Geçen hafta Radikal İki’de yayımlanan, edebiyat öğretmeni Caner Kerimoğlu’nun bu topraklardan şiirin kanının çekildiğini anlattığı “Şiir öldü mü?” başlıklı yazısını okurken, içimden sık sık başlığa yazdığım soru geçiyordu. Sahiden de şiir ölmüştü ölmesine; ya öykü?Öykü yazmak ve okumak, diğer edebi türlere kıyasla daha zahmetli, daha fazla emek gerektiren bir iş. Öyküde sınırlı olan edebi alana yerleştireceğiniz her sözcük üzerinde (diğer türlere kıyasla) daha çok durursunuz. Özellikle öykü yazarken hem ölçülü ve ekonomik hem de etkili olmalısınız. Zira öykü okurları daha vefasızdırlar, okumaya başladıkları öyküden kolaylıkla vazgeçip başka bir öyküye atlayabilirler. Avantajı, kısa olması, daha az vaktinizi almasıdır. Günümüzün hızlı tüketim söylemine daha uygun mahiyettedir, bu yönüyle.Bu arada şöyle bir problemimiz var: Amatör veya profesyonel öykü dergilerine yayımlanması için öykü gönderenlerin sayısı, öykü dergilerinin tirajlarından daha yüksek! Ankara’da takip ettiğim bir kitapçıya ayda 10 tane gelen prestijli bir edebiyat dergisi, ay sonunu 8 mevcutla tamamlıyor. Korkum şudur ki, o 2 adedi de, edebi ürünleri söz konusu dergide yayımlanan amatör yazarlar alıyor! Velhasıl, öykü yazan çok ama okuyan yok…Yayınevlerinin piyasaya sürdükleri kitapların içinde öykü kitaplarının oranı son derece düşük. Yayınevlerinin daha cesur olmaları gerektiğini düşünüyorum. “Bestseller”ların arasında şiir-öykü kitapları görebilmeliyiz (uzun zamandır dikkatle takip ettiğim listelerde Ayşe Kulin’in “Bir Varmış Bir Yokmuş” adlı öykü kitabını gördüm bir tek). Bütün senedir aynı listede “Şu Çılgın Türkler”i görmekten açıkçası bana gına geldi.Kerimoğlu, lıÜüise ve üniversite öğrencilerinin çoğunlukta olduğu bir gruba sorduğu “Yaşayan şairlerden kimleri takip ediyorsunuz?” sorusuna çoğu hayatta olmayan şairlerin isimleri sayılsa da, en azından yanıt alabilmiş. Şimdi sokağa çıkıp gençlere “Hangi öykücülerin eserlerini beğeniyorsunuz / takip ediyorsunuz?” diye sorsam, sizce yanıt alabilir miyim? Sanmıyorum. Ama Hülya Avşar’ın yeni sevgili adayının adını, ne iş yaptığını yediden yetmişe ezbere biliyoruz.Öykü, sudurYazma edimiyle ilgilenen gençler bir dönem şiire yığılmışlardı oysa şimdi öykü türünde bir yoğunlaşma söz konusu (ki bu güruha ben de dahilim). Nitelikli öykü dergileri yayımlanıyor, görece az da olsa öykü kitapları basılıyor ama kitapçı raflarında tozlanıyorlar maalesef…Öykü okumak ciddiyet ister; her biri titizlikle işlenmiş sözcükler, okurun huzuruna çıkmak için birbirlerini yerler. Öykü, dikkatinizi, edebi birikiminizi ister. Romanın, denemenin üzerine kuma gelmek istemez hiçbir zaman, edebiyat evinin nazlı küçük kızıdır.Öyküyü severseniz, akar gider; berrak bir nehir gibidir, sudur neticede. Sait Faik’in, Ayfer Tunç’un öyküleri, “Ferrari’sini Satan Bilge”den daha mı değersizdir?