bildirgec.org

ayfer tunç hakkında tüm yazılar

“Dünya’nın yeni bir resmini çiziyorsa bence o hikaye iyi bir hikayedir”

kahramancayirli | 31 August 2010 11:50

Önce nitelikli edebiyat dergilerinde ismini gördüğüm, ardından yayımlanan Hülya Saat isimli öykü kitabıyla gelecekte kendinden daha çok söz ettireceğini düşündüğüm bir genç yazar, Senem Dere. Sağ olsun, ricamı kırmadı, biz de bu sayede kendisini daha yakından tanıma fırsatı bulduk…

-İyi bir hikaye nasıl olmalı sizce?
-Zamanı, öncelik sonralık ilişkisini, mekanı parçalayan, eğip büken; böylece okuyucuda da devam edebilen, bulanık bir su gibi sürekli değişken görüntüleri içeren hikayeleri seviyorum. Ama buradaki bulanıklıktan bir anlaşılmaz olma çabası, bir tür sayıklama anlaşılmasın. Bana göre hikayedeki bakış ve bu bakışla oluşturulan atmosfer, hep aynı varsaydıklarımıza, gördüklerimize yeniden dönüp bakmamızı sağlıyor ve neticede Dünya’nın yeni bir resmini çiziyorsa bence o hikaye iyi bir hikayedir.

USTA

musss | 11 May 2009 16:36

Yetkin Dikinciler ve Fadik Sevin Atasoy‘un başrollerini paylaştığı usta filmi vizyona girmiştir.
Filmde motor ustası olan Doğan ustanın uçak yapma tutkusu ve kendisini hayatının tek önemli varlığı olarak görmek isteyen karısının hikayesidir.
Film bu ikilem arasında geçmekte ve insanlara güven aşk para üçgeninde devam etmektedir. Son zamanlardaki Türk sinemasındaki çıkışa katkısı bulunucak bu güzel yapımda yönetmen Bahadır Karataş’ın imzası bulunmaktadır. Herkesin beğeniceğini düşünüyorum.
adresinden daha ayrıntılı bilgi sahibi olabilirsiniz.
İyi seyirler.

Orhan Pamuk kitabı beklerken fazlasıyla masummuşum….

MerakliKedi | 06 October 2008 13:00

Nobel adaylığı, ödülü alması ve sonrasında çok yazıldı çok çizildi hakkında… Orhan Pamuk benim için önemli bir yazardı. Klasik romanlardan farklı bir tarza geçişimi başlatan, bana farklı bir dünyanın kapısını açan yazardı. Lisenin ilk yıllarında önce Cevdet Bey ve Oğulları ile tanışmıştım onunla. Ardından Sessiz Ev ve tabii ki benim için bir başyapıt olan Kara Kitap ile devam etti tanışıklığımız. Öylesine etkilenmiştim ki kitaplarını bekler olmuştum. Her yeni çıkanı da hevesle alır, okur olmuştum.
Nobel ödülü dönemi özel bir dönemdi. O güne kadar hiç değinmediği konulara girivermişti Orhan Pamuk. Bu konudaki yorumum çok başka. Burası onun yeri değil. Ama şu bir gerçekti ki benim için Orhan Pamuk iyi bir yazardı ve nobel hakkıydı. (En azından ben onun kitaplarını okuduğumda aldığım hazlar nedeniyle kitaplarını yazdığı dönemde diğerlerinden farklı bir yazar olduğunu düşündürmüştü). Sonra kaçışı, gidişi edebiyatçı kişiliğini etkilememişti gözümde.
Masumiyet Müzesi çıktığında bendeki ilk izlenimi bu sefer aradığımı bulamayacakmışım gibiydi. Fazlaca popülerize olmuş, klasik Orhan Pamuk hedef kitlesinin dışına çıkmış bir kitap diye düşünmüştüm. Bir arkadaşım, kitabı özellikle almayı düşünmüyorsam kendisinin verebileceğini söylemişti. Tabi ya, sonra istersem kütüphanem için alabilirdim. Kitabı aldım, okumaya başladım. Geri verdiğim için tam olarak söyleyememekle birlikte kitabın ikinci ya da üçüncü cümlesindeki gramer bozukluğu küçük dilimi yutturuyordu bana. Ama neyse ben devam edeyim dedim. Ettim de… Beş günlük seyahatimde o koca kitabı ve Paul Auster’ın bir kitabını daha bitirdim. Yanlış anlaşılmasın, kitap sürükleyici olduğundan bu kadar çabuk bitmedi. Kitabı yarım bırakmama nedenim, Orhan Pamuk mutlaka bir yerinde Orhan Pamuk’luğunu gösterecek diye düşünmemdi. Onu bir sonraki sayfada bulma umuduyla kitabın son sayfasına kadar okudum. Son sayfayı da bitirdiğimde ise ne elimde, ne içimde hiçbir şey kalmamıştı. Hoş bir nostalji diyenlere Ayfer Tunç’un Müsaitseniz Annemler Size Gelecek kitabını tavsiye ederim. Herhangi bir Türkan Şoray, Hülya Koçyigit, Ediz Hun filmi de işinizi görür. Hem de oldukça kısa zamanda biter. Damağınızda bırakacağı lezzetin aynı olacağından endişeniz olmasın. Masumiyet Müzesi’nde edebi bir eser okuduğunuza dair eşsiz bir lezzet de bulamayacağınıza göre kendinizi kitabı bitireceğim diye paralamayın. Okumamış olmak bir kayıp değil.

