım ve amcanın kapısına doğru ilerlemeye başladım. Zile bastım ve “ülker çikolatalı gofret, nasıl da yerim” şeklinde bir melodisi vardı zilin. Kapıyı yaşlı bir kadın açtı ve “Gel yavrııım” diyerek buyur etti beni. İçeri girdim ben de. Yavrım kelimesine dayanamamıştım. Odalardan sürekli takur tukur sesler geliyordu. Baktım odalara, tek tek kontrol ettim. Bazısında gofret üretiliyor, bazısında ise dondurmalar, gazozlar üretiliyordu. Fabrika gibiydi lan burası. Amca bana seslendi. Gittim yanına. O bana bakıyor, ben de ona bakıyordu. Eline bi çamlıca gazoz şişesini aldı. Az önce sokakta vurduğum şişenin aynısıydı bu. Lan zaten aynı markanın farklı şişeleri mi olurmuş? diye düşündüm. Amca “aşağıda n’aptın sev evladım” gibisinden, insanı kuşkulandıran bir soru sordu. Çok pis bir ses tonuyla sarfetmişti bu cümleyi. “Ne yaptım amca” dedim. O da “E vurduuun. Hem de çamlıca gazoz şişesine” dedi. Ben de “heeee. etraf biraz temizlensin, insanlar rahatsız olmasın diye yaptım” dedim. “Lan y.rraaamm. Biz onları boşuna mı koyuyoruz oraya? Gelen geçen millet görsün, canı çeksin diye koyuyoruz” dedi. Çok şaşırmıştım. Hiçbir şey söyleyemeden dona kaldım. Birazdan g.te gideceğimi, bu insanların hiç de tekin olmadığını düşünüyordum. İhtiyar elindeki şişeyi aniden bana fırtlattı. Son anda eğilip, kurtulmuştum bu saldırıdan. Şişe yerde duruyordu. Ortalık iyice gerginleşmiş, kimse konuşmuyordu. Kurtulmam için tek bir yok vardı; o da şişeyi alıp amcaya fırlatmak. Herkesin gözü şişedeydi. Şişe de ilgiden çok sıkılmış olacak ki lapur lapur yuvarlanmaya başladı. İşte beklediğim andı. Şişeyi tuttuğum gibi amcaya fırtlattım, zıbarttım onu orda. Teyze “Skerim senin belanı” dedi bana. Az önce kapıda yavrııım diyen teyzeden bu sözü duymak çok koymuştu bana. Teyzenin bu sözüne hiç aldırış etmeden kaçtım gittim. Asansöre binecek halim yoktu. Vakit kaybetmemeliydim. Uçar adımlarla indim aşağıya. Kapıyı açtım ve çıktım. Bankaya da çok geç kalmıştım.
Yolum yine otobüs durağına düşmüştü. Düşünceli bir şekilde ilerlemeye başladım. Köşeden saptım ve otobüs durağına 100 m kala bir sokağa girdim. Her yer pislik içindeydi. Mahallenin veletleri skmiş bırakmıştı ortalığı. Yerde eti nin gofret ambalajı, az ileride de saray ürünlerinin ambalajı bulunuyordu. Vurmadım ikisine de. Bazı tecrübeler yaşamıştım zira. Ulan meğerse koskaca fabrikalar mahalle aralarında, apartman görünümündeymiş, dedim içimden. Dışımdan diyemezdim. Belli mi olur çıkıp biri “Sen nasıl bu mahallede onların reklamını yaparsın” diyebilirdi.
Niyahet otobüs durağına gelmiş, mal mal bakışlar arasında, kan ter içinde otobüse binmiştim. İnsanların üzerinde erken kalkmanın etkisi epey bir belli oluyordu. Tüm otobüs uyumuş, nadir de olsa bazıları gazete okuyordu. Ben ise boş boş onları izliyordum. Otobüsten indim ve hortumbank a geldim. Güvenlikçi ile göz göze geldik. Bıyıklarını burmaya başladı. Bir de göz kırptı bana. Göz göze bakışma fastı bayağı bir uzun sürmüş, içeri girmek istemiştim. Yavaşça bir adım attım ve elini omzuma koydu dallama. “N’oluyo kardeşim” diye haykırdım. Kasıklarına tekme atmak istedim ama iri yarı ayı gibi bir şeydi. Vazgeçtim. Bir daha içeri girmek istedim. Yine tuttu omzumdan ve cebinden bir mektup çıkardı. Bu size bayım dedi. Mektubu açtım ve okumaya başladım:
“Bankanın yeni sahibi, aynı zaman da ülkcepen adında bir firmanın da sahibidir ve sizi işten çıkarmıştır. Bundan sonra bütün gün uyuyacak, sabahın köründe hortumbank a gelmek zorunda kalmayacaksın. Hadi şimdi s.ktir git. Camdan kontrol ediyorum seni.” yazıyordu.
İçimden Ülkcepen ne lan? dedim. Evde çikolata, gazoz, dondurma gibi ürünler yapan yeni bir firmaymış. Ben de o sloglanları ülker diye okumuşum. hahahaha.

Türkiye 2012’de tamamen dijital yayında, olabilecek mi?

eminkeles | 02 April 2007 22:00

istanbulun en güzel izlenebildiği noktalardan bir tanesi [çamlıca tepesi]
istanbulun en güzel izlenebildiği noktalardan bir tanesi [çamlıca tepesi]

Ulaştırma Bakanı Yıldırım Anten A.Ş. adlı bir firmayı 10 gün içerisinde kuracaklarını ve hedeflerinin 2008 sonuna kadar tüm televizyon vericilerini kaldırarak görüntü kirliliğini ortadan kaldırmak ve 2012 yılına kadar dijital yayına geçiş sürecini tamamlamak olduğunu açıkladı. Haberin devamı burada..