bildirgec.org

aydın hakkında tüm yazılar

Adam olmaya dair!…

koza 68 | 24 January 2007 11:07

Yazmaya çalıştıklarım çok kısa bir zaman dilimi içinde aklıma gelenlerdir.Sizler de ilaveler yapabilirsiniz…Nasıl mı, adam oluruz?…

.Bozulan dokumuzun “ özal devrimi” ile başladığını anladığımız zaman…
.Kitlelerin,unutkanlığına ve budalalığına güvenen,siyasetçileri ve şakşakçılarını tasviye ettiğimiz zaman…
.Sorunların çözümünü,bizden sonraki kuşaklara bırakma alışkanlığından kurtulduğumuz zaman…
.Borçlanmasam “ölürüm” korkusuyla İMF’nin önünde diz çökmediğimiz zaman…
.İç ve dış “sermayenin” işlerine geldiği zaman milletimizi “ikincil” meselelerle oyaladıklarını anladığımız zaman…
.Genlerimizdeki “kurtarılma” sendromunu ,,içimizden söküp attığımız zaman…
.Avrupa’nın,3.büyük ekonomisi olmamıza rağmen,neden hala gelişmişlik sıralamasın da 62.sırada bulunduğumuzu sorguladığımız zaman…
.İletişim,enerji,bankacılık gibi sektörlerin,yabancılara satılmasına izin veren politikacıların “vatanı” sattıklarını anladığımız zaman…
.Milli ekonomideki refahın,bireysel mutluluğumuzun ve refahımızın “ön şartı” olduğunu anladığımız zaman…
.”Darbe anayasası” ile yönetilmenin,onur kırıcı sonuçlarının farkına vardığımız zaman…
.Darbe yapanların,neden hala yargılanmadıklarını sorguladığımız zaman…
.”Medyanın” gücünü, kirli ittifaklardan ve sermaye guruplarından aldığını anladığımız zaman…
.”Küreselleşme” olgusunun,siyasi açıdan bir”Balon” olduğunu,milli bütünlüğümüzü korumanın “üniter” devlet yapısını muhafaza etmekten geçtiğini anladığımız zaman…
.Aydın olmanın ve aydınlanmanın,” aykırı”fikirlerin ifade edilebildiği,geleceğe “yön” verebilen düşüncelerin ortaya çıkabileceği gerçeğinden yola çıkarak,yeni düşüncelere ve yeni kavrayışlara “açık” olmayı becerebildiğimiz zaman…
.”Milliyetçilik” kavramının, her okulda,her mahallede “ Reis-başbuğ” hiyerarşisine bağlı,sokak çeteleri yetiştirmek ve “aykırılıkları” yok etmekten ibaret olmadığını anladığımız zaman…
. Toplumsal dönüşümün, sağlıklı ve kalıcı olabilmesi için, “statükocu” devlet aygıtının parçalanması gerektiğini anladığımız zaman…
.İnsan olabilmenin tadına varabilmenin,”felsefi” boyutta da farkında olabilmekten geçtiğini anladığımız zaman…

“Bush, Blair ve Olmert’i İtham Ediyoruz”

gabi | 05 August 2006 01:33

ABD-Britanya-İsrail koalisyonunun emperyalist, kolonyalist,saldırgan politikalarının sorumluları G.W. Bush, T. Blair ve E. Olmert’i itham ediyoruz, diye başlayan, bianetin haberine göre ilk imzacıları arasında Perihan Mağden, Ayşe Gül Altınay, Latife Tekin, Zeynep Çağlayan Gambetti, Yıldırım Türker, Koray Çalışkan ve Taha Parla’nın da bulunduğu bir bildiri kaleme alınmıştır.
Başka bir dünyaya inanıyoruz ve onun için mücadele etmeye devam edeceğiz şeklinde biten bu bildiri önümüzdeki günlerde günlük gazetelerde yayınlanmaya başlayacakmış.

Uygarlık mı???

gabi | 04 August 2006 15:54

Bekir Coşkun 21 temmuz 2006 tarihli köşe yazısında, İsrail’i eleştirenlere şu cevabı veriyor.

Bu yüzyılda hala ortaçağ kurallarını, yaşam biçimini, kültürünü, eğitimini, hukukunu yaşayan toplumların ayrıca bir “düşmana” ihtiyaçları yoktur.

Allah’ın verdiği aklı, yaratıcılığı, gelişmeyi reddeden… Uygarlığa arkasını dönen toplumlar asla kazanamazlar.

Yobazların, gericilerin, şeyhlerin, şıhların, mollaların, imamların peşine takılmış… Onların kendi çıkarlarına göre kurdukları düzeni yaşamak ve yaşatmak isteyen halkların “medeniyet” karşısında ezilmeleri kaçınılmazdır.

Ben de beyefendiye soruyorum, medeniyetin ve beraberindeki bütün kavramların Filistin, Afganistan, Irak ve Lübnan’daki yıkıntılar altında kaldığını söylemek için bilmem alim olmaya gerek var mı?

Üstad’ dan Aydın’ a derken, şimdi de Düşünürlerimiz

vmorkoc | 04 June 2006 04:32

Eskiden “ÜSTAD” olmak çok önemliydi. Üstad’ a karşı çok büyük saygı vardı. Birden, kendini Üstad olarak tanımlayan binlerce üstad çıkmaya başladı. O zaman dediler ki, “usta – aslında ÜSTAD- olman için 40 fırın ekmek yemen lazım.” Gerçek üstadlar kendi üstadlıklarından utanmaya başladılar ki, onları imdadına boy boy yetişen Üniversiteler -bizim dil kurumunca evrenkent olarak tanımlanır!- çıkmaya başladı. Buralara yüksek zümreden, değerli insanlar çalışmalarını yapmakta ve bilmin gelişmesini sağlayan adımların köklerini salarken, bu zümre kendini -hakları idi- “AYDIN” olarak tanımladılar. Derken, üniversitelerin önemi, Fransız İhtilali ile, birden bire artı ve bizden birileri, bazı gerekli öğretileri almadan, çalışmalarını destekleyecek gelişmelere zamanlarını harcadan kendilerini o bilim kurumlarına yapıştırıverdiler. Bu bizim düzmece aydınlar üstadlıktan çıkmak için bir yol aradılar ve utandıklarını yayınlarla halka duyurdular. O zaman, kendilerine “Bize “ÜSTAD” demeyin biz “AYDINIZ.”” olarak seslerini çığırtarak dışa vurdular. Şu an, “Aydın olmak için 40 üniversite okuman lazım.” denmesi gerekeceğine; daha bu başarılamadan bazıları “Bize aydın demeyin, biz DÜŞÜNÜRÜZ.” demeye başladılar. Benim kafamı karıştıran, düşünürlükten sonra bunlar kendilerine ne isim takacaklar?

ESİNTİLER…

Paga | 16 July 2002 07:57

“Bana gerçekten saygı duyuyor sanırım; demek ki artık onu aşağılayabilirim”

Özellikle “aydın ve feminist” kadınlarda gözlenen bir durum gibi sanki, çünkü o an çok belirgin oluyor ve diğer olasılıklardan keskin çizgilerle ayrılabiliyor.

Saygı duyulduğunun çok net hissedilmesi; garip bir dönüşüme uğratıyor ilgili “kadın”daki algıyı ve tüm kadın neslinin yaşadığı kötülüklerin intikamını, senin temsil ettiğin “erkek” neslinden alabileceği bir kurban olarak, sen garip bir huşu içinde aşağılanmayı sineye çekmek zorunda kalıyorsun…