okuma notları-8

kahramancayirli | 06 July 2008 00:14

ayfer tunç‘un taş-kağıt-makas adlı öykü kitabı hakikaten çok güzel. yazarın ele aldığı konular, seçtiği karakterler, dili harikulade. hele ki kısa bir roman uzunluğunda suzan defter adlı uzun öyküsü ayrıca bir takdiri hak ediyor. dört baskı yapan bu özel öykü kitabını okumanızı özellikle öneririm..
pınar kür ün sonuncu sonbahar kitabı da su gibiydi. ancak bu kitabı okumadan önce yazarın yarın yarın ve bir cinayet romanı adlı romanlarını okumakta fayda var. çünkü iki kitaptan da karakterler var sonuncu sonbahar’da. yine çarpıcı, sürükleyici, keyifli.
sappho nun şiirlerini de okudum bu arada, bir çırpıda. çok güzeller, şiir severler için biçilmiş kaftan hepsi, tabii iyi bir yayınevi tarafından çevrilmişlerse..
andre gide nin sapık sevgi (corydon) sini beğenmedim açıkçası, atlayarak tamamladım, belki de bana hitap etmemiştir, hemen bir kalemde karalamış olmayalım kitabı.
ahmet erhan, gerçek bir şiir işçisi. son kitabı sahibinden satılık, 2008 melih cevdet anday ödülünü kazanmıştı ayrıca. sade, hoş, yeşil kapaklı bu güzel kitabı da önerelim: kafiyeleri, dizeleri…ahmet erhan ın bu kitabını da çok seveceksiniz..
ve en güzeli en sona sakladım. oscar wilde’ın dorian gray’in portresi. uzun zamandır okuduğum en güzel kitaptı benim için. gerçek edebiyatın ne olduğunu seziyorsunuz bu eserde. karakterler, yazarın tespitleri, yorumları hepsi enfes. ki oscar wilde’ın en iyi romanı olduğunda hemfikir pekçok okuru..

altkitap online yayınevi ve bir sürü güzel öykü, roman, deneme, yaşantı..

kahramancayirli | 07 March 2008 12:12

altkitap.com diye bir site var. türkiyenin ilk online yayınevi. kumandada murat gülsoy, ayfer tunç ve yekta kopan var. ayfer tunçun bir maniniz yoksa annemler size gelecek adlı yaşantı ve mağara arkadaşları adlı öykü kitaplarını okumuştum. en kısa zamanda da taş kağıt makas adlı öykü kitabını okuyacağım. ayfer tunçun kitaplarını öneririrm velhasıl.
neyse siteye dönelim. bir dakika bile sürmeden siteye üye oluyorsunuz ve hemen birçok nitelikli öykü, roman, deneme, yaşantı kitabına ulaşabiliyorsunuz e-kitap olarak. bence çok iyi fikir. sitede en son altKitap 2007 öykü seçkisi yayımlanmış. hemen edindim. Ayfer Tunç, Adnan Kurt, Murat Gülsoy ve Yekta Kopan’dan oluşan 2007 altKitap öykü ödülü seçici kurulunun belirlediği 11 öykü var bu seçkide. yarışmanın birincisi Bitmeyen adlı öyküsüyle Aylin Sökmen. Öyküsünü ben çok beğendim. Çok gerçekçi, çok iyi.. E-kitapta ayrıca Orkestra / Özgür Cengiz, Athanasia / Serap Esma Ağca, Hesap Kesim Tarihi / Hande Ortaç Aksoy, Walkmanin İcadı / Ethem Alpaydın, Üçüncü Sayfa Sokağı / Ruhan Arca, Kitaplar Yalan Söyler / Erhan Ceylan, Gülcan’ı Vurdular / Remzi Karabulut, Açık Kırmızı Karanfil Kokusu / Özlem Özyurt, Rüyası Tekrar / Hakan Tağmaç, Gökdelen Boşluğu / Meral Yakar öyküleri de bulunuyor. Diğer öyküleri okuyarak geçirmeyi düşünüyorum bugünümü..
bol öykülü günler herkese..

murathan mungan büyümenin türkçe tarihi

kahramancayirli | 23 January 2008 16:22

insanı ne büyütür? edebiyat, biraz sinema, iyi müzik az biraz da…tabii bir de bu büyüme listesine “acı”yı eklemek gerek…

murathan mungan’ın seçkisi “büyümenin türkçe tarihi”nden bahsetmenin tam sırası..

Refik Halit Karay, Ömer Seyfettin, Sait Faik, Sabahattin Ali, İlhan Tarus, Orhan Kemal, Cihat Burak, Vüs’at O. Bener, Oğuz Atay, Osman Şahin’in öyküleri hakkında Füsun Akatlı, Selim İleri, Fatih Özgüven, Cemil Kavukçu, Ayfer Tunç, Hasan Ali Toptaş, Sırma Köksal, Sema Kaygusuz, Faruk Duman, Necati Güngör, Jaklin Çelik ve Nurdan Gürbilek yazmışlar.

Kaliteliler ama akıcı değiller

kahramancayirli | 17 September 2007 12:12

“Bir Maniniz Yoksa Annemler Size Gelecek”. Lisede sıra arkadaşımın elinden kitabı kaptığımı hatırlıyorum, bir de sayfaların sular seller gibi aktığını. Arka plânda fizikler, kimyalar uçuşadursun, 70li yıllardaki hayatımızdan gözlerimi ayıramıyordum. Ayfer Tunç bu vesileyle girdi hayatıma. Oysa 1989 yılında Cumhuriyet gazetesinin düzenlediği Yunus Nadi Öykü Armağanı’nı kazanmıştı “Saklı” ile. Yazarın “Kapak Kızı” adlı bir romanı da var ama eserlerinin çoğunluğu öykü türünde.Can Yayınları, Kapak Kızı, Taş Kâğıt Makas, Bir Maniniz Yoksa Annemler Size Gelecek, Evvelotel ve Aziz Bey Hadisesi’ni yayınladıktan sonra “Mağara Arkadaşları”nı da yeniden bastı. Ülkemizde öykü kitaplarının farklı yayınevleri tarafından tekrar yayınlanması, sevindirici. Elbette yeni kalemlere, yeni imzalara ihtiyacımız var ancak yeniden baskılar, üzerinde yeteri kadar düşünmediğimiz, gerektiğince ele almadığımız eserlere bir defa daha göz atmamıza aracı oluyor.Mağara Arkadaşları’nın sekiz öyküsü daha çok yaşlı insanların son zamanları, hesaplaşmaları, saf yalnızlıkları ve gençliklerine duydukları özlem üzerine kurulu. Bir de öykülerin yarısı sayı olarak sadece yediyi biliyor. Hadi yedi aritmomanisi (rakamlarla kafayı bozma) olan elli iki yıllık Ayyıldız Apartmanı’nın durumu tamam, ama kitabın son üç öyküsü de yedi yıllar, on yedi numaralar peşinde koşuyor.Kitaba ismini veren ilk öykü, zengin betimlemelerle, yaşlı bir apartmanı insanmışçasına anlatımıyla öne çıkıyor. Öyküdeki Ayyaş Yazar, kitabın en başarılı karakterlerinden biri. Ancak öykünün ikinci yarısı, gereğinden fazla uzatılmış. Sonlara doğru zorlama bir havaya büründüğü kısımları da var.“Ses Tutsağı”nın erkek karakteri, tıpkı bir kadın gibi düşünüyor. Bu eleştiriyi unutmayın, çünkü birazdan aynı probleme başka bir öyküde yine döneceğiz.İlk iki öyküde karakterler neredeyse hiç konuşmuyorlar. Çok kaliteli öyküler olmalarına rağmen akıcı değiller ve okurlar açısından detayların takip edilmesi, zor.Gelelim kitabın en iyi öyküsü olan “Cinnet Bahçesi”ne. Karakter çeşitliliği ile zengin, sırrını öykü boyunca açık etmemesi ile de okurun merakını hep üst düzeyde tutuyor.“Gençlik Sabah Çiyidir”de ölümü bekleyen adam, sayfalarca kadın gibi anlatılmış. Öykünün dokuzuncu sayfasında belli edilmese, tüm öykü boyunca karakterin kadın olduğuna inanabiliriz. Öte yandan, kitabın en sıcak öyküsü.“Küçük Kuyu”nun ardından gelen “Siz ve Şakalarınız”, yaşlı bir kadın, ölüm ve son yıllar üçgeninde gelişiyor. Tunç’un 1995 yılında yazdığı “Alafranga İhtiyar” ise, yarım yüzyıl öncesinin sözcükleriyle yoğrulmuş. “Cinnet Bahçesi” gibi bu öyküde de merak duygusu ön planda. Yazımı üç yıla yayılan “Ara Renkler Grubu” dağınık ve bağımsız “Camgöbeği”, “Gülkurusu” ve “Limonküfü”nden oluşuyor.Üniversite yıllarında çeşitli edebiyat ve kültür dergilerine yazılar yazarak başlayan Ayfer Tunç, bir yazar için oldukça genç sayılabilecek bir yaşta. Türk öykücülüğünün Ayfer Tunç gibi kalemini öykü yazmak için eline alan isimlere gerçekten ihtiyacı var. Dileğimiz, yazarın rotasını başka edebi türlere çevirmemesi…

Ayfer Tunç / Mağara Arkadaşları / Can Yayınları / 188 sayfa

Peki ya öykü?

kahramancayirli | 18 March 2007 23:59

Geçen hafta Radikal İki’de yayımlanan, edebiyat öğretmeni Caner Kerimoğlu’nun bu topraklardan şiirin kanının çekildiğini anlattığı “Şiir öldü mü?” başlıklı yazısını okurken, içimden sık sık başlığa yazdığım soru geçiyordu. Sahiden de şiir ölmüştü ölmesine; ya öykü?
Öykü yazmak ve okumak, diğer edebi türlere kıyasla daha zahmetli, daha fazla emek gerektiren bir iş. Öyküde sınırlı olan edebi alana yerleştireceğiniz her sözcük üzerinde (diğer türlere kıyasla) daha çok durursunuz. Özellikle öykü yazarken hem ölçülü ve ekonomik hem de etkili olmalısınız. Zira öykü okurları daha vefasızdırlar, okumaya başladıkları öyküden kolaylıkla vazgeçip başka bir öyküye atlayabilirler. Avantajı, kısa olması, daha az vaktinizi almasıdır. Günümüzün hızlı tüketim söylemine daha uygun mahiyettedir, bu yönüyle.
Bu arada şöyle bir problemimiz var: Amatör veya profesyonel öykü dergilerine yayımlanması için öykü gönderenlerin sayısı, öykü dergilerinin tirajlarından daha yüksek! Ankara’da takip ettiğim bir kitapçıya ayda 10 tane gelen prestijli bir edebiyat dergisi, ay sonunu 8 mevcutla tamamlıyor. Korkum şudur ki, o 2 adedi de, edebi ürünleri söz konusu dergide yayımlanan amatör yazarlar alıyor! Velhasıl, öykü yazan çok ama okuyan yok…
Yayınevlerinin piyasaya sürdükleri kitapların içinde öykü kitaplarının oranı son derece düşük. Yayınevlerinin daha cesur olmaları gerektiğini düşünüyorum. “Bestseller”ların arasında şiir-öykü kitapları görebilmeliyiz (uzun zamandır dikkatle takip ettiğim listelerde Ayşe Kulin’in “Bir Varmış Bir Yokmuş” adlı öykü kitabını gördüm bir tek). Bütün senedir aynı listede “Şu Çılgın Türkler”i görmekten açıkçası bana gına geldi.
Kerimoğlu, lıÜüise ve üniversite öğrencilerinin çoğunlukta olduğu bir gruba sorduğu “Yaşayan şairlerden kimleri takip ediyorsunuz?” sorusuna çoğu hayatta olmayan şairlerin isimleri sayılsa da, en azından yanıt alabilmiş. Şimdi sokağa çıkıp gençlere “Hangi öykücülerin eserlerini beğeniyorsunuz / takip ediyorsunuz?” diye sorsam, sizce yanıt alabilir miyim? Sanmıyorum. Ama Hülya Avşar’ın yeni sevgili adayının adını, ne iş yaptığını yediden yetmişe ezbere biliyoruz.
Öykü, sudur
Yazma edimiyle ilgilenen gençler bir dönem şiire yığılmışlardı oysa şimdi öykü türünde bir yoğunlaşma söz konusu (ki bu güruha ben de dahilim). Nitelikli öykü dergileri yayımlanıyor, görece az da olsa öykü kitapları basılıyor ama kitapçı raflarında tozlanıyorlar maalesef…
Öykü okumak ciddiyet ister; her biri titizlikle işlenmiş sözcükler, okurun huzuruna çıkmak için birbirlerini yerler. Öykü, dikkatinizi, edebi birikiminizi ister. Romanın, denemenin üzerine kuma gelmek istemez hiçbir zaman, edebiyat evinin nazlı küçük kızıdır.
Öyküyü severseniz, akar gider; berrak bir nehir gibidir, sudur neticede. Sait Faik’in, Ayfer Tunç’un öyküleri, “Ferrari’sini Satan Bilge”den daha mı değersizdir